Yıldızları sayarken hesap mı şaşmış bana ne
Rengarenk parıltısı ah ne harika, şahane
Birinci katının gece hep ışıkları yanan
evin altındaki şehrayin sergileyen dükkan
Mor, eflatun, mavi, yeşil, beyaz, kırmızı, sarı
Tabii bütün bu renklerin farklı farklı tonları
Koridorlarla küçülür diye koskoca yapı
Ama salona açılıyor mecburen dış kapı
Antre, hol, sofa gibi tabir edilir giriş
Eve bir yabancı gelse, sanki fırlatır bakış
Engelleyemez insan ne kadar sakınsa gözden
dev gardırop bu koca salonu bölmüş o yüzden
Bıraktık o dolabı, taşınırken İstanbul’a
Muhacir işi askılık iş gördü aydan yıla.
Bir türlü anlayamadığım sırlarından biri
Tekirdağ evlerinin devasa merdivenleri,
yoksa bize mi öyle geliyordu küçüklükten
O daracık sokaklar da göze büyüktü zaten.
Çatılarda krallara ait birer daire
Çocuk hayali işte ve saire ve saire
Sade, sokaklar ve sefahat ehli değişmeyen
Yaz akşamları, oğlan, kız, amca, teyze ve yeğen,
Dedeler, babanneler, annanneler ve torunlar
Balkonlarda bir de Kiraz Kafe'de oturanlar
Son zamanlarda türemiş, mobil yemek modası
Her yenilik lüzum mu, bunlar özenti edası
Otuz yılda mı değiştirtirmiş şehrin çehresini
Yine de duyarız bir yerden klarnet sesini
Aydoğdu, Zafer, Yavuz’dan anılarla dolunca,
Süleymanpaşa dediler büyükşehir olunca,
yeni yetme apartmanlar filizleniverdiler
farkındalar, balkon tadının keyfine erdiler
Son binalar daraltsa da yıldan yıla ufkunu
sahil manzaramızın, sıksa da insan ruhunu,
Kirlenmiş, kendinden kopmuş, huzur, sükun arayan
Yine de burada nefes alır, her yıl uğrayan.
Şükranlar, ruhuna rahmetler olsun babamızın
Özenle, özveriyle yaptığı şu binamızın
özlemdir seyri ve temaşası doyulmaksızın
Bu yüzden haberli veya hoştur gelmek ansızın.
Mehtaba, iskele ışıklarına hem de yola
Çağırıyor her yıl dolunaya birkaç gün kala
Merhum Karaküçük Halil Hocaefendi ile
Yıllardır göçüp gidenler* ardı sıra meçhule:
İlk ilhamı Abdülhalim Akkul Hoca’dan almış,
İstanbul’da doymamış, şark ilmine merak salmış;
-Halim Hoca deyip, olmaz hocasını anmamak
Hüsrev Aydınlar ki, o zaman onlar etle tırnak-
Süleymaniye, Karagümrük bende hayal meyal
El Maruf sokak Baglarbaşı arası müteal
Edirne'ye, Tekirdağ'a gelmişti, sanki ruya
Emin onu eve mestle girince uyarmıştı ya
...
Osman Nail Hoca’yla almışlar soluğu Muş’ta,
Bulanık medresesi onları görmüş bulmuş da,
Bırakmamış senelerce zeka cevherlerini
Mele Muhammed Raşid eğitmiş bu erlerini
Mehmet Emin Işık hocayı fakirin yadına
Getirdi İşcan dost, duam ömrünün müzdâdına
Sonra dönerek Dersaadet’te imam hatiplik
Böyle incecik delikten sabırla geçer iplik
Tekirdağ, çocukluğunun şehri çekmiş kendine
Hemşehrilerine hizmeti, hizmet saymış dine
Müftü Ali Arslan, Doktor İzzet Aydın merhumlar
Şartlar ağır, muhtıraya doğru giden durumlar
İmam Şakir Yüce ve esnaftan Vedat Çeliker
Gözü onlar gibi kara, birkaç kahraman nefer
Davayı dert edinip kurdukları derneklerle
İmam Hatip Mektebi açıldı bu örneklerle
Kurucu müdürü Sabahaddin Öztürk az kalmış
Askere gitmiş, idareyi İlyas Tolgay almış.
Birlikte okul inşa eder hem köy köy gezerler
Milletin yardımını ve evladını isterler.
Bin dokuz yüz altmış dokuzda fakir beş yaşında,
Bunlara açtı gözünü, daha yolun başında
Üç buçuk yıl Aydın, sonra Tekirdağ’a dönünce
İmam Hatip’e başlar, okul ilk mezun verince...
İnkişaftı kitabevi pasajın alt katında
Himmet Özer, Abdullah Ürkmez dünya hayatında
Hocalar, ne güzeldi, onlarla yürüdük yolu
İnkişaf’ta çalıştık, biz de, gördük sağı solu
Bir gün Namık Kemal Lisesi’nden ablalar sordu
Biri, Din hocamız bize ödev verdi diyordu:
Ali Fuat Başgil'i “Buşgil” yazmışlar kağıda
veya ben öyle okumuştum. Komik bir anı da;
Abdullah Hocamın hitap ediş tarzıydı bana
“Yâ Hazret-i Ömer” deyip, “Faruk” eklerdi buna
Şakir Hocam’dı ilk talim dersi aldığım ağız
O da Dülgerzade'de almış, olmuş kurra hafız
Kesikbacak İsmail Hoca'dan, “Topal Hafız” der.
Nuruosmaniye'de Enver Hocam -mevzu diğer-
Bu bahse de girmeyeydim gerçi uzattım ama
Anlayıp da selam göndermişti o ilk hocama.
Behçet Toy'dan da bahsetti, (Akkuş'un talebesi)
Ağzı ele verir derdi; euzü besmelesi...
Merhum hocalarımızla buluşmak cennetinde
Dualar, sağlara sağlıklı ömür, ümmetin de
Emaneti yüklenmenin sırlarına ermesi
Gelenekten geleceğe işareti görmesi…
Ömer! İmrendiğin büyükler örnekti önünde
O ömürler adanmış, yaşanmış Hak yol yönünde
Layık olmak istediysen de o irade nerde
Sen bayrağı düşürmeden devredeceğin yerde
Bu akşam da anılarıyla doldu, doldu taştı
Ruhaniyetleriyle hem kalbin hem ruhun coştu.
…
Orta lise geçti yıl seksen üç devam hayata
Üsküdar’da imamız başladık, İlahiyat’a
İmam Hatip’te On sekiz Mart’lar bize özdeşti
Şiirler bizdeydi, Akif Hoca piyesle eşti
Lise çağı anılarını yaşayıp coşmaya
Çanakkale Şehitler gecesine yetişmeye
Müftüden izin kopardım, bir nefes Tekirdağ’a
Babamlayken salonda, Bekir İbiş’ten taziye
Başın sağolsun dedi, Halil Hoca göçmüş meğer
Âlimin ölümü âleminkine bil, eşdeğer
Cuma günüydü vefatı, babannem de hastaydı
Onu da son görüşümdü, randevusu dostaydı.
Kayıt Tarihi : 16.8.2018 23:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
____ *1) Şiirin baş tarafı Kalplerin Yamaçları adlı önceki kitabımızda. 2) Göçenler: A.Halim Akkul, Seyda Raşid Ef., Numan Tokatlı, Nurettin Öztürk, Dr. İzzet Aydın, Cemal Tunca, Osman Tırpancı, Tarık Gencer, Mehmet Elitaş, Nail Sürer, Ali Arslan, Mehmet Ali Sula, Nazım Hoca, Zahireci Osman Uzunoğlu, Mehmet İldeniz, Behçet Toy, Hasan Arıcı, Hayreddin Deligöz, ilkokul arkadaşları Ekrem Bilecen, Recep Kızılırmaklı, komşuları Kınıklar’lı Hasan ve Hüseyin Efendiler, Tahir Bey, Salim Amca, Akif Can, İlyas Tolgay, Adem Ersöz, kayınpederi Hüseyin Topuz, (rh.alm.). Hayattakiler (Allah ömürlerini sağlıkla uzun etsin): Vedat Çeliker, Şakir Yüce, Osman Nail Kızılarslan, Ahmet Özcan, Abdullah Ürkmez, Himmet Özer, Muhammet Ezberci, Mehmet Özdilek, Mahmut Genç, Sabahattin Öztürk, Necdet Atabek, İsmail Turhan, Hasan Bal, Musa Köseoğlu, Hüseyin Örem, Kamil Güney, Ziya Yılmazer, Bedreddin Yıldırım, Vecdi Akyüz, Yaşar İşcan, Mehmet İşcan, Ahmet Yücel, Hasan Cirit, Bayram Meral, Ferhat Varlık, Salih Demiray, Halil İbrahim Bilek, Mustafa Arıcı, Ahmet Altun, komşusu Sağlık Memuru Adem Ağabey ve o kuşaktan yüzlerce seveni ... (3) Lokum Çocuk: Kayınbabam Halil Karaküçük. (4) Paşa: İlyas Tolgay (Önce sıska paşa ismini takmış Hocaefendi, orta yaşında babam kilo alınca "paşalığa" terfi etti, sıska paşalık makamı bize kaldı.) Güncelleme: 19 Mart 2020. Güncelleme: 13 Mart 2022. (Şiirde son güncellemeyi yapamıyorum. Antoloji.com isimlere yer verilmesini güncellenen kurallarına istinaden kabul etmiyor. Lakin bu bir hatıra şiiri ve ilk şeklinde de yığınla isim geçiyor. Çağın gerekliliklerinden doğan mecburiyet artık eski şiirin rüzgarıyla yazmanıza izin vermiyor. Her zaman dediğim gibi sonuç: Ne şiir kaldı ne şair hepsi silinip gitti / iyi şairler iyi atlara binip gitti...
TÜM YORUMLAR (3)