Yavaş yavaş akıp giderken yılların yorgunluğuyla zaman,
Ufkun sonsuzluğunda kaybolur sisli gözlerim ...
Duvarlar tiyatro perdesi , mazi karanlık bir duman,
Bembeyaz kefenler içinde ürperir , son nefesinde sözlerim ...
Âmâ suskunluğuyla ferman yazar , ökselenmiş sokaklara karanlık ...
Sükûtu feryâd ; dinleyeni bir kalem , bir de defteri yalnız ,
Hüznünde hazanın , hazan ki bin asırlık ...
Bir pencere kenarında , yalnızlığıyla yalnız ...
Fersiz gözlerinde sonsuzluk biçemiyle uzaklık ...
Yanaklarından süzülen sımsıcak , hırçın sağanaklar ...
Bu nasıl esâret ? Ki mâteminde müebbed tutsaklık ...
Sarhoş fikirlerin harbinde , uğultular içinde çığlıklar ...
Sevginin , merhametin buhranıyla , firâri benliği arayışta .
Merhamet ki en ağır suç , nazarında idamlık
Kinle bilenir olmuş nicedir kalemi , kalp kırgınlığıyla
Her zerresine işlemiş yeis ; ömürlük , değil bir anlık ...
Bu yüzden mesken tutmuş karanlık sükûtunu gecenin
Haykırmak varken sükût etmiş sadece , susmuş yalnız !!
Yıllanmış şarap tadında şiirler yazmış ardından gidenin
Bir ömür tüketmiş düşlerinde , yalnızlığıyla kol kola , yalnızlığıyla yalnız ...!!
22 Mart 2017
Mikail GümüşKayıt Tarihi : 24.3.2017 08:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yavaş yavaş akıp giderken yılların yorgunluğuyla zaman, Ufkun sonsuzluğunda kaybolur sisli gözlerim ... Duvarlar tiyatro perdesi , mazi karanlık bir duman, Bembeyaz kefenler içinde ürperir , son nefesinde sözlerim ...

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!