Uykum ayakta hâlâ, nöbet tutuyor, hasretle bekliyor kiprikler yorulup kavuşsun diye. Onlar hırsız kediler gibi iki büklüm olup bekliyorlar karşımda, süzülüp girsinler sahibi uyumuş gözlerime diye. Fakat, kipriklerim hâlâ uyanıklar gözlerime sadık oldukları için.
Bu günün mutluluğu uykumu sadece kipriklerimden değil, odamın, penceremin ve sevincime gölge düşüren herşeyi dahası evimin dış kapısından bile uzaklaştırdı. Benim mutluluğuma gölge düşürecek ne varsa hepsini kapı arkasında bıraktı.
Bugün aldığım ödül dünyanın en kıymetli ödülü emeğimin karşılığını veren en büyük değerdi Her yazarın ve şairin yazısı, öyküsü yayınlandığında ona yayınevi veya yayın kurulu bellibir miktar para verir. Bu yayın işinin hukuksal işlemleridir. Ne kadar veriyorlar? İşte bu, herhangi bir gazetenin veya derginin tayin kurulunun kendi işidir. Daha yüksek ödül, Nobel ödülüdür ki, o da dünya çapında kalemi güçlü, ideali sıradan olmayan yazarlara veriliyor. Fakat, bana verilen bu ödülse sanırım, şimdiye kadar hiçbir yazara verilmemişti ve birilerine verilecegini de zannetmiyorum. O ödülü almak için yazar ve okur dünyası bir araya gelmek zorundadır. Yazarın yaşayarak yazdığı dünyada okur, eseri okuduktan sonra yaşamak zorundadır.
Lafı daha fazla uzatmak istemiyorum. Zaten yeterince bilgi verdim. İş yerime, çalıştığım kütüphaneye Türkiye’den gelmiş ve yazdıklarımı okuduktan sonra dost olduğum Tayfun Bey gelmişti. Kendi tabiriyle söyleyecek olursak benim yazdıklarımı okuyup çıldırdıktan sonra gelmişti. İlk kez ondan duymuştum okur hayretini: “Dur bakalım! Senin yazını okudum ve etime diken battı! ” Söylediklerini gerçekten de yaşadığını, yani hakikaten de çıldırdığını hissetmemek mümkün değil. Akşam okudugu “Karalama” felsefî – bedii miniatürümden öyle bir etkilenmişti ki, sözler ağzından çıkarken sanki kovalamaca oynuyorlardı. Gözleri dışarı fırlamıştı. Biraz da göz çerçevesinin etrafında duran kipriklerine teşekkür etsin. Onlar olmasaydı, kesinlikle gözleri kökünden dışarı fırlayacaktı
Tüm gününün o yazıyla geçtiğini, hâlâ o yazının etkisinden kurtulamadığını anlatıp bitirdikten sonra:
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta