Acı olanda bu ya, kasıp kavuran ecel dayandı kapıma
Gelme ölüm gelme, ey ölüm ne olur gelme
Bari, birkaç yıl daha
Uzak dur benden
Henüz lâle
Sümbül
Menevşelerim bitmedi
Ey ölüm
O soğuk
O acımasız
O renksizliğiğinle yapışma
Bir araya gelmeyen
İki yakama
Beni
Mum gibi erittin
Ne olur
Beni
Benden alma
Bırak beni bana
Umutlarım
Sevdam
Yemençayır'a olan
Özlemim de içinde olsun
Ey gökyüzü
Ey yeryüzü
Bu senede kırıldı
Körpe narin dallarım
Baharıma çığ
Ömrüme kıran
Gözlerime yaş düştü
Bu nasıl bir beladır
Karanlıkar üzerine kurulu
Dünyamda
Yol göründü bana
Çoktan
Benim ölüm maceram başladı
Bende ahu-zar
Bende çağlayan çığlıklar var
Boylu boyuna uzanmış
Yaralı
Yüreğimin kıyısında, umut ışığım azalıyor olsada
Hastalığıma inat, yaşamayı ölecek kadar, çok seviyorum
Felek, gün-akşam olmadan, bir garip derde bulaştı ömrüm
Meğer ben doğacak güneşi, boşuna beklemişim
Şimdi
Yine
Kendi mahşerimde
Davul-zurna eşliğinde
Derin
Deniz dalgalarında
Boğuluyorum
Kabrimin yanıbaşındaki
Şu İlkbahar, şu Yaz'da
Yüreğim ateş gibi yanarken
Günbegün
Dev bir zaman tükeniyor
Bende
Ah
Ömrümde hiç gülmedim
Acılarımla
Hazan ayaklarına
Sessiz
Törensiz
Kimsesiz gömüleceğim
Yine
Bitmeyen ahlardayım
Buna rağmen
Çok istiyorum
Ölümcül
Hastalığımın pençesinden
Kurtulup
Koşup-koşmayı
Bir ince çizgide gördüğüm
İçinde yaşam olan
Mis kokan
Mor çiçeklere doğru
Fakat
Bende bir nebze güç
Bir soluk nefes kalmadı
Ey oğlu
Ciğerime akan acı su, yakıyor içimi
Çoktan
Umudumun üzerine
Simsiyah bir sis çöktü
Ağrıyan
Ayaklarım çok şiş
Beni çekmiyor
Oysaki
Uğrunda ölecek kadar
Yaşamayı çok sevmiştim
Heyhat
Ağzımdan dalga, dalga kan akıyor
Can oğul
Şu hüzün deryasının
Çölünde
Çordayım
Hiç bu kadar yaşamamıştım, bunca dert, bunca acı
Gün, güneşim elimden kaydı gitti, yas dolu günlerdeyim
Sancılar tutan şu coğrafyada,
zalim felek acımı alkışlıyor
Eyvah! Dipsiz kuyular, dipsiz çukurlar yuttu beni
Bu senede bahar yüzü görmedim
İçimdeki çöl çoktan buz tuttu
Güneşe
Yaşama hasretim
Lê daikê ez qurban
Ez
Îsal dimirim
Beklediğim
Yaz, bahar'ım gelmedi
Umudum çoktan tükendi
Boynum omuzlarıma düşerken
Dizlerim bükülüyor
Ellerim titiriyor
Her gün biraz daha
Acı çekiyorum
Sessiz sedasız yıkılıyorum
Mutluluk, huzur yaşamadığım şu Dünya'da
Kupkuru dallarda soğuklarada,
ben bende kışa döndüm
Artık şu taşlı, dikenli zor yollarda,
yolculuğum sona eriyor
Süremedim, şu dünyanın sefasını
Sadece bir yudum yaşama
İstiyorum
Fakat
İstanbul Şafak Hastanesi'nde
Günlerdir
Hep içim kanıyor
Şuurum kapandı
Ruhum, ha gitti ha gidecek gibi
Ey oğul
Söylemesi çok zor olan
Yorumlanmamış sözcükler
Çoktan
Boğazıma düğümlendi
Devrildim
Yıkıldım
Altüst oldum
Artık ilaç-milaç
Yoğun bakım
Bana
Fayda etmiyor
Yüreğimdeki
Ağrılarım, sızılarım dinmiyor
Oğul
Bu acıya can mı dayanır?
Saçlarım dökülüyor
Kanım
Her gün biraz daha eksiliyor
Kocaman
Çam Sakura Şehir Hastanesi'nde
Bir kışım
Bir baharım heder oldu
Digor'a yeminler olsun
Yavaş, yavaş öldüğümü
Hissediyorum
Bu gidişle
Kara toprak olacak, en son sığınağım
Can oğul
Annenin gözyaşları damlarken
Hastalıktan sararan
Yüzüme
Yağmur-yağışa
Yaz'a
Kış'a
İnlemelerime aldırmadan
Tut ellerimi
Tut
Sensizliğin isyanıdayım; artık ölüme gidiyorum
Ispatulam, yumuşak uçlu fırçam çoktan mazide kaldı
Şu dünyaya geldim geleli, tükenmiyor benim çığlıklarım
Ne kadar ahu-zar etsem yine faydasız
Oğul
Bir kere olsada
Felek bana gülmedi
Hiçbir ayrılığı sevmedim
Ama, şu an
Ben
Dönüşü olmayan bir yoldayım
Yaz'a hasret
Kış gibi
Sel, sel olup
Can evimden taştım
Artık
Ben benden koptum
Rüzgâr
Boran
Filizkıran vuran
Acı çeken
Kırık dallara döndüm
Yüreğimde sancılıyan
Bendeki derde inat
Keşke
Acılarımı unutup
Bir kezde olsa
Güle
Sümbüle
Bahar'da şakırdayan
Bir bülbül olsaydım
Ey oğul
Hasta yatağımda
Güneş gören kar gibi eriyorum
Günlerim
Gecelerimden hiç farksız değil
Her an karanlıktayım
Her gün
Gün, bana zifiri karanlık
Oğul
Gök mavisine hasret kakdım
Oy
Kavim kardeşi görmek için
Yol beklerken
Ölmem mi gerek?
Kaldığım hastanenin
Önünde
Her gün bana şivan var
Başlarına karalar bağlamış
Bacılarım benim için ağlarken
Kardeşlerim ah çekerken
Yoğun bakımda olmam mı gerek?
Aylar, yıllar oldu
Hiç gün yüzü görmedim
Sabah, öğlen, akşam
Yorgun döşeğimde
Ben
Hep annemi sayıklarken
Kulaklarım duymuyor
Dilim lal
İsyanım artık süküt
İçim dışım cehennem gibi
Ey oğul
Kuzenime söyle
Acılarıma yazdığı şiirini yarım bıraksın
Çünkü yazdığı şiirde ölüm kol geziyor, dizeler gül kokmuyor
Boşuna uğraşma ey doktor, yaram bildiğin yaralardan değil
Devasız derdim, acım çok derinden
Nefesime bakıp, yaşadığımı sanma
Can tabip canım tabip
Ey yüreği güzel tabip
İlaç milaçı boş ver
Günlerdir
İyileşmiyorum
Ciğerlerimi saran derde
Şifa bulunmuyor
Dinmeyen çok acım var
Ah ile yoğurulmuşum
Ey tabip
Halimden anla
İkiye bölündüm, gel değme yarama
Babamı alan
Kanser
Şimdi beni istiyor
Artık
Bırak, evime gideyim
Gör işte
Ölmeden evvel ölüyorum
Bari
Gidip evimde öyleyim
Oğul can oğul
Ne "Boyacı İsmail" olan lakabım
Ne cismim
Ne çiçekleri dökülen
Yüzüm
Nede buğu bağlayan
Hüzün dolu gözlerim
Bir daha
Hiç hatırlanmayacak
Şu an
Akşam ufku
Kızılla büründü
Dört nala at süren, süvari gibi
Ölüm peşimde
Canlarım
Artık gitme zamanım geldi
İşte başımı aldım gidiyorum
Yapayalnız
Anlatılması
Defterlere, şiirlere sığmayan
Bin okkalı derdimle
Zaten çoktan vadesi tükendi, doğmayan güneşimin
Ey asırlarca sürecek yalnızlığım, kara toprakta bekle beni
Mehmet Çobanoğlu
29.05.2022
İstrabul
Kayıt Tarihi : 29.5.2022 20:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!