Bırakıp giderken ardından, ağıtlar yaktım.
Bir gün döner mi diye, el açıp dualar ettim.
Hocalara muska yazdırıp, boynuma taktım.
Nazarlara geldik diye, kurşunlar döktüm.
Bayramlara küstüm, yasını tuttum.
Baharlara yüz çevirdim, kışları seçtim.
Bir yudum sevgi peşinde, canımdan geçtim.
Kolum kanadım kırıldı, boşluğa düştüm.
Açar yaz gülleri, bahar gelende.
Sevgi sevende değil, onu bilende.
Gençliğim peşinde heder olanda.
Sırrına erersin bir gün, yalnız kalanda.
Ruhumun zindanında hapsolan ışık.
Beni aydınlatır da, sana karışık.
Hayat denen girdapta, ayak dolaşık.
Yazılmış bir kâğıtta, yerde buruşuk.
Bir gün döner diye yollara baktım.
Mektuplar yazıp, şişelerde denize attım.
Her batışında, güneşle birlikte battım.
Bana zindan gecelerin koynunda yattım.
Hep ıssız, loş, ara sokakları arşınladım.
Azalmasın sevgin diye, gönlümü perçinledim.
Kaldım çıkmazlar içinde yol bulamadım.
Bahtımın menzilinde, çaresiz konakladım.
Kara yeller içinde, karaları bağladım.
İç dünyamda kaldıkça, hep boşa ağladım.
Gönlümde açan çiçeği, dört mevsimde suladım.
Döküldü yaprakları, el atıp deremedim.
Düştüm namert köprüsünden geçilmez.
Sevda kaftanı bu, samur kürkten biçilmez.
Serada kavun seçer gibi, insan seçilmez.
Kara toprakta geçer gönül yarası, bundan kaçılmaz.
Kayıt Tarihi : 18.1.2015 22:19:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!