KARANFİL GÖLGESİ
yükün ağır mı ağır,
patlamaya hazır bir volkan gibidir hasretin
bu gemi uzağa götürmez seni
hâlâ emirle yüzdürülür bu gemi
esmer tenin sararmış, bileklerinde kelepçe izi durur
gözünde yarin bakışı donmuş yıllar öncesinden kalma
bir sonraki limanda indirirler seni
sen limana, liman sana yabancı olacak
kıyısında oturur bakarsın denize
ellerinle dokunurken ağaca, yaşadığını anlarsın
tek başına, yorgun, çileli de olsan
ve beş para olmasa da cebinde
duymazdan gelirsin simitçileri
bastırmak için açlığını, unutursun mideyi
elinde olmadan dalar gidersin dalgadan dalgaya
yarin saçlarını okşar gibi olur ellerin
kaybolan yıllarını sorarsın yüzüne vuran rüzgardan
artık ne o dört duvar var seni tutan
ne de paslanmış o demir parmaklıklar
işte, ard arda havalanıyor martılar
sen geldin, kavuştun diye umutla
deniz mavi, gök mavi giymiş yine
o penceresiz, o karanlık hücreler görsün
denizin tuzunu yemiş toprak
işitsin o kör duvarlar, işitsin
dikine vuruyor güneş, yıllar sonra ilk kez
kanatlanmış uçacak gibidir yüreğin
daha dün oysa, o karanlık mahzende
gizli gizli gözyaşlarını kuruturken içinde
düşünür müydün kıyıya vuran dalgalara
elinle dokunacağını bir gün
işte o gün bu gündür
bir yolcu gemisi yanaşıyor limana
yine korkup havalanıyor martılar
seninse çocukluktan kalma hayallerin
bir kez daha koparılıp alınıyor elinden
çoktan toplamışlar gemiye, sokak sokak
sen yokken, üst üste yığmışlar kederi ve aşkı
kör karanlık bastığı zamanlarda, biliyor musun
derin sulara, o hırçın dalgalara bırakacaklar
dalgalarda hüzün, dalgalarda umut çarpışacak
sabahın ilk ışığıyla kıyıya yansıyacak karanfil gölgesi
kimsecikler görmeden, birileri bağlamadan gözünü
hasretle sarılıp koklayacak, öpeceksin hasretle
(Adsız Fırtınalar Doğuyor)
Ercan CengizKayıt Tarihi : 18.7.2008 02:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yükün ağır mı ağır, patlamaya hazır bir volkan gibidir hasretin
'kıyısında oturur bakarsın denize
ellerinle dokunurken ağaca, yaşadığını anlarsın
tek başına, yorgun, çileli de olsan
ve beş para olmasa da cebinde
duymazdan gelirsin simitçileri
bastırmak için açlığını, unutursun mideyi
elinde olmadan dalar gidersin dalgadan dalgaya
yarin saçlarını okşar gibi olur ellerin
kaybolan yıllarını sorarsın yüzüne vuran rüzgardan
artık ne o dört duvar var seni tutan
ne de paslanmış o demir parmaklıklar '
sizinki kadar olmasada kabul buyurun...tebrikler duygu ifadelerinize....
Karanfil Yası..........
Kızıl bir karanfildi
Gülümsemeye çalıştığında
Acı ile dudağının kenarından akan sıcaklık…….
Tanıdık bir şehrin
Bilinmeyen sokaklarında kalmıştı
Umutlarının son katreleri……..
Açlığı, beynine ağlar örmüştü
Düşüncelerinin saplantılarıyla…….
Ve artık
Ayaklarının üzerinde duramayacak kadar yorgun,
Adım atamayacak kadar korkak,
Ve yaşayamayacak kadar da ümitsizdi,
Gelecek günlerin getireceklerinden………..
Geride bıraktığı güzelliklere el sallamıştı
Gözündeki bir damla çiğ ile…….
Hayatın bitirdiği,
Ama yüreğinde bitiremedikleriyle
Hırçın dalgalar misali
Sahilleri tokatlıyor gibiydi……..
Hırsını alamadığı her bir vuruşta
Bir sonrakine daha çok sinirleniyordu……..
Ağzından köpükler çıkıyordu sanki
Kayalara vurduğu her seferde…….
Aslında masumiyetine kızıyordu,
Hayattan her yediği darbede……..
Kızıl bir karanfildi,
Gülümsemeye çalıştığında
Acı ile dudağının kenarından akan sıcaklık…..
Hayat bu,
Yalnızlığında insanı tek seferde yutan bir bataklık………
10.04.06 02:15
Pınar Koç
Kutlarım..
TÜM YORUMLAR (4)