Öyle anlar vardır ki tarihler durur. Öyle anlar var ki yüreğimize kazınır. Öyle günler var ki değeri günden güne çoğalır. Ve öyle zamanlar var ki zamana meydan okur.
Tarihlerden 29 Ekim 1923, Türkiye tarihinin dönüm doktası; karanlıktan aydınlığa uzanan yolun başlangıcı. Bu yol, halkın kendi kendisini yönetecek kişilerin seçilmesidir. Bunu isteyen ve gerçekleştiren; yüzyılın dahisi, Başkomutanımız ATATÜRK'tür. Bu ulusa bıraktığı bir armağanıdır cumhuriyet.
Ne karanlıklar yaşamış, ne acılar yaşamış bir ulusun kendini bulmasıdır. Her acının içinden fışkıran bir filiz gibi doğuşudur yaşanan. Bu Cumhuriyet filizinin bugüne uzanan dev dalgasıdır. Her yıl büyük coşkuyla yaşanan dalgalar zinciridir yaşadığımız.
Her insanın belli dönemlerinde vücuduna sızan ya da bir yolla yerleşen mikropları olur. İnsanın zayıf anını yakaladığı an hasta eder. Zamanın da tedavisi yapılmazsa o bütün vücudunu kaplar. Bazen de derin olur izi kangrene dönüşebilir. İşte her insanda yaşanan, ulusca da yaşanabilir. Uyanık olunmazsa eğer, Cumhuriyetin getirdiği kazançlar iyi kullanılmazsa; vahim olur gelecek günler bizim için.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.