Terk edilmiş evlerin, öksüz yetim mutfaklarını artık besleme gereği kalmamış, yer yer birbirine kenetlenmiş dikenli kuru çalıların, yer yer rüzgara teslimiyetini kabullenmiş, yapraklarının yolunmasını bekleyen cılız papatyaların süslemeye çalıştığı, yıkık dökük taş duvarlarla ağıdını sunan, hüzünlü bahçelerin nöbete durduğu, güneşin batmaya yüz tuttuğu saatlerde günün yorgunluğunu atmak, çal çene dertlerini paylaşmak için kanatlı kaplar önüne bağdaş kurmuş köylü kadınların seslerinin de çoktan unutulduğu, ve imbatların özgürce saltanat sürdükleri bu toprak yollarda ne zaman yürüsem; yıkıntı hıbarlarının arsında boy salmış, budana budana çok özgün bir şekil almış, ihtiyarladığı kabuklarından iyice belli olmasına karşın inadına dut tanelerini sarkıtan ve gölgesini tuval gibi kullanarak kendi meyvesinin rengindeki sürreel resmini yapmaya devam eden kara dut ağacı ile söyleşmeden edemem.
Tispe ile Piremus’un aşkını sorarım
“Bahçelerin ortasındaki, kimsesizliklerinin yasını tutarken ortadan ikiye yarılmış eski kerpiç evlerin hangisinin, hangi çatlağında, aşka dair hangi sırı, hangi şiir dizesini paylaştınız? ” derim.
“İmbat” der hemen kara dutum yaprak yaprak. “İmbat varken sır mı kalır? İmbat aşkı alır, dağa taşa, kurda kuşa, kuzuya dağıtır de insanın çarpan yerinin bundan pay alacağını sanır.”
“İnansın çarpan yeri aşktan pay almadı mı kara dutum.”
“Alsaydı savaşlar hala benim kara kızılımdan da kırmızı kanlarla besler miydi iki ayaklı canavarları? ”
Dururum. Bu sorunun yanıtının ne denli acı olduğunu bildiğimden dururum. Kara dutumun beni affedebilmesi için mitolojik çağlarda kalmış ve benden duymaktan çok çok hoşlandığını bildiğim öyküsünü ezberimden okurum.
Tipse ile Piremus komşu evlerde doğdu
Bizim çocukluklarımıza benzerdi
Onların da çocukluğu
Çocukluk aşkı diye
Küçümsendikçe büyüyen
Ilık bir aşkın
Pırıltılı kırbacıyla
Kamçılandıkça deliren
İki çarpan yerin uykusuzluğu
Komşu iki bina arasında çatlak bir duvar buldu.
Şiirin buradan sonrasını okumak istemediğimden sarkan meyvelere uzanıp bir tanesini ağzıma atarım.
“Sonra? ” der dut ağacım
“Sonrasını unutsak” derim.
“Unutulmaz biliyorsun. Anlatmanı istiyorum bunu da biliyorsun.”
Duvar aralığına sığmayınca sevda
Yelden selden
Yerdeki karıncanın ayak sesinden
Sakınıp saklanarak
Ormanın derin yerinde
Ulu ağacın kuytu köşesinde
Ay Tam tepeye geldiğinde
Sarılacaklardı birbirlerine
Ama
Orman aslanın evi
Avını parçalamak en büyük zaferi
Bunu nereden bilsin
Tispe’nin narin bedeni.
Tiksinmiş kanlı salyadan
Saklanmış bir in içine
Titreyerek korkudan
Savrulmuş örtüsü düşmüş saçlarından.
“İşte tam o anda ben gelmişim.” diyerek sözümü keser kara dutumun en zirvedeki dallarından biri. “Ben Piremus’um. Nasıl dayanırdım Tispe’mim örtüsünün aslan dişleri arasında parçalanışını seyretmeye. Hiç düşünmeden sapladım hançerimi ben de kendi çarpan yerime. Tispe yoksa ben neden var olayım ki” diye de ekler.
“İyi de ben sana kavuşmadan kendimi aslana nasıl teslim ederdim” diye karşılık verir yere en yakın budaklardan uzanıp nazlı nazlı salınan dut dallarından bir diğeri. “Ben Tispe’yim” der. “Piremus’uma kavuşmadan ölmeyecek kadar çok sevdim onu diye o da sözün üstüne söz söyler.
“Biliyorum hikayenizi” derim sonbetin burasında.
“Piremus ölünce senin de ona sarılarak kendini öldürdüğünü, tenlerinizin birbirine yapıştığını, aslanın bu aşkı tanrılara anlattığını, tanrıların aşkınızı kutsamak için kanlarınızı o ağacın meyvesine, göz yaşarlınızı yapraklarına verdiğini, ve şimdi yediğim bu kara dutun ellerime bulaşan lekesini sadece göz yaşlarınızın çıkarabileceğini o nedenle de yapraklardan birisi ile ellerimi ovuşturmam gerektiğini biliyorum. Biliyor musunuz ben bu işi ne zaman yapsam ovuşturulmuş yaprağı şiir defterimin arasında saklıyor ve aşka dair şiirler yazıyorum.”
Kayıt Tarihi : 29.11.2010 10:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kara dut ağacının meyvesinin lekesi çıkmaz ama elinize ağacın yaprağını alır ovuşturursanız, lekenin yok olduğunu görürsünüz

Bence büyük bir edebiyatcısınız , sizden bir roman beklemek hakkımız zannederim.Kutlarım...
TÜM YORUMLAR (2)