Bir ışıktan
Bir yol boyu
Duvarın çatlağından
Çıkıp gitti
Meşe ağacına,
Bir sigara içimi
Yaslandı
Mırıldandı
Rüzgar karası
Bedenini saranda
Duyumsadı
Gökçülü kan deryasını
Islandı
Sırılsıklam
Kan çığlığında
Dağıldı ezgiler
Karanfil değdi
Toprak sardı gövdesini..
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Asi
Kartal kanadı
Kaplumbağa sabrı
Niye kafa tutmasın ki rüzgara.
Eğilir mi fidan
Meşenin soyundansa...
Doğum sancısında kıvranan kadın
Açtı kollarını
Soğuk bir gölge sarması
Sırtımdan girende
Vuruldum
Henüz doğmamış
Bir mevsimde.
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Ayakta Olmasan da
Dayanırsın
Tutkunu olursan insanlığın
Bolca tezgahlar geçmeye
Vermelisin de kendini
Şimdiden
His ede ede
Kemiğindeki acıyı.
Dayanırsa bedenin bunlara
Ucuz yaşamaktan uzakta
Bir tohum
Bırakır kendini toprağa
Ve bir daha
Bir daha
Düşecektir ellerinden
Kıtalar ötesinden de olsa,
Belki de
Yer edemeden bile kendine
Ucundan belki
Saplanırcasına toprağa.
Ama toprak bu,
İnan
Güneşe gülümseyen toprak
Bağrına basacaktır
Sen olmasan da ayakta...
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Kaynağında Ayrıydı Sular
Sular ayrıydı kendi kanyağında
Kendi yolunda akardı
Tatlı
Tuzlu
Bulanık
Ve safça
Durmak yok artık
Her şey orta yerde,
Küçücük bir fidan
Yolunu çizmiş suyun başında
Yara alır
Yeniden başlarken
Damar damar,
Damardan damara
Filiz vermeye...
Arefesi midir, nedir?
Karanlıkların karanlığa gömülmesi.
Her fidan ayrı ayrı
Ve de kendi tadında
Kendine has kuralları ile
Arıtıp içerken suyu
Damarlarından dallarına taşır
Doğası toprağı tutar,
Toprak onu tutar,
Bugünde saklı dünün
Yarını tuttuğu gibi.
Değil insan kamburu
İnsanlığın
Kısaca
Toprağın urundaki kara leke
Denk düşerken
Karanlık zamanlara.
Darbelenir fidan
Darbelenir, karanlık çağlardan beri
Karanlık yüzlerin elinde
Darbelenirde durur mu sanki
O bir fidan
Toprağı tutan köklerinin üstünde,
Yetiştirdin mi bir tanecik olsun
Nasıl da yüklenir damarına
Baktın mı
Filiz filiz, filizlenmesine
O toprağa kök salan damarlarından
Filizlenip güneşi aramasına
Filizinin güneşi bulmasına
Dal dal çiçeklenip güneşe
Selam durmasına...
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Heybemde Tütün Sarması
Sıralar, masalar üstüne
Patır patır sözcükler düşerdi de
Yetişemezdim,
Heybemde tütün sarması
Tüttürdüğüm cigaranın dumanı
Nerden geldiğini sorarcasına
Dumanını bırakır üstümden,
Belirsizlikler çiziliyor boşlukta
Anı anına duman
Yan yana
Üst üste biner kokusu
Düşün der gibi
Dikimini,
Büyümesini
Tezgah tezgah
Dolaşmasını...
Kimbilir ki
Kimin elinde tütün kokar
Kaç elden geçtikten sonra
Kime ekmek verir
Kime kapılar açar
Sonuna kadar,
Sıralar masalar üstünde
Dolaşıyorken emek
Patır patır
Nice sözcükler bırakır
Mermi ağırlığında sözcükler
Devranın zifiri karanlığına.
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Yaşamasına Yaşarsın
Bugünün dünden kalma
Yarının da öyle olacak gibi
Bu ayak, bu el, bu gözle,
Çekilip bir kenara otur
Baharındaysan eğer
Çiçeklenmiş bir ağacın altında
Yüzünü çevir, ellerini ver güneşe
Yaptıklarını düşün
Ve de
Yapamadıklarını
Geleceğinse eğer
Yarınlara akacak olan
Özgürlüğünse
Bugünden yarına...
Senin ellerinin içindedir
Senin sevdanla filizlenir
Bak düne bugüne bağlandı
Bugün de yarına
Yarınsa yarınlarına...
Dün de, yarın da
Yaşadığın bugünde saklı
Düşün,
Düşün ki ağırlaşıyor yükün
Düşün ki
Kolların taşımazsa bir gün
Ve de belirginleşirse
Omuzlarındaki kamburun
Gün geçtikçe
Öyle de olacak gibi
Hala doğana ters
Hala doğanın gel - gitlerinden bihaber
Hala eğri büğrü bir yaşam mı
Hala...
Hem de ezilmiş ve de yorulmuş
Nasıl olur? ...
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Kalkan Olurmuşcasına
Doğrudan,
Asırların iz düşümünde
Doğudan yükseliyor çığlık
Dağların şafağına vuran renginde
Bir başka tad verirken güneş
Yitik kalbin ezgilerine
Ve yeniden
Yeniden yaratmaya süzülürken,
Asırların kirinden temizlenirdi toprak
Dağ, taş karker kanıyla
Uzun soluklu bağdaş kurulurdu.
Dumanın yükselişi kör,
Karanlık
Ve sağır,
Radyoda spiker
Sokak infazlarını verir
Metropol içlerine yayılırken
Fidanların çığlığı,
Ve geçerken
Üzerlerinden tayyere
Sıkı sıkı sarılırlardı biribirlerine
Başlarına düşecek bir top mermisine
Kalkan olurlarmış gibi...
Öleceklerse, hep beraber ölecekler
Şafağa vuran ülkenin
Bir başka mevsiminde...
Kızıl günlerden geçerken ora insanı
Tayyere,
Kobra,
Helikopterleri
Yenik düştüğünde kazmaya
Tonlarca bomba,
Yengisi olurdu karanlığın,
Dökülürdü.
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Gelip Geçerdi
Kobralar
Kobralar gelip geçerdi üstünden
Sen dinlerken ülkeni
Esen rüzgarda,
Çığlıklar içinde sesler gelirdi
Çığlıklar içinde
Orman tüterdi.
Kan kokusu,
Yanık kokusu
Ve duman...
Karışırdı rüzgara,
Vururcasına kobranın kanatlarına.
Çıkardın,
Bir ışıktan
Bir yol boyu
Gidip yollara çıkardın
Metropolden
Asfaltlı yollardan
Patikaya inerdin,
Yaşam kazanılırdı
Bir harebede bulsa da kendini,
Ardı sıra sürüklerdin ayağını
Umutla
Umut
Tutsak düşmezdi...
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Neden Kan Tutar ki Beni
Tenim karıncalanırdı tenim,
Bedenim
Benliğimdi göz koyulan
Hesapları ince inceye
Erirdim
Gökçüle yükselen dumandı
Damarımın içinden,
Ekin zamanıydı
Kara örtüye bırakırdı sarısını.
Medya kör,
Medya sağır
Renk cümbüşünde dönerdi medya
Üşürdüm,
Ekran karşısında üşürdüm
Karıncalar, ahh karıncalar
Neden?
Neden toplanırsınız ki üzerime? ...
Ölümün haberi akardı sayfalara
Sayfalardan kanıma girerdi
Şu kadar... ölü ele geçtiler...
Varır mıydı insan dili
Dili kırılacası spiker.
Tenim karıncalanırdı tenim
Başıbozuk bombalar damarımda oynarken
Canıma, kanıma, dalıma, damarıma...
Dilime göz koyulurken kendi yurdumda
Renk cümbüşünde dönerdi medya
Refahımın iyilik melekleri
Yüzünüze baktığımda
Neden kan tutar ki beni?
Karıncalar, ahh karıncalar
Neden toplanırsınız ki üzerime
Kalbim tutuşmuş,
Benzim solmuş
Daha ne?
Ne kadar sürecek ki? ...
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
En Ücra Köşelerinden Geçti
Uzak bir diyarda
Bir ağaç meyvedeydi,
Daha olgunlaşmadan
Koparılmıştı dalından,
Gözden ırak olanı mıydı? ...
Güneşi aldı üstüne
Olgunlaştı kendi tadında
Renk kattı rengine
Sonra, bıraktı kendini rüzgara...
Devire devire günleri
Yüreğindeki ezgilerle
Gece yürüdü,
Gündüz korudu kendini.
Ayak izlerinden...
Kayalıklardan,
Uçurumlardan
Kör pusulardan geçti
Bıraktı kendini gözükaraca
En ücra köşelerine,
Filize durdu.
Bundan sonradır işte
Dallarını budaması
Ki kuvveti gövdesine yüklenirdi
Damarına
Katardı kendini
Sonra, korkusuzca girerdi rüzgarlara...
Su yatakları değiştirilirdi.
Kalan suyun kürecikleriydi,
Sürtünürken derenin yatağına
İzini taşırcasına
Kirlenirdi.
Sonu muydu sabrın,
Geleceğin ilk adımı mı? ...
Yumruk sıkılmış, kaşlar çatılmıştı
Yoğrulmuş, çevikleşmişti
Tükürdüler yüzüne
Ne varsa karanlık adına...
Cellatının
Talancının
Soyguncunun
Zindancının
Ne varsa karanlıktan beslenen...
Koparmaya gelmişlerdi
Yüreğindeki ezgileri koparmaya
Her gelişlerinde
Yaralı yüreğinden kan akardı
Derin vadilerde sesler
Derin vadilerde
Yankılanırdı.
Sessiz değildi toprak,
Ağaç sessiz değildi...
Sabrın sonu muydu kardelenlerin çıkışı?
Suyun kalan küreciklerinden,
Hayata bağlanma mıydı bu ezgili yürek?
Döndüler bilince işlenmiş öfkeleriyle
Bilenmiş öfkeleriyle döndüler
Acıdan kavrulmuş okyanusa
Gülümsediler
Nehirden nehire
Toprak - ağaç
Su - balık
Asırların kirinden sonra...
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Ercan CengizKayıt Tarihi : 22.10.2005 01:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
(1.Karanfil değdi toprağa, 2.Asi, 3.Ayakta olmasan da, 4.Kaynağında ayrıydı sular, 5.Heybemde tütün sarması, 6.Yaşamasına yaşarsın, 7.Kalkan olurmuşcasına, 8.Gelip geçerdi, 9.Neden kan tutar ki beni, 10.En ücra köşelerinden geçti)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!