Günün kızıllığından sonra, akşam telaşı başladı canlılar arasında. Börtü böcek yuvasına çekildi. Tek kök akşam sefasının açma saatleriydi. Çingene pembesi çiçekleri yeşil yapraklarına pek yakışırdı. Bol su ve mayıstan kucağını dolduracak kadar büyümüş açılmıştı.
Mayıs akşamında tek katlı kerpiçten yapılma köy evimizin sundurmasına kurduğumuz yer sofrasının etrafına toplandık. Bulgur pilavına önceden sulanıp yumuşatılmış yufkalar ve bir sürahi ayran eşlik ediyordu. Akşam yemeği öksüz doyuran cinsindendi hani. Doyuncaya kadar yendi, içildi. Bulaşığa başlamadan çayı ocağa koyardım her zaman, bulaşık bitince su kaynamış çay demlenmiş olurdu. Yine öyle yaptım. Zamandan kazanmak için Tek dem bohça çayını bardaklarla birlikte getirip çökmesi için bıraktım sundurmaya...
Her zaman ki vakit yaklaşıyordu. Elektrik ha kesildi ha kesilecek derken tam saatinde ortalık karanlığa büründü. "Işığı olmayan köyün yıldızı çok olur" misali, gökyüzünü ışıl ışıl süsledi yıldızlar. Göğe merdiven dayasan çıkılacak kadar yakınlaştı gökyüzü. Tek tek yıldızları toplamak gibi tuhaf bir duygu geçti içimden. Hafiften bıyık altı gülümsedim. Neden güldüğümü sorsalar cevabı akıllıca olmayacaktı.
Derken kızıl ay doğmaya başladı. Doğuyordu gecenin mehtabı. Yanıyordu karanlığın kandili. Gelmişti ayın ondördü. Böyle geceler alıyordu insanın aklını başından. Olmayan kelimelerle anlatılamıyordum içimden geçenleri. Dün sonlandı, yarının başında, karıştı zaman birbirine, çekildi el ayak, sustu bütün sesler, sardı dört bir yanı sessizlik. İmkansızdı tarifi karanlık köyün, yıldızı çok, mehtaplı kızıl gecesini.
Hatice Kutsal
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta