Güzel bahar sabahı, ortalık sakin sessiz!
Karacaahmet yorgun, vakur, heybetli, eşsiz!
Serviler uzanmışlar, bir uçları cennette;
Şuh Bülbül nameleri, gönülleri ziynette!
Çok güzel kervan saray, dinleniyor yolcular;
Her şey kavi kaçış yok, başlarında kolcular.
Topraklar sarmalamış, “herkes memnun yerinden”;
Uzanmış yatıyorlar, “dönen yok seferinden”.
Nişanları iki taş, zamanla o da kayıp;
Bekleşiyorlar mahzun, her geçen günü sayıp.
Ağa, bey, uşak aynı, örtüler bez parçası,
Ne kavga ne gürültü, görmeyiz açıkçası.
Akın-akın ziyaret, ediyor bîçareler;
Meçhul âlem korkusu, onları da yareler.
Ey yaşlı çınar söyle, söyle Karacaahmet;
Uçsuz bucaksız böyle, nerden geliyor Rahmet.
Kimler yok ki sinende, ah bir mülaki olsam;
Ben de iman kuranla, deni yerden ayrılsam.
Ve o gün bizi de al, bizi de al koynuna;
Kurtuluşa erelim sarılalım boynuna.
Bu durakta bekleyen, çok mu çok şanslı erler;
Fatiha’lar geldikçe mest olur sevinirler.
Pırıl-pırıl âlimler, uğrar hediye verir;
Garibi sen gayret et, günahın her dem erir.
Allah’ım bizi koru, zincirli kuyulardan;
Çek çıkar selamete, karanlık kuytulardan.
Kayıt Tarihi : 30.5.2009 10:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!