Karanlıkta kalmışım anne,
şimdi dökülüyor üstüme bütün şehirlerin sessizliği.
Gözlerimden süzülen karanlık, gözlerin gibi değil,
daha soğuk, daha katı, daha… yok gibi.
Bir lambanın altında belki,
eski püskü bir sokak lambasının ışığı vurur yüzüme,
ama yetmiyor anne,
yetmiyor bu şehir aydınlanmaya.
Düşündüm de anne,
senin o ince bileklerin neleri kaldırmış bir bilsen…
Bu sokaklar, bu kaldırımlar,
belki de senin düşlerinle dolmuş, ama bak,
ben kaybettim yolu, bulamıyorum artık çocukluğumu.
Bir hayalim vardı, bilirsin.
Sana anlatmadığım o uzun kış gecelerinde,
yastığıma sığmayan düşlerim vardı,
şimdi karanlık bir denizin ortasında,
batıyor yıldızlar gibi.
Anne, o eski günlerden bir anı sakla benim için,
bir gülüş, bir bakış,
ya da sokaktan geçen bir kedinin gözlerinde saklı o eski sıcaklık.
Belki bir gün bulurum,
belki bir gün ışık olur o anı bana.
Sesini duyar gibiyim anne,
"Geçer," diyorsun, "bu da geçer."
Ama karanlık o kadar geniş ki,
senin o incecik sesi bile boğacak kadar büyük.
Anne, ben yine kaybolmuşum bu şehirde,
belki bir mektup gibi,
belki unutulmuş bir fotoğraf gibi,
sokakların arasında, lambaların altında
sessizce bekliyorum, bekliyorum.
Ve her şey geçecek biliyorum,
ama geçerken içimde kopan fırtınayı,
sen duyacaksın belki,
sen anca sessizliğimden anlarsın beni.
İşte karanlıkta kalmışım anne,
ellerim üşüyor, ama korkma,
ben düşmem artık çocukken düştüğüm gibi,
şimdi yalnızca susarım,
bir eski türkünün içindeki yalnızlık gibi.
Mücahit Aras
Kayıt Tarihi : 14.11.2024 00:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!