Özü görenlerin, gözü boyanmaz
Yar kolunda yatan âşık uyanmaz
Yaktığım ağıda, yürek dayanmaz
Bağın bülbülünü, gülden ayırma
Kalpazan
Sevda pazarında
Geçmez oldu akçelerin
Sokaklara saçtım
Gel birer birer topla.
Sırça sarayları kır
Bin bir derde derman, hünerli eller
Her gün kucak açar, turnaya göller
Beş vakit Yâr desem, yeşerir çöller
Menzilden menzile, erdiğim zaman
Çok gerdiler koptu telim
Yedi yerden kırık belim
Mert olana kalkmaz elim
Namertle vuruştur beni
Haziranda yuvam olsa dalında
Burcu burcu koksa gül benim için
Gözüm yoktur benim dünya malında
Başka şey düşünme gel benim için
Gönül ne çay ister ne de çayhane
Saçlarım ağarmış, benzim sararmış
Aynada gördüğüm yüz benim değil
Seyvanda yaktığım ateş kararmış
Külünü terk eden köz benim değil
Yarası olmayan yara saramaz
Yaralarım pare pare
Ararım derdime çare
Bir mektup yazdırdım yâre
Dur bakalım hele gide
Doksan dokuz söz eyledim
Divane âşıkların gönlünde mevsim yazdır
Maşuğa bir gül yeter, bülbüle bir gül azdır
Okuyun, taşıma yazdım dünümü
Her gün kırk harami, kesti önümü
İlk defa unuttum, doğum günümü
Sol yanımda akan kan bana küstü
Sol gözüm sendedir sağım hasımda
Bir anda bin erdem buldum asımda
Bağa, sulu sepken yağar kasımda
Gel der güz gülünü, karda bırakma
Ceylanlar su içer, yıkma pınarı




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!