Aralık sonu muydu?
Belki de ocak başı...
Aldırmazlık yalanı ne çabuk sardı her yanı hâkim beğ?
Ne çabuk sardı?
Zırhımı ne zaman çıkarıp bir kenara atsam,
yaklaşan yalnız bir tekneye elimi uzatsam,
kör kuyulara sesim düşüyor hâkim beğ!
Kabuğumu ne zaman kırmaya çalışsam,
sıfırdan başlama kararı alsam,
yenik düşüyorum bir sapakta.
Ön yargılar kelepçe oluyor, sözler yumruk...
İlerlemek için attığım bir adım
beni neden üç adım geri atıyor hâkim beğ?
Neden düğüm düğüm oluyor boğazım?
Neden?
Buza kesmiş yokuşlarda
saçlarıma düşen şu ön yargı, nasıl edilir göz ardı?
Bir can simidi atın diyorum, durdurun bu çarkı!
Kağıttan kayıklarım anlamıyor aradaki farkı hâkim beğ!
Nereye gitsem aynı, kırık dökük bir iskelede
dertli dertli çalan bilindik bir şarkı...
Gerçek yüzler neden maskeler ardında saklı?
Ne havada ne karada ne de sanalda yokmuş farkı.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı şöyle dursun,
dostluğun bile kalmamış tutkalı hâkim beğ!
Esen rüzgardan nem kapan ben:
Göğsüme bıçak gibi saplanan sözlere
fırsat verir miyim ben?
Sor ona hâkim beğ:
Gözlerimiz hiç karşılaştı mı?
Elini elime uzatıp selamlaştık mı?
Çayın buğusunda,
sohbetin koyusunda sabahladık mı?
Eski günleri yad edip başa sardık mı?
Sözlerin yanlış anlaşıldığı bir yerden
koşar adım uzaklaşacaksın!
Ben onu bunu bilmem,
karardıkça aklanacaksın!
Hüküm giydirmek çok kolay hâkim beğ!
Keşke bir de beni dinleseydiniz!
İçim öyle dolu öyle dolu ki
derdi de kederi de soluyan benim!
Hangisini anlatayım hâkim beğ?
Baştan içime zehir akıtıp
sonra yoğurt ikram edenleri mi
yoksa vicdanın da bir limiti var diyenleri mi?
Hiçbir kefaret özgür bırakamaz
içime yapışan bu katranı hâkim beğ!
Duygusallığa yer yok diyorsanız,
öyle olsun!
Karar karşısında boynum kıldan ince.
Kalmam zaten yanlış anlaşıldığım yerde.
Kalbimde kış bitip ilkbahar gelince,
dönerim yine iğde kokulu bahçeme, sessizce...
Kuşlarla dertleşir,
çimenlerin yeşilinde kaybolurum geçmişte.
Kayıt Tarihi : 3.1.2020 22:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Göğsüme bıçak gibi saplanan sözlere
fırsat verir miyim ben?
Elini elime uzatıp selamlaştık mı?
Çayın buğusunda,
sohbetin koyusunda sabahladık mı?
Eski günleri yad edip başa sardık mı?
Sözlerin yanlış anlaşıldığı bir yerden
koşar adım uzaklaşacaksın!
Ben onu bunu bilmem,
karardıkça aklanacaksın!
TÜM YORUMLAR (2)