Kar Şiiri - Yorumlar

Ahmet Özer
19

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Kar

kar yağıyor oynak bir havayı kollayarak
ömrümüze tanık bütün zamanlarına dünyanın
sesimizin bembeyaz bir sayfasına/ sonsuzluğa
akan günlerimizin çocuksu yalnızlığına
gri bir gökyüzünden ışıltılar sağılıyor
ardımızdaki ağıdın kilitli kapılarına.

Tamamını Oku
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 13.07.2012 - 22:36

    dünya nüfusunun ne kadar sanatla ilgili bugün..diye bir soru sormak geldi içimden sonra vazgeçtim..çünkü dünya insanlarının sanata yüklediği anlam üzerinde anlaşmak günümüzde imkansıza yakın..

    sosyolojik katmanlar o kadar arttı, o kadar çeşitlendi ki ..başdöndürücü iletişim imkanları yerel ve uluslarası arasındaki bağları yakınlaştırdığı kadar aynı zamanda yüzeyselleştiriyor da sanırım..uluslarası etkileşim ne kadar evrensel olabiliyor..yeryüzünde sığlık artıyorsa bunun etkileşimi de artacaktır elbet

    sanat nedir sorusunda anlaşma olmuyorsa eğer günümüzün kaotik yapısında , şiir nedir sorusunda da algısal beraberlik olmayacaktır sonuçta..

    aslında naci beyin sorusuna yaklaşmak için bir girizgah arıyorum..

    diyelim ki sanat mevcut tüm bilgilerinize sığamadığınız bir yerden türeyen şeydir..mevcut zihin konforunuzun üstüne sıçramaya çalıştığınızda sanatsal bir etkinlik yapma arzusu içine gireriz..

    böyle bir başlangıç ve referansla yola çıktığımızda mevcut bilgi konforu size batmaya başladığında bir sancı başlayacak demektir..

    dolayısıyla , kamyoncu, dolmuşcu, tenis oyuncusu, balerin, imam, v.b v.b her kim ki kabına sığamıyor ve puslu ve sisli bir araştırma duygusu içine giriyorsa onun içinde sanat kıpırtısı başlamış oluyor..aralarındaki fark şu..zihinlerindeki sıçrama trampleni farklı yüksekliklerde..

    suslu ve puslu sözcüğünü bilerek kullandım

    ilim ve irfan kelimeleri arasındaki fark..bilgi deneyci(ampirist) ve aynı şartlar altında aynı sonuçları verme koşulundan dolayı donmuş bir yapıdır..

    oysa irfan veya hikmet veya felsefe diyelim ..bu kavramlar içinde mevcut bilgi, yeni bilgi arayışında , atlama taşı olarak görülür..bilginin öncü güçleri , akıncı güçleri bu yüzden daima sanat olmuştur..

    peki bizim bunca okulumuzda eğitim müfredatının büyük kısmı bilgisel midir, yoksa felsefe tabanlı mıdır

    hayat nedir ? sorusu eğitimin içinde ele alınmaz bizde..insanlar günlük pratiklerinden ve ailerinin davranış reflekslerine sinmiş bir kaç nesil öncesi aşiret kurallarından edindikleri izlenimlerle cevap bulmaya çalışırlar yaşamak nedir sorusuna..felsefe bilgisi , üniversite sınavlarında bile etkisiz eleman değerindedir bugün..
    sonuç olarak
    sadece türk eğitim sisteminin sorunu da değildir bu durum

    bir zamanlar ,kralların, padişahların, imparatorların sofrasında, sohbetinde başköşede yer bulan şair ve sanatkarların, bugün artık ,iktidar odaklarına slogan üretme veya sanatla ilgilenen dar bir kesimin oylarını almak amacıyla seçim zamanlarında , miting alanlarında , muktedir çevrelere yaklaşabildiklerini biliyoruz..

    son olarak iktidar böylede geniş kesimlerin düşüncesi nasıl..

    sanat , karın doyurmuyor..

    obeziteden inim inleyen bir toplumun ne doymaz karnı varmış diyesi geliyor insanın ..

    naci beyin sorusu hala açıkta kaldı ..farkındayım..

    somut bir cevap olmasa da cevabın içinde soruya dair parçacıkların bulunduğunu düşünüyorum

    saygılarımla..











    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci 13.07.2012 - 21:51

    İş zor Sinyali Hocam iş zor...


    kitap okumayan,araştırmayan,kendini yetiştirmeyen onu bırakın,okuduğunu anlamayan,onu da bırakın kendi yazdığı şiir mi değil mi onu bile farkında olmayan ,'bilgisi olmadan fikri olan'toplumlardan iyi şairlerin yetişmesi oldukça düşük olasılıktır..

    abartıyormuyum yoksa...

    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci 13.07.2012 - 21:11

    teorik her dönüştürme çabası nesnel bir sonuca ulaşmıyor maalesef..

    mozaiğin özellikle yerinde sayarak imtihana boyun eğmiş olması biraz böyle açıklanabilir..

    modernizm batıdan ithal edilmiş bir uygulama çoğunluk branşlarda..
    toplum alışkanlıklarının ikamesi için yeterli görünmüyor gözüme..

    meddah kültürü kökenli bir toplumda ne heceli ne hecesiz şiirin tam yerli yerine oturmadığını düşünüyorum..

    mum devri olarak tanımladığım yıllar içinde oluşmuş gaz lambası kültürünün,diğer söyleyişle karagöz-hacivat kültürünün bir dönem daha türk şiirini etkileyeceği kuşkusuz..

    ismail dümbüllü dümbülleşmesinin izleri de yaşatılmalıdır bir bakıma..karagöz hacivat kültürünün de..bu ayrı konu..

    esas mesele bu tarzın büyük çoğunluk tarafından hala şiir olduğunun sanılmasıdır..

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 13.07.2012 - 20:18

    Kadim zamanlarda, şiir ve usul arasında mutlak bir münasbet vardı..batıda, bizde, doğuda,afrikada japonyada mısırda iranda v.b v.b

    kafiye yapmak ,aliterasyon yapmak, dize sayılarının şiirde belli sayıda ve tekrarlarla yapılması , dizelerdeki hece sayılarının eşit olması ,eşit hece sayılarında eşit ses özelliklerinin olması gibi kurallardan biri veya birden fazlası , klasik zamanlarda ,üç aşağı beş yukarı tüm dünya şiirinde mevcuttu ...mesela biz divan edebiyatında sadece hece sayısını eşitlemekle yetinmiyor altalata mısralarda bu hece sayılarını uzun veya kısa oluşlarını da eşitliyorduk..
    mesela japonlar bizim divan edebiyatımızla çakışan uzun bir dönem içerisinde , bizim manilerdeki veya rubailerdeki kısalık içinde haikular yazmışlar ve çok sıkı bir disiplin kullanmışlar ölçüde..üç dizeli bu şiirlerin ilk dizesi 5 ikincisi 7 ve üçüncüsü yine 5 heceden oluşuyormuş..

    Şiirde vezin (ölçü ) ve mısra dizilim kurallarına ait disiplinden modernleşme ile birlikte uzaklaşılmaya başlanmış ve tabiatıyla modernleşmenin doğduğu yer olan batıda başlamış ilkin bu uzaklaşma

    binlerce yıllık yerleşik kıymet hükümlerinin sarsıntı geçirmesinin başlangıcını yani modernizmin sosyal yapıyı değiştirmesinin başlangıcını, rönesans ve reform olarak alanlar olduğu gibi burada oluşan felsefenin tecessüm eden ilk evladı buharlı makinayla başlatanlar da vardır..Bu dönem ilkin kalıpta bir değişiklik yapmasa da şiirin muhtevasında (içeriğinde)sosyal yapıdan yansıyan yeni değer yargılarına doğru değiştiği malumdur..mesela ziya paşanın terkib i bent şiiri aruzdur ama muhteva açısından klasik divan ile ilişkisi yoktur ..

    Bütün dünyada olduğu üzere , cumhuriyet dönemi ile birlikte artık modernleşme , kentleşme hatta kentin kendi içinde yepyeni anlamlara hızla yönelmesi sözkonusudur.. bu esnada her hızlı değişim döneminde oluşan kaotik yapı insanlık bilincinde anaforlar oluşturmuş ve bu savrulmalar şiirin kurulu biçimsel düzenini ve aynı zamanda anlam içindeki yerleşik temalarıbı karmakarışık etmiştir..Şiir her şeye rağmen, isyandan türemesine rağmen i arzulanan bir dünyaya özlemi ve bunun düzenini de kurmak ister ..kaosla çalkalanan zihnin yepyeni bir düzen (kozmos)arzusu elbette bu savrulan şiirin içinde de bir gizli, bir puslu düzeni barındırmasına yol açar..ancak yeni şiir aslında tam bir dinamik kaostur artık..

    Kaos dönemlerinde, tasnif zorlaşır..tektipleşen global kültüre karşın , iletişim sayesinde en otantik etnik kültürler bile kolay vitrifiye edilebilmektedir..

    modernleşme ve teknolojik gelişmeler önceleri tektipleşmeyi çoğaltırken, iletişim olanaklarının ve araştırma hızının artması nedeniyle bu defa ayrışma ve farklılaşma hızlanmıştır..Bu nedenle şimdilerde ötekileşme kavgasının ötekini tanıma çabasıyla aşılması gayretleri artmaktadır

    Kısacası artık toplumsal kültür , uygun oranlarda karışım ve işlemle '' aşureyi'' keşfetme çabasındadır..mozaik kültürden mayalanmış kültüre geçiş çabasıdır bu..

    bütün bunları neden söylüyorum..

    her şiir için, ama her şiir için buradaki okuyucu yapısındaki farklılaşma bana bunları düşündürdü..

    .şiirden alabildiklerimiz veya şiirin bize dokunabilmesi çocukluktan itibaren beslendiğimiz kültürle alakalıdır..

    ve kültürel beslenme alanlarımız artık yüzyılımızda , hiç bir yüzyılda olmadığı kadar heterojendir..

    Bu kaos var olmaya devam edecektir dolayısıyla burada..

    Gibi şeyler düşündüm işte şiir dolayısıyla

    Bu şiir kaosu deforme ederek olgunlaştıran bir dönemin örneklerindendir diyorum


    Cevap Yaz
  • Osman Nurani
    Osman Nurani 13.07.2012 - 20:02

    ...onun öğrencisi yok ki, tin ayini ustası

    ...ama gel görki Tin çıkarma ayinlerinde hep göz çıkarıp kafa kırdığından ayinlerine de pek katılan yok. şuan sinek avlıyor.

    Cevap Yaz
  • Kemal Alkurt
    Kemal Alkurt 13.07.2012 - 19:30

    Ahmet Özer
    Bilkent Üniversitesi İnsani Bilimler ve edbiyat fakültesiÖğretim görevlisidir. Kıyı Dergisi editörüdür. Bir çok dalda etkinlikleri olan kitap yazan dergiler çıkaran ve daha sürü meşgale arasında şiir yazmaya nasıl zaman bulabiliyor şaşırıyorum.

    Dost bir insandır. Adamdır. Vefalıdır.Zaman zaman görüşürüz kendisiyle.

    Öğretmenler yadedildiğinde her zaman saygı ile anacağım ilk kişi O'dur ONU SEVİYORUM. O BENİM HAMSİKÖY ORTAOKULU TÜRKÇE ÖĞRETMENİMDİR.

    ( Öğrencilerinden senin de sevenin varmı Pehlül?

    Cevap Yaz
  • Ayten Yazar
    Ayten Yazar 13.07.2012 - 18:19

    Konu tanıdık ancak anlatım karışık. Virgül kullanmak varken kesme işaretinin sıkça kullanımındaki manayı kavrayamadım.Benzetmeler, mecazlar güzel ama aşırıya kaçılmış gibi anlamı karıştırmış. Gerçekten benim de çocukluk çağıma hükmeden bir doğa olayıydı 'kar yağışı'. Bu nedenle zevkle okumaya çalıştım. Sağolsun yazan eller!

    Cevap Yaz
  • Osman Nurani
    Osman Nurani 13.07.2012 - 17:19

    ...ULVİZİYA ağabey; işte tamda benim size anlatmak istediğim şey budur.

    ...yazdığın zaman Rıza Tevfik ve Neyzen Tevfik gibi yazacaksın ki düşmanların dahi sinirlerinden Kızıl PARMAKLARINI ısırsınlar. şiir diye derme çarpma dörtlük yazmayacaksın. dün bunu belirtmek istedim boşu boşuna bana saldırdın.

    Olur mu ya ?

    Gel oğul yerinme felâketine
    Yanmayınca , cevher kal olur mu ya ?
    Acıma boş geçen şu zahmetine ;
    Çile çekmeyince hal olur mu ya ?

    Bir avuç arpaymış diyetin senin ;
    Bilinmedi yazık , kıymetin senin ;
    Ne işe yaradı niyetin senin ?
    Bal demekle ağız bal olur mu ya ?

    Kemankeş değilsin ; ne ok atarsın
    Yabani dikensin göze batarsın
    Ebcedi bilmezsin hikmet satarsın
    Elif ba , ba cim , cim dal olur mu ya ?

    Ömrün heder oldu : kitap okudun
    Bir tutam aklını dolaba kodun
    İpliğin çürükmüş ne bez dokudun
    Paçavra parçası şal olur mu ya ?

    Ne umdun küçükten hatta büyükten
    Gün doğar mı sandın , odada yükten
    Çıyanlar yuvası kuru kütükten ,
    Filiz türeyip te dal olur mu ya ?

    Hak dedin , bakmadın dosta , hatıra
    Bismillah yazılı yağlı satıra
    Böyle bir uğursuz sersem katıra ,
    Karpuz kabuğundan nal olur mu ya ?

    Onlar deryaya pösteki sermiş
    Dağ , deniz aşarak murada ermiş
    Yüzme bilmiyenler çayda gebermiş
    Çamaşır teknesi sal olur mu ya ?

    Sen Turan ilini engin mi sandın
    Zaloğlu Rüstemi dengin mi sandın ?
    Hey müflis kendini zengin mi sandın ?
    Tatlı mâlihülya mâl olur mu ya ?

    Boş yere başını hülyâya salma
    Abdestsiz , ağzına Fatiha alma
    İmrenip baktığın o kızıl elma ,
    Güneş görmedikça al olur mu ya ?

    (Küp)ünde pekmezin tortuymuş meğer
    (uçan ,turna) dedin , martıymış meğer
    (Yarın bayram)dedin , Yortuymuş meğer
    Böyle çingenece fal olur mu ya ?

    Hey Rıza âlemi kastın ,kavurdun
    Saçma düzdün ama hikmet savurdun
    Kâh çivisine , kâh nalına vurdun
    Yabani katıra nal olur mu ya ...?

    Rıza Tevfik Bölükbaşı
    Âti Gazetesi: 4.2.1918

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 13.07.2012 - 16:50

    Kılıktan kılığa girip gelsen de
    Yüzlerce binlerce isim versen de
    Şiven ele verir köftehor seni
    Ulvi Ziya beyin hicvi ensende :))

    Cevap Yaz
  • Ülkü Şahin
    Ülkü Şahin 13.07.2012 - 15:34

    Mevsiminde yağarsa; yağmur güzel kar güzel
    Haziranda Temmuzda; elbette ki, har güzel
    Bunlar birer nimetse; yapmak gerek şükrünü;
    Kim yaparsa o şeyi; ahiret'te kar güzel.

    Bütün gönül dostlarına ve şair'e gönül dolusu selamlar.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta