Kar altında yüzmek Şiiri - Refik Yeşil

Refik Yeşil
49

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Kar altında yüzmek

o yol / ılıca yolu
zeytin ağaçları sıralanmış sağına soluna / yüzlerce
yıldır kimler geçti, sadece Ahmet’ i, Hasan’ ı biliriz / belki de
antik çağın sesleri yansır kaynağından / her
kabarcığında bir nefes gizli, bir nefes gibi akar yarınlara.

kaç kişi bilir kuş burnu meyvelerini o günlerden?
çalılık gibi sanmayın, karamuklar öyle bakar ki simsiyah / bugün
anlatılan o hikayeler çocukluğumdan kalmadır / nasıl da
bakar ‘Sarıkız’ o kayalıklardan….

kışın en sevdiğimdi kar altında yüzmek, ılıca suyunda / yazın
göl, şose altı hemen, kestirme patika yoldan gidilir / onca
zeytin ağacı arasından bir iki de dut ağacı / aramasın
gözlerin kayalara gelmeden o asmaları, yok / o
bağ bozumları, geceleri kaynayan şıralar…
gövdesine yaslandığım çocukluk arkadaşım sen, incir ağacı..

/ ne burnumdan hayır gelir ne de gözlerimden.

İznik gölü / ılıca
yolundan inerken görülür maviliğin ağaçlar arasından,
solda koca çınar / ve
hemen karşısında dururdu değirmen / Süleyman
amca gittikten sonra bir köşe duvarı kalmıştı kerpiçten / yerlerde
üç beş de kiremitçik / siz bilmezsiniz
çocuklar, bugün üzeri toprakla örtülmüş koca bir mezar / hava
soğudukça çıkar dumanı otların arasından, iyi ki varsın yolak
/ kırmızı gelincikler, beyaz papatyalar bakar durur / ansızın
bir kurbağa sıçrar irkilir atlarım üzerinden / nasıl
unuturum karanlığın içinden yankılanırken koro halinde seslerini?

İznik gölü / gün
terk etmeden önce bırakır güneş turuncu rengini suyun üzerine / kaç
kişi bilir tan vaktinden hemen sonra balıkların kıyıda oynayışlarını?
kepçeyi attığımda çocukluğum tutulur önce / neler
düşmez ki, kum – çakıl bir de çırpınışım gördeklerle / hey
gidi yıllar, o ağaç bile yaşlanmış, hani bir gece vakti gövdesine yaslanıp
sabaha kadar üç şarap şişesini devirdiğimiz, o ağaç / Ahmet’ i
Hasan’ ı biliriz de, o günden sonra kaç Ahmet, Hasan geçti?

bak İznik gölü / bilirim
sazlıklarını, yayın balıkları nasıl da saklambaç oynar sarı balıklarla?
pis bıyıklısı uzak dur, sarı balık, sen düşüver ellerimin arasına / nar
gibi kızartırdık yaktığımız ateşte, ah o kayalıklar! / ve
çocuktum, yüzerdim yine de o günlerden bugüne / ne
denklemler çözmüşümdür, ne bilinmeyenleri gizli.

zaten yapılmamış savaşların yok edileni değil mi karşıdaki ovalar?
çiçekleri açmaz ağaçların, nisan ayının tadı da yok / sonra
patika yollar genişledikçe genişledi / nasıl
düşsün meyveler dalından toprağa?
çık sor ne soracaksan çocukluğum,
cevap verecek ne söz kaldı ne de göz.

Bursa, Ocak 2017

Refik Yeşil
Kayıt Tarihi : 3.2.2017 23:23:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hatice Ak
    Hatice Ak

    Kar altında yüzmek. Şiirin başlığı bile başlı başına bir şiir.

    Saygılar...

    Cevap Yaz
  • Canan Akpınar
    Canan Akpınar

    kar altında yürümek, kendine doğru yürümek olanca özlemi olanca sözcüğü ve tüm yitirilişlerin sızıyla... aynı yolda bıraktığı güzellikleri anarak ve o güzelliklere susayarak...Çiçeklerin kokusu sinmiş rüzgara teslim olmak bir anlamda da... Ah o yolların dili olsaydı bile yine konuşur muydu çocukluğunuzla... Yoksa fısıldar mıydı sadece sus ve dinle diye...

    Muhteşem bir şiir okudum dönüp dönüp bir kaç defa üstelik...
    Sonsuz kutluyorum...
    Saygılarımla..

    Cevap Yaz
  • Naime Özeren
    Naime Özeren

    O yöreyi hiç görmedim. Fakat şairin başarılı kaleminde havasını soludum.Kuşburnu toplayıp yedim yol kıyılarından. Kurbağalar yine bağrışıyor vırak vırak. Ama o güzel balıklardan eser yok artık.

    Şairin de:


    o yol / ılıca yolu
    zeytin ağaçları sıralanmış sağına soluna / yüzlerce
    yıldır kimler geçti, sadece Ahmet’ i, Hasan’ ı biliriz / belki de
    antik çağın sesleri yansır kaynağından / her
    kabarcığında bir nefes gizli, bir nefes gibi akar yarınlara.

    kaç kişi bilir kuş burnu meyvelerini o günlerden?
    çalılık gibi sanmayın, karamuklar öyle bakar ki simsiyah / bugün
    anlatılan o hikayeler çocukluğumdan kalmadır / nasıl da
    bakar ‘Sarıkız’ o kayalıklardan….

    kışın en sevdiğimdi kar altında yüzmek, ılıca suyunda / yazın
    göl, şose altı hemen, kestirme patika yoldan gidilir / onca
    zeytin ağacı arasından bir iki de dut ağacı / aramasın
    gözlerin kayalara gelmeden o asmaları, yok / o
    bağ bozumları, geceleri kaynayan şıralar…
    gövdesine yaslandığım çocukluk arkadaşım sen, incir ağacı..

    / ne burnumdan hayır gelir ne de gözlerimden.

    İznik gölü / ılıca
    yolundan inerken görülür ağaçların arasından maviliğin / yamacından
    aşağıya inerken solda koca çınar / ve
    hemen karşısında dururdu değirmen / Süleyman
    amca gittikten sonra bir köşe duvarı kalmıştı kerpiçten / yerlerde
    üç beş de kiremitçik / siz bilmezsiniz
    çocuklar, bugün üzeri toprakla örtülmüş koca bir mezar / hava
    soğudukça çıkar dumanı otların arasından, iyi ki varsın yolak
    / kırmızı gelincikler, beyaz papatyalar bakar durur / ansızın
    bir kurbağa sıçrar irkilir atlarım üzerinden / nasıl
    unuturum karanlığın içinden yankılanırken koro halinde seslerini?

    İznik gölü / gün
    terk etmeden önce bırakır güneş turuncu rengini suyun üzerine / kaç
    kişi bilir tan vaktinden hemen sonra balıkların kıyıda oynayışlarını?
    kepçeyi attığımda çocukluğum tutulur önce / neler
    düşmez ki, kum – çakıl bir de çırpınışım gördeklerle / hey
    gidi yıllar, o ağaç bile yaşlanmış, hani bir gece vakti gövdesine yaslanıp
    sabaha kadar üç şarap şişesini devirdiğimiz, o ağaç / Ahmet’ i
    Hasan’ ı biliriz de, o günden sonra kaç Ahmet, Hasan geçti?

    bak İznik gölü / bilirim
    sazlıklarını, yayın balıkları nasıl da saklambaç oynar sarı balıklarla?
    pis bıyıklısı uzak dur, sarı balık, sen düşüver ellerimin arasına / nar
    gibi kızartırdık yaktığımız ateşte, ah o kayalıklar! / ve
    çocuktum, yüzerdim yine de o günlerden bugüne / ne
    denklemler çözmüşümdür, ne bilinmeyenleri gizli.

    zaten yapılmamış savaşların yok edileni değil mi karşıdaki ovalar?
    çiçekleri açmaz ağaçların, nisan ayının tadı da yok / sonra
    patika yollar genişledikçe genişledi / nasıl
    düşsün meyveler dalından toprağa?

    dediği gibi...

    Ne çocukluğumuzun, ne de çocuklarımızın sorularına verecek yanıtımız kalmadı koca bir suskunluk ve hüzünden başka...

    Muhteşem bir şiir dili. Kutluyorum içtenlikle Refik bey. Okumak çok güzeldi...Nicelerine. Saygımla...

    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe

    Şiir içi tasvirlerin zenginliği ile sanki bir Yaşar Kemal romanı okumanın tadı var bu çalışmanızda...
    Çok güzeldi...
    kaleminize sağlık....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Refik Yeşil