İçimde binlerce çiçek açmak isterken
mevsimsiz kalmış bir bahçeye dönüşür ruhum,
yağmuru unutan bulutların altında,
gökyüzüyle göz göze gelmeyi bekleyen dallarım kurur.
Her yaprak, sessizce düşerken
kendi cenazesine katılan bir yıldız gibi yanar.
Rüzgârı olmayan bir baharda
kuşlar bile susar,
kanatlarını hatırlamaktan utanır.
Ben ise hâlâ toprağın karanlık damarlarında,
köklerimle kanayan bir sabrı taşırım.
Bir yanımda gökyüzü çağırır,
“gel” der, sonsuz maviliğiyle,
diğer yanımda taş gibi ağır bir sessizlik
omuzlarıma zincirler asar.
Gözlerim yukarı bakar, kalbim aşağıya gömülür,
ve arada kalan ben,
bir fırtınanın eşiğinde duran sessiz bir mum gibi titrerim.
Karanlığa sorarım:
“Beni neden bırakmıyorsun,
neden her adımımı senin gölgenle ölçüyorum?”
O ise usulca fısıldar,
“Sen zaten benim içimde doğdun,
ve ben, senin adını unuttuğun o sancının adıyım.”
Yine de vazgeçmem,
çünkü her külde saklı bir köz vardır.
Bir parça ışığı bulurum bazen,
kırık aynaların arasında parlayan
ufacık bir sabah gibi.
Küllerimin arasında kıvılcımlar ararım,
parmak uçlarımda yeniden doğacak bir güneşin izini.
Belki bir gün olur da
ışığa kavuşurum,
o zaman anlarım:
ümitsizliğin kucağında bile
gizlice büyüyen bir tohum vardır.
Ve bazen umut,
sadece ölmemeye direnen
bir çiçeğin inadıdır.
Kayıt Tarihi : 13.9.2025 22:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!