Karanlık bir şehirde yaşıyordum. Aşkların yarım yamalak yaşandığı, bazense hiç yaşanmadığı o şehirde. Gece ayazların da gündüz yüreklerin yandığı, her gece dağların da bir ceylanın vurulduğu, karların adam sattığı, gündüz aşığın ağladığı, har tan yerin de bir meleğin öldüğü o şehirde.
Yasaktı bu şehirde aşklar, el ele tutuşmalar, ölümdü bu şehirde öpüşmeler. Her kötülükte bir iyilik, her zehirde bir şifa ver her karanlıkta bir aydınlık olurmuş. İşte ben, onca yasağa, onca ağıta ve onca karanlığa inat, bir aydınlık bulmuştum. Saf ve tertemiz bir ışık ‘SENİ’
Bir anda mı girmiştin hayatıma, yoksa ben, yıllardır senimi bekliyordum da, tüm yüreğimi açtım sana. Sanki yıllardır vardın, sanki yıllardır benimleydin. Ömrümün yarısı geçmiş gibi alıştım sana. Yokluğun acı verir oldu. Seni özlemenin yükü bindi omzuma şimdiden…
Kendi yazdığım, ama gerçekten bir zamanlar hayat felsefesi olarak kabul ettiğim o söz. “ özgürlük bir kelebeğin kanatlanmasıdır bazen. Bazen de sevgiliye duyulan aşk. Her ikisi de esaretliktir aslında, bazen çevreye, bazen de başka bir yüreğe. Asıl özgürlük yalnızlıktır.”
İnadına özgürlüğüm, yalnızlığım değil bu günlerde. Senin elini tutabilmek, senin gözlerinin içine bakabilmek, seni öpememek belki de bu günlerde özgürlüğüm. Beklide sensizlikte gözlerimin buğulanması…
Duygularımı büyük bir cenaze töreniyle toprağa vermiştim. Yaşamıyordu artık ve nefes almıyordu. Bendim beklide katili yada başkaları ama hiç fark etmez, ben gene karanlıklarda gömülüydüm. Sonra bir melek tuttu ellerimden ve beni olduğum yerden söküp aldı. Bebek masumiyetindeydi gülüşü.
Sendin o melek özlediğim kız, sendin deli sevdiğim.
Bir özlem vardı yüreğim de, uzun zamanlar. Her gün yüreğimi katleden, beni boğan bir özlem. Şimdi yeni bir özlem var yüreğim de, her gün yüreğimi büyüten, her gün beni kendine aşık eden özlem. Tüm özlemler böyle olsa diyorum, hayat verse, ama özleminde özlemi varmış biliyor musun, bunu yeni örgendim. Buğulu gözler yaratan, yüreğimi ağlatan, hayata dair her şeyden caydıran, baharı ezdiren, kışı özleten bir özlem.
Ve ben; yılların sürüklediği yıllanmış bir adam. Bir mavide özgürlüğünü kaybedip, hayata küsmüş, satılmışlığın diğer adı olan ben. Hayatta yalnız yaşayan, rüzgar nereden gelirse bedenini o tarafa çeviren, bıçak sırtı sevdalara bel bağlayan, sevda için hergün gün doğumunu izleyen ben. Her kar yağdığın da kurşuna dizilen, her yağmurla yüreğini sele veren ve her güneşle cehennem hasreti çeken. Ben.
Şimdiler de benim.
Ve sen; kimdin, neydin, neciydin bilmem, ama konuşmuyordun, gözlerin dalıyordu. Hayatta bir bendin yani sen. Yıllar önce, önce kurşuna dizip, sonra darağacına astığım, bedenini fezaya attığım, kaybettiğim yanımdın sen…
Yeniden nefes almama sebep olan, yeniden yüreğimi titreten, yeniden koynunda huzur bulduğum bir beden, ve benim için ağlayan gözler, elimi tutan bir el, bana gülümseyen gözler…
Meleğimdi…
İbrahim DemirKayıt Tarihi : 16.12.2007 00:43:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İbrahim Demir](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/12/16/karanlik-bir-sehir-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!