KARACADAĞ'IN KENGERİ
Paramparça, dikenlerinden yüreğim,
Delik deşik bakışlarından ciğerim!
Goncaydım, ürkek açmaya çalışan,
Kardelendim, kaya diplerinde, moraran!
Daldım Hamravat suyuna Gözeli’de,
Göründüm, Urfakapı’da, su kemerinde!
Dinlendim, Sur’un serin bahçelerinde!
Saydım yıldızları, serin yaz gecelerinde!
Yüzerken görmüş seni, Küpeli’de, periler,
Fısıldayıp bana balıklar, gizliden gittiler!
Aradım seni Zühre’nin, yıldız köşkünde,
Dediler ki: Dolunay olmuş gökyüzünde!
Yıldızlardan hale, elmas kanatlarında,
Yüzün beyaz el gibi parlar, koynund!
Kuğularla gördüm seni, Ayn-ı Zülal’de! (1)
Öyle güzelsin ki söner güneş yüzünde!
Serindir bağrın, suyu gibi İç Kale’nin,
İzledim mavi gözlerinde, yeşilini Hevsel’in!
Göründü suda yansısı, melike Belkıs’ın,
Düştü gölgesi Alipınar’a, ece Züleyha’nın!
Dünyayım, dolanırım yörüngende,
Topacım, dönerim serseri gölgende!
Sen yer; ben cisimim, çekim gücünde,
Sen sepek; ben dönen taşım, ellerinde!
Açılır baharın tüm çiçekleri gözünde!
Labirentin sonunda canlanırsın gözümde!
Attın kalbime, kaşlarının zehirli oklarını,
Çevirdin kirpiye göğsümü, çek şişlerini!
Gözlerinin feri, aydınlatma mumum,
Göster yolumu, hiç susmasın umum!
1.Ayn-ı Zülal: Berrak su çeşmesi.
Diyarbakır’da halk arasında,”Anzele” olarak kullanılır.
Sal ipi, kurtar beni bu karanlık kuyudan,
Tez aç yelkeni, uzaklaşalım buralardan!
Dolu yer bağım, esmezsen sıcak sıcak,
Yelkenlerim fora, giderim köşe bucak!
Çırp kanadını, Maden Dağı’nın kekliği,
Uç bana Gezin çileği, kat gönlüme neşeyi!
Yansıdım Dicle suyuna, güldü balıklar,
Darıldım, artık gelmem dile, ötsün kargalar!
Bırak gururu, Maden Çiğdemi, inatlı keçi!
Öttü bir kere ürkek horoz, vakitsiz, acemi!
Namludan çıkan kurşun, geri döner mi?
Parçaladın insafsız, sana yanan yüreğimi!
Ey, umarsız derde aşina olmayan kuşum,
Yıllarca süründüm peşin sıra,yoruldum!
Sattım aklımı baykuşlara, senin yüzünden,
Vurdu suçluluk beni, alnımın orta yerinden!
Anmaz dilim, bilmez adından başka adı,
Cezeri’nin umarsız derdi, derdimin soyadı!
Aldım avucuma cesaretimi, titredi dizim?
Dinerdi, açabilseydim sana derdimi, sızım!
Düğümlendi, kurudu her defasında boğazım,
Tutuldu nutkum, lal oldum, sandılar ahrazım!
Kavuşamamak yordamsızlığın cezasıdır!
Kör olasıca yordamsızlık, insanın aczidir!
Usandı yaralı gönlüm, sır saklamaktan,
Bitmez kederim, ıraksak bakışından!
Yeşerir içim, demir atarsam limanına,
Ezilir içim, savrukça demir almalarına!
Resimlerde kaldı yakınımda durmalar,
Yaraladı beni, anlamsız sendeki kaçışlar!
Çevirdi eleğe, yan bakışların, sinemi,
Kurban Karacadağ, ver asi kengerimi!
Açıyor yaprağını, gittikçe ümit ağacım,
Sönüyor içimde bora ve gönül acım!
Okurum gözlerinin elasında kederimi!
"Aynasıdır gözler kalbin," tuttum dilimi.
Açar renk cümbüşü bahar yüzünde senin!
Dokunur yüzüme kokusu meltemle, teninin.
Gel artık, Züleyha hatırına, bırak kör inadı!
Gel artık, Mirab bahçesinin kalmadı tadı!
Gel artık, açsın Şeyhmalan’da nergislerim!
Gel artık, bulsun deva, katmerli dertlerim!
Gel artık, gülsün yüzümüze tavşanlar!
Gel artık, uçsun kanadı kırık sığırcıklar!
Gel artık, ötsün Körhat’ta ürkek horozlar!
Gel gezelim, Bağabir’in viran bağlarında!
Gel görüşelim, bereketli Gevran Ovası’nda!
Ver artık Maden Dağı, kınalı kekliğimi!
Uslansın Akdağlar’ın uslanmaz çiğdemi!
Haristani
(M.Şerif CEBE)
23.08.2016
Bab-ül evvel-i Feth-i Diyar-ı Rum el Konstantiniye-i Bizans (Diyar-ı Bekir)
Mehmet Şerif Cebe
Kayıt Tarihi : 26.3.2019 12:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Lise yıllarımda üzerimden geçen bir silindirin bende bıraktığı etkilerin gölgesinde otururken gelen duygularımdan doğmuştur bu şiirim.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!