Karar 3 (Hikaye) Şiiri - Emine Genç

Emine Genç
434

ŞİİR


35

TAKİPÇİ

Karar 3 (Hikaye)

2. Sayıdan Devam

Annesiyle Dilruba içeride komiserle yalnız kaldı ve sonunda Dilruba biraz sakinleşince komiser ona soru sormaya ve anlatmaya başladı.
-Benim tüm bunlardan haberim yoktu. Sakin ol kızım. Sen aklı başında bir kıza benziyorsun; Eksiksiz ve hiç atlamadan şimdi tek, tek her şeyi anlat. Dedi ve Dilruba’nın annesini de dışarı çıkararak Dilruba’yı sorgulamaya başladı. Daha sonra Dilruba’yı dışarı çıkardı ve annesini sorguladı. En son annesini ve Dilruba’yı tekrar yanına çağırıp ikisine de ve özellikle Dilruba’ya şunları söyledi.
-Sakın korkma; sana bir zarar veremez artık. Biz gerekenleri yaptık. Sen çok aklı başında bir kızsın ve seni kandırabileceklerine inanmıyorum, Cesur ve dürüst hep böyle kal. Sen doğru yoldan ayrılmadıkça ki sanmıyorum; seni kimse yoldan çıkaramaz! Dedi. Dilduba ve annesi komiserin odasından dışarı çıktılar. Ekip onları aldıkları gibi emniyetten evlerine götürüp teslim ettiler. Dilruba ilk karakol macerasını bu şekilde yaşamış oldu.
Bu gün de böyle heyecanla geçmişti. Artık Dilruba korkmuyordu komiserin sözleri ona cesaret vermişti. Bu arada ev aramaya devam ediyorlardı ve Bursa’ya gelişlerinin 13.günü bir ev buldular. Küçük bir evdi ama olsun onlara yeterdi. Yeter ki huzurları olsun. Evlerine taşındılar sonunda Dilruba küçük bir atölyede mahalle arasında işe başladı. Yazmalara desen basıyorlardı ve o işini çok sevmişti. Haftalığı azdı ama olsun en azından bir gelirleri vardı. Kardeşi Metin de bir boyahanede işe başlamıştı ağabeyi henüz bir işe girememişti. Askerlik yoklaması geçmişti yakında askere gidecek olduğu için iş vermiyorlardı. Küçük kardeşi Neslihan ilkokul 4.sınıfa Bursa'da devam ediyordu.
Bir hafta sonu sabahın erken saatleri uyanıp birlikte kahvaltılarını yaptılar. Mayıs'tı ve artık havalar ısınmaya başlamıştı. Dilruba kapının önünde tanıdık bir sima gördü, Osman dayısıydı ve onların evini arıyordu. Dilruba dayısına seslendi. Dayısı onlarla biraz konuştuktan sonra Osman dayı gitti.
Ertesi gün Babası ve İmran amcası çoktan kapıya dayanmışlardı. Ağabeyi Muharremi dışarıya aralarına alıp bir güzel sıkıştırmaya başardılar. Dertleri Dilruba’nın annesinin kolundaki altınları almaktı. Dilruba’nın annesi oğluna zarar verecekleri endişesi ile bir iki bileziği camdan fırlatmıştı. Deli gibi bir cama bir kapıya saldırıyorlardı. Dilruba arka camdan kaçıp karakola telefon etmeye gitmişti. Geri döndüğünde olay bitmiş ve etrafta hiç kimse kalmamıştı. Bu arada annesi korkudan 3 bileziği ve bir beşibirliği kaptırmıştı elinden. Dilruba buna çok sinirlenmişti çünkü o altınlar onların güvencesiydi, neyse ki hepsini vermemişti geride daha 7 tane bilezik vardı hemen o gün onları bozdurup bir bankaya yatırdılar. Sadece Dilruba’nın kolunda bir bilezik kalmıştı.
Dilrubaların evinde eşya olarak; kırık ayaklı bir sehpa bir ağaç masa Dilruba’nın çeyiz sandığı ve iki sandalyeden başka bir şey yoktu. Aradan bir kaç ay geçmişti bir komşu Dilruba’yı fabrikaya işe soktu sendikalı ve güzel bir işti Dilruba çok mutluydu maaşı düzgündü ve artı birçok sosyal yardım yapılıyordu. Kardeşi Metin de sağlam bir işe yerleşmişti ağabeyleri ise hala asker kaçağı konumundaydı gidip bir türlü birliğine teslim olmuyordu. Nihayetinde bir gün Ağabey Muharrem Tekirdağ’a çalışmaya gitti çok para kazanacak ve altında arabayla geri dönecekti. Mükemmel bir hayal değil mi?
Yavaş, yavaş hayatları düzene girmeye başlamıştı. Bu arada Dilruba’nın babası annesine boşanma davası açmış, savunmasız olan iki küçük kızının kendisine verilmesini talep etmişti. Dilruba ilk mahkeme deneyimini yaşayacaktı ve yine düşünüyordu.. Hakim karşısında nasıl anlatacağım tüm bunları? Allah’ım ne utanç verici bir durum! Nefret ediyorum her şeyden; mahkemeye çıkmak istemiyorum mm! Diye içinden söyleniyordu ama mahkemede şahitlik etmek mecburiyetindeydi, anahtar oydu çünkü annesi boşanmak istemiyordu. Babasının bu olaydan bu kadar kolay sıyrılmasını hazmedemiyordu ve bu mahkemenin seyri Dilruba’nın şahitliğine göre belirlenecekti, ellerindeki tek delil Dilruba’nın günlüğü idi. Avukat mahkemeye delil olarak günlüğü sunmuştu bile. İşte günlük hâkimin önündeydi ve kürsüye Dilruba’yı çağırdığında Dilruba orada ölmek istemiş, utancından yerin dibine girmişti sanki. Hâkim sorular sormaya başladı. Kapı açıktı ve kapının önünde bir yığın seyirci vardı artı babası karşısında ona bakıyordu. Bu sefer Dilruba’ya bir şeyler olmuştu ve anlatamıyordu. Sıkılmıştı artık tüm bunları herkesin önünde anlatmaktan ve çok utanıyordu. Hâkim vaziyeti anlamış olmalı ki kapıyı kapattırdı ve Dilruba’ya dönerek:
-Kızım korkma, hadi olanları anlat. Bak kapıyı da kapattırdım bizden başka kimse yok rahat ol. dedi.ve azda olsa Dilruba’yı rahatlattı. Baştan sadece sorulan sorulara cevap verdi Dilruba ve daha sonra bir, bir anlatmaya başladı, anlattıkça açıldı ve artık her şeyi ortaya dökmüştü. Hakim Dilruba’nın babasına bir iki soru sordu. Babası cevapladı. Hakim:
-Mustafa bey! Ne düşünüyorsunuz bu söylenenler hakkında; Tüm bunlar doğru mu? Mustafa bey:
-Bakın hakim bey ben trafik kazası geçirdim ve sakat kaldım, Gözümün biri kaydı. Bunlar beni beğenmiyorlar. Bana iftira atıyorlar. Dedi. Dilruba araya girerek:
-Hangi evlat babasına iftira atar? Arı baldan mı kaçar, tüsü den mi? Dedi. Hakim Dilruba’nın babasına dönerek:
-Mustafa bey! Siz bunca zaman boşa yaşamışsınız. Eğer bu söylenenler doğruysa size yazıklar olsun! Diyerek: mahkemeyi karara bağladı tarafların boşanmamalarına, çocukların annelerinde kalmalarına, Mustafa beyin eşine ve çocuklarına nafaka verilmesine karar verildi. Bu işte böylelikle hal olmuştu, çok zordu ve Dilruba bu ilk mahkeme deneyimini hayatı boyunca unutamayacaktı.
28 ağustos 2008 11; 30
Gel zaman git zaman Muharrem Tekirdağ’dan döndü ve askere gitmeye hazırlanıyordu yine ne yazık ki; dönüşte içkiliyken kavga etmiş ve darp suçu işlemişti kazandığı tüm paraları avukata vermiş mahkemelere harcayarak eli boş olarak geri dönmüştü. Daha sonradan Dilruba’nın öğrendiği bir şey iyice canını sıkmıştı. Annesi onlardan gizli bankadan 3 bilezik parasını çekip oğlu muharreme sermaye olarak vermişti ve sıfır kere sıfır elde var sıfır. Paralar suyunu çekmeye başlamıştı bu arada Dilruba Mobilya almak için annesini ikna etti bir yatak odası ve 3 çekyat aldılar o kadar mutluydu ki, her şeye rağmen, çalışıyordu ve artık bir sıkıntıları kalmamıştı. Ağabeyi askere gitmişti şimdi hem bir çocuk okutuyorlar hem de bir asker bakıyorlardı iki kardeş. Anneleri çalışmıyordu ve bunalıma girmişti.
Dilruba mahalleden bir delikanlıya gönlünü kaptırmıştı ama annesi onu sevdiğinden ayırdı ve evlenmelerine izin vermedi. Uzun zaman acı çeken Dilruba birden bire erimeye başladı ve neredeyse bir deri bir kemik kalmıştı uyumuyor, yemiyor, içmiyordu sürekli ağlıyordu derken bir gün hastalandı ve doktora götürdüler. Doktor; . sebebini sordu sıkıntısının ama o bir şey diyemedi çünkü sevdiği delikanlının düğünü oluyordu. Dilruba artık çok ümitsizdi..sonra annesiyle arasındaki çatışmalar devam etti ve gitgide şiddetlenmeye başladı. Dilruba evden kurtulmak için karşısına çıkan ilk delikanlıyla evlenme kararı aldı. Ağabeyinin askerden dönüşünü bekleyecekti. Ağabeyi izine geldiğinde nişanlanacaktı bu arada Dilruba’yı istemeye gelenler oluyordu ve kısmetleri artıyordu.
Dilruba sürekli olarak peşinde dolanan birini fark etti. Bu kişiyi epey bir zaman takip etti çünkü; kendisinin takip edildiğinden emin olması gerekiyordu. Uzun bir süre bu uzaktan bakışmalar ve izlemeler devam etti. Yine böyle bir gündü. Dilruba servisten inmiş eve doğru yürüyordu ve bu kişi yine aynı yerde onu bekliyordu. Delikanlı takip ediyordu etmesine ya, ama sokulup da bir şey diyemiyordu. Dilruba artık dayanamayarak delikanlının önüne aniden dikiliverdi. Delikanlı şaşkındı. Dilruba:
-Af edersiniz bana söylemek istediğiniz bir şey mi var? Neden önüm arkam sıra dolanıyorsunuz? Bir şeyde söylemiyorsunuz! Delikanlı kekeleyerek.
-E e e evet! Ben sizinle arkadaş olmak istiyordum. Dilruba:
-Sizi mahalleden tanıyorum. Ben sizin nişanlı olduğunuzu biliyorum. Sizi nişanlınızla birlikte de gördüm dedi. Delikanlı:
-Ya evet nişanlıydım ama nişanı attım. Kime isterseniz sorabilirsiniz. Sizi çok beğeniyorum. Sizinle ciddi olarak evlenmeyi düşünüyorum. Hemen cevap verme. Önce bir düşün; istersen sor soruştur. Bak beni eski nişanlım Nigar'dan sorabilirsin. Onlar beni iyi tanır. Cidden ben nişanı attım ama kabul etmezsen de anlarım. Dünya, Ahi ret bacım olursun. Benden sana zarar gelmez diye bir çırpıda cevap verdi. Dilruba:
-Nerede oturuyorsunuz? Ne iş yapıyorsunuz? Memleket neresi? Nişanınızı niye bozdunuz, yakında düğününüz olacağını duymuştum. Diye Dilruba peş peşe soruları sıraladı. Delikanlı:
-Tahtakale de oturuyorum. Adım Burhan, Erzurumluyum. Reno fabrikasında çalışıyorum. Annem babam vefat etti ben ablamda kalıyorum. 8 kardeşiz 7 si kız Ben tek erkeğim son anada bir anlaşmazlık çıktı o yüzden nişanı bozduk. Diye Dilruba’nın sorduğu sorulara sıkılarak cevap veriyordu. Bu durum nedense Dilruba’nın çok hoşuna gitmişti. Ürkek bir delikanlı diye gülümsedi Dilruba:
-Burhan bey bana bir hafta süre verin lütfen. Sizi sorup soruşturayım kararımı bildiririm, ama lütfen bu süre içinde yoluma çıkmayın olur mu? Bizim başımızda babamız yok. En büyük erkek ağabeyim oda askerde ve şu an evin sorumluluğu bana ait bir annemle iki kardeşim daha var ben hemen bir evlilik yapamam bu imkansız. Beklerseniz belki, neden olmasın. Yakında ağabeyim izine gelecek onunla konuşmam gerekiyor, şimdi lütfen yanımdan ayrılır mısınız? Yanlış anlaşılmasını istemiyorum, mahalleye yaklaştık ayıp olur
Dedi. Delikanlı sevinerek yoluna devam etti adeta uçarcasına atıyordu adımlarını ve bir süre sonra gözden kayboldu. Dilruba’nın evleneceği kişi ile tanışması bu şekilde oldu ve 1 ay sonra 05 Ocak 1989 nişan yaptılar. Tam olarak 1.5 yıl nişanlı kaldılar. Bu arada daha nişanlılık döneminde bazı sorunlarla karşılaşmaya başladılar. Nişanlandıktan 3 ay sonraydı. Burhan Dilruba’yı servise bıraktıktan sonra nişanlısın evine gitti ve uzandı..Burhan ailesiyle kavga etmişti ve Adliyede bir çay ocağında çalışıyordu.Renodan ayrılmıştı. Çalıştığı yerde yatıp kalkıyordu. Dilruba’nın annesi bir ara Burhan’ın aşırı kaşıntısı olduğunu fark eder ve uyandırır çünkü şüphelenmiştir. Damadına:
-Burhan oğlum sen niye kaşınıyorsun durmadan. Sakın bitlenmeyesin. Sana Metinin çamaşırlarından vereyim Üzerini çıkar bir bakalım, Valla bitse her yeri sarar baş edemeyiz. Der ve Metinin çamaşırlarından vererek üzerini çıkarmasını ister. Anne haklıdır şüphelerinde Burhan adliyede bitlenmiştir. Bunun üzerine anne Burhan'a acıyarak eve almaya karar verir:
-Bu böyle olmaz Burhan sende benim bir evladımsın gel burada kal. Metinle yatarsınız oğlum. Ne yapalım Muharrem kızacak ama. İzine gelince konuşuruz şimdi söylemeyelim. Asker adam biri kötü bir söz söylerler morali bozulmasın. Dedi. Burhan:
-Tamam anne. Allah senden razı olsun. Kendi canlarım acımadı bana sokağa attı, sen bana sahip çıktın. Seni utandırmayacağım merak etme. Dedi Burhanı eve davet etmekle aslında Dilruba’nın geleceğini belirlemişlerdi. Bu davetten Dilruba’nın haberi yoktu.
Burhanın eve davet edildiğini duyduğunda annesine çok kızan Dilruba:
-Ya anne böyle bir kararı nasıl alırsın tek başına, gelin ata binmiş ya nasip demiş. Dedikodu olacağını hiç düşünmedin mi? Başımızda babamız yok. Sen genç ve dul bir kadınsın, ağabeyim asker, ya o ne der duyunca. Neden böyle bir şey yaptın? Diye annesine çıkışır. Anne:
-Acıdım kızım. Yazık günah. Oda insan evladı, sokaklarda aç perişan bitlenmiş baksana! Diye cevap verdi.
Ağabeyi izine gelince bu olaya çok kızmasına rağmen artık olan olmuştu ve geri dönüşü yoktu. Arada bazı anlaşmazlıklar çıktı ve Dilruba nişanı atmaya karar verdi ama ağabeyi buna izin vermedi.
-Ben delikanlı adamım. Namusuma laf söyletmem. Eve alırken bana sordunuz mu? Yarın öbür gün bana boynuzlu derlerse başım belaya girer haberiniz olsun. Ne yapayım mecbur evlenecek. Evlensin öyle ayrılsın. Diye bağırdı, çağırdı. Dilruba sırf ağabeyinin onuru için aslında adam olacağına inanmadığı Burhanla evlenir.
Anlaşmazlıklar evliliğin ilk günlerinde de devam eder. Sonraki yıllar da ise Burhan kumara alışır ve bir pavyon kadınına âşık olur. Evini ihmal etmeye başlar günlerce eve uğramaz ve işinde de istikrarsızdır. Bu arada borçları çoğalarak artar ve evine icra üzerine icra gelir. Dilruba artık evinde yalnız yaşamaktadır eşi eve gelmemeye başlar. En sonunda içine kapanan Dilruba depresyona girer ve intihara kalkar. Ailesi her şeyi öğrendiğinde Dilruba’yı eşinden ayrılması için ikna eder ve Dilruba böylece boşanmaya karar verir. İlk önce bir psikiyatrist’e giderek tedavisine başlar daha sonra işe girerek ekonomik olarak bağımsız olmaya karar verir ve yavaş, yavaş kendini toparlamaya başlar. Mahkeme açar ve ilk mahkemede hâkim Dilruba’yı ve eşini boşar. Bu evlilikten hiç çocuk olmamıştır. 30 Eylül 1997 de Dilruba artık Dul bir kadın olarak hayatına ailesinin yanında devam etmeye başlar. Fakat hiç bir şey eskisi gibi değildir ve dilim ekmekten ayrılmıştır bir kere.

Emine Genç
Kayıt Tarihi : 10.1.2009 06:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


http://fikir.dergisi.info/ Yayımlanma Trh: Aralık 2008 3.sayı

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Emine Genç