Karanlıkta Islaktı Gece 1.

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Karanlıkta Islaktı Gece 1.

Sevgi yılların etkisiyle vururdu bedene…
Bazen bir şarkı düşer gözlerimizin önüne...
Özlendin, diyebilmek için, bazen insan ne kadar çok şeyi feda edebilirdi diye düşündüğümde hâlâ cevaba ulaşamadım...
Sadece gene de kendi kendime ne kadar özlendin diyebildim...

Bazen bir şarkı düşer gözlerimizin önüne, söyleyemediklerimizi feryat ederek haykırır, eşlik eden keman sesidir, bedensel bütünlüğü yoğunlaştıran. O şarkının ritimleridir yıllar önceki hayallere ulaştıran…
Öyle bir an gelir ki sevginin gücü ile irkilir insan, sadece of sesi ile belki de yıllar önceki yaşamın içinde bulur kendini, insan.

Sevgi yılların etkisi ile tekrar vurur da vurur bedene…
Sesin çıkmaz, gözkapakların düşer, aşağıya, ardından sahipsiz düşler yırtar kendini. Neredeyse beden çöker. Ve sadece haykırmak istersin karşında duran boşluğa gizlenmeni anlamıyorum der tekrar kapatırsın gözlerini…

Hep bir başkası, bir başkaları vardır, senin yaşamında. Oysa ben senin sessizliğine doluşmuştum…
Bu kadar yıl sonra kendimi zorlandım, kendime acılanırken, cevapsız düşlerle yaşadım yıllarca sen bilmezdin…
Ne senin için ağlamak istiyorum, ne de senin ağladığın zamanları içimde yarıklar açarken, tekrar hissetmek istemiyorum…

Zor oldu senden sonrası yılları art arda tüketişim...
Zor oldu yalnızlığımda nefes almalarım...
Ardı arkasına yığılan günlerin acılarını taşımam, zor oldu sensizliğin içinde adımladığım yolların köşe başlarında bekleyip, ardı arkası bitmeyen zamanlarda, pencerene başımı döndürmeden sensizliğe bakışım...

Unutulamayasıya onca anıların ardında onları an an hatırlayışımla geçen zamanlarda nefes almaları çok zor oldu…

Gecelerin sessizliğinde karanlığım yol boyu uzantılarında hayatı an zamanlarda yaşamam, an zamanlarımda varlık savaşı vermem de oldukça zor oldu…
Önceleri gecelerden sabaha çıkmak günün boşluğunda dolaşmak, kaybolmuş umutların ezikliğinde yaşamımın bu kısmında da var olmak zor oldu…

Sonraları anılar ve anılarla var olduğum sokaklar ve sokakların yalnızlığında ve de ve de ıssızlığında bilinmez kurgularımın neticesinden korkarak yaşamak da çok ama çok zordu…
Önce sahipsizlik, sonraları anıların baskısı kara bir düş gibi bedensel titreyişle sebep olan yokluğunun boşluğuydu ardı arkası varlık mücadelesi verilen zamanlardan gün ışığına çıkılması oldukça umutsuz olmasına rağmen, ışık yüzünü gördüğümde kendime olan güvenimi devam ettirebilmem oldukça demekten ziyade zordu…

Belki de en önemlisi yarınsızlık düşüncelerinin verdiği savrukluk kararları ve başı boş sokakları adımlamak veya uzun asfalt yollarında aracın ışıkları ile rüzgarı aşmak, geceyi geçmek gün ışığına karşı var olan özlem ile ilk sabah ışıklarını uykusuz gözlerle araç içinde karşılamak heyecan verici olduğu halde garip bir acılanma ile kendine acılanma duyguları arkası bir yerde durup, soğuk suyu yüzüne vurarak yüzündeki nemi ıslatarak, yaşama yeniymiş gibi nefes almak da çok zordu aslında…

Geçmeyen zaman ardı arkası bitmeyen kendi kendimi sorgulayarak yaşama küsmem de çok zordu aslında ama sebebi sen olunca vücut direncim artıyordu, kendini katlayarak…

Hangi güçtü zaman farkı gözetmeden benliğime ağırlık olan?
Ve hangi güçtü bedenimin direncini kırarak, beni kuşatmasız bırakan?

Korkular belki de birçok şeyden ve yaşam isteklerinden vaz geçiş sebebimdi…
Her konu sebepsiz, her anı yaşamak, oldukça umutsuz olmasına rağmen içimde parlayan yarınların umutlarıydı belki de bu güne sarılmamı sağlayan…

Kimdik biz, birbirimize ömür boyu mutluluk vaat eden veya yaşama sevinç katan?
Hangi güçlerimizdi bizi birbirimize bağımlı yapan?

Umutlar ve dileklerimiz miydi bu bağımlılığımıza sebep olan sevginin gücü nereden bu kadar yükseliyordu? Neden bu kadar zamana göre çaresizlik yaratıyordu?
Umutlar verilmiş sözlere göre aylara ve yıllara neden sürükleniyordu, hangi umut, hangi zamanımızda tükenecekti?

Bağımlılık ve inanmışlık mıydı birbirimizden kopuşlarımız da bizi bu kadar hırpalayan?
Birbirimize verdiğimiz sözler, umuda doğru olmasına rağmen, neden zamana yenik düşüp, kopuşup kaldı ellerimiz, bir daha birleşemeyecek şekilde ve olası bir bir gidiş düşüncesi ile ayrıldı…

Zaman, zorlayarak bu olmazları bize yaşatırken, oldukça zorlanarak kırık nefesler almak neden bu kadar alışkanlık kırılmasına sebep oldu?
Dünler bitti sevgili, yarınlara umutlar da kırıldı, içimizde var olan yaşam sevincimizden başka sanırım elimde pek bir şey kalmadı sanırım…

Zamana terk ettiğim sesin ve sözlerini de artık anımsamam da pek değerli değildi sanırım…
Hoş kal sevgili, ben gibi yalnız kalma gene de…

Tek başa, bir başa yaşam için zamanın sınırsızlığını bıraktın bana, tıpkı acılanmalarımın hudutsuzluğu kadar…
Yaşamımı zorlayarak nefes almalarımı zora sokarken bir zamanlar, durmayasıya tekrarladığın tek kelimelik cümlen geldi aklıma, “canımsın” derken, tüm ömrüne dahil ederken beni garip bir haz duyardım hudutsuz yaşamama dahil şimdilerdeki yalnızlığımı düşünürken, merhamet ve sadakat duygularıma saygım kalmadığını kendime kabul ettirmeye çalışırken, tek kelimelik cümlem ile “lanetimdesin” derken, garip bir acıma duyguma yenik düşüyorum…

Öyle ya, bir zamanlar en çok kullandığım “ömrümsün” anlamına artık saygı dahi göstermemiş olmam, “sadakatin” bu kadar kolay puslandırılmasının da hazmedemiyorum…
Yaşam bataklık kuşunun ömrünü hatırlattı bana acı dahi olsa…
Çaresizliğin sınırsız zamana yayılmasıydı beni güçsüzleştiren, sana kin başımı döndüren bir çaresiz yaşamda var oluşumdu asıl kabullenilemeyen…

Bu kadar yıl sonra yaşamımın içindeki uğraşlarla kendi kendimde
birikiyorum sanki, gün gün yoğunlaşıyor düşüncelerimdeki farklı konular...
Kendime dair ne varsa çoğalıyor konu konu anlara yayılarak…
Yaşamın içindeki sevinçlerim azalıyor, onun azaldığı yerde öfkeler çoğalıyor.
Sevgiye dair senin gözlerin, mesela sesin, hep yankılanıyor kulaklarımla gözlerimde birikiyor gözlerin…

Yaşamı zorladıkça, sevginin bunalmışlığı doluşuyor içime. Sesin çoğalıyor kulak diplerimde. İsmimi söyleyişin bir masum çocuk tavrını çağrıştırıyor, kırık kırık seslerle bunalıyorum sanki…
Çoğulda bunalmışlık ve bezmişlik düşlerine yoğunlaşıyor düşüncelerim.
Hak etmedim ki seslerle dudaklarımda sessizliğe ulaşarak, mırıltı halinde sese dönüşüyor garip bir çöküş bu kendime güvensizlik haline dönüşüyor tüm düşlerim…
Aslında korkardım yarınsızlık düşüncelerindeki umutsuzluktan ve de yalnızlaşmadan…
Geceler uzardı yalnızlığımdaki düşüncelerimle ve sadece senden sonra öfkeye dönüşürdü an an düşüncelerimdeki ses titreyişlerim…

Üşürdü içimdeki düşüncelerim, avuçlarımın içi kızarırdı birbirlerine sürtmelerimle, nefesim görünürdü buhar şekline dönüşürdü gecelerin geçinde sen anıları ile…
Aslında yalnızlaşma halleri bunlar ve gecenin ayazında içim çok üşürdü sen yoktun…

Sonbaharlar ayaz olurdu gecenin geçinde, üşüyen içimdeki derim ve kaslarım şekil değiştirirken sen yoktun…
Oysa senin üşüdüğün geceleri bana anlatırken, ben senin gözlerine bakarak üşürdüm…
Üşüdüğün ayazı içimde hissederdim üşüyorsun diye avuçlarımın içinde tutardım avuçların…

Karanlıktı geceler, sen beni köşe başlarının kuytusunda beklerken…
Sen üşürdün ben titrerdim karanlığın duvarlarına…
Sen konuşurken ben susardım, susarken, senli düşler kurardım. Mesela senin gülümsediğini hissederdim. Gülüş sesini hayal ederdim. Ara sıra senin gülümsemeni düşünürdüm, gülümserdim…

Şimdilerde zamanı parçalıyorum. Senli zamanlar ile yalnızlık zamanlarımı eşleştiriyorum, karma bir zaman ki ne zaman da kaldığım belli değil…

Bana yaşamını hediye ettiğini söylerken kendime iç sesinle gülümserdim…
Sonra yalnızlık suskunluğunu düşünürdüm güldürmeye çalışırdın beni… Gülümserdim içime…

Zaman zaman yalnızlığın tarifini sorardım sana, “kısa kısa kısık nefesler almak” derdin, ben düşünürdüm nasıl olur diye senin yokluğunda denerdim, yüzüm kızarırdı alnımda ateşler oluşurdu gülümserdim acı acı kendime konuşurdum “acı çekmek “derdim “şüphesiz acı çekmek...”

Ben susardım sen gülerdin, iki avucunu birbirine vurarak sesini yükselterek, gülerdin, sen gene…
Ben geçmişteki özlem günlerini anlatmak isterken, sen gülerdin, beni sustururken, kahkaha atmaya başlardın, ben bakardım, yarınlar derdin yarınlar gülüşlerimizi saklayamayacak feryat etmeye başlayacağız gülmek için…


Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 6.3.2019 16:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Zor oldu senden sonrası yılları art arda tüketişim... Zor oldu yalnızlığımda nefes almalarım... Ardı arkasına yığılan günlerin acılarını taşımam, zor oldu sensizliğin içinde adımladığım yolların köşe başlarında bekleyip, ardı arkası bitmeyen zamanlarda, pencerene başımı döndürmeden sensizliğe bakışım... Unutulamayasıya onca anıların ardında onları an an hatırlayışımla geçen zamanlarda nefes almaları çok zor oldu… Gecelerin sessizliğinde karanlığım yol boyu uzantılarında hayatı an zamanlarda yaşamam, an zamanlarımda varlık savaşı vermem de oldukça zor oldu…

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Yılmaz 4