O berrak Seyhan Nehri,
O hayat suyu Ceyhan Nehri,
Doğarlardı görenlerin,
Yüreğinde her damlası;
Kıyılarında dal dal,
Salınırdı yar gibi.
O yarin kokusuydu;
Mandalinalar, portakallar...
Dünya'yı unuttururdu,
Turunçgil çiçeklerinin kokusu.
Dalamak için çocuklar,
Şadanların, Çamurdanların,,
Turinçgil bahçelerini,
Razı olurlardı kafalarından,
Bekçilerin pekmez akıtmasına.
Bazen de göze alırlardı;
Birkaç tuptuturak portakal uğruna,
Deli bozuk sularda boğulmayı.
Aşırdıkları portakalları yerken,
Kaşılanırdı bir önceki gece,
Toprak damlarda sivrisineklerin,
Bıraktığı kızartılar,
Ardından düşünülürdü,
Akşam yiyecekleri kötekler,
Gece uyutmayan sivrisinekler,
Ve arada sırada Aysel ve Ayseller.
Şimdilerde ne Şadanlar kaldı,
Ne Çamurdanlar,,, ne bekciler,
Ne portakal bahçeleri,
Ne kara kırbaç çocuklar,
Ne cibinlikli toprak damlar,
Ne de Ayseller/ turunçgil kokusu.
Üredi şimdilerde kat kat,
Kaya mezarlarını andıran binalar,
Seyhan, Ceyhan Nehirlerinin Kenarında.
Artık akıyor yurdumuz gibi,
Seyhan'dan, Ceyhan'dan,
Kapkara çirkef çamur, kan, lağım.
Balıklara dahi merhamet etmeden,
Akıyor akıyor vahşice umursamazsız,
Atatürkcülerin, İslamcıların, çevrecilerin,
Cemeatcıların, ben ve bilmem kimlerin atığı,
Ve çenelerin ürettiği sineklerin vızıltıları.
Değişmeyenler ise;
Kaderi karartılan Yurdumuz,
İnsanımsılardan uzak dağlardaki,
Vatan sever çobanlar, çiçekler,
Cemakanlar önünden kovulan,
Kara kertişe benzemiş çocuklar.
Ve düşlerdeki limon çiçeği tenli,
Aysel ve Ayseller.
Nazif Ünsal
Kayıt Tarihi : 14.10.2017 11:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!