Kar Şiiri - Ahmet Özer

Ahmet Özer
19

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Kar

kar yağıyor oynak bir havayı kollayarak
ömrümüze tanık bütün zamanlarına dünyanın
sesimizin bembeyaz bir sayfasına/ sonsuzluğa
akan günlerimizin çocuksu yalnızlığına
gri bir gökyüzünden ışıltılar sağılıyor
ardımızdaki ağıdın kilitli kapılarına.

çiçeğini özleyen kirazın yapraks
..........
..........

Ahmet Özer
Kayıt Tarihi : 28.6.2012 02:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara

    dünya nüfusunun ne kadar sanatla ilgili bugün..diye bir soru sormak geldi içimden sonra vazgeçtim..çünkü dünya insanlarının sanata yüklediği anlam üzerinde anlaşmak günümüzde imkansıza yakın..

    sosyolojik katmanlar o kadar arttı, o kadar çeşitlendi ki ..başdöndürücü iletişim imkanları yerel ve uluslarası arasındaki bağları yakınlaştırdığı kadar aynı zamanda yüzeyselleştiriyor da sanırım..uluslarası etkileşim ne kadar evrensel olabiliyor..yeryüzünde sığlık artıyorsa bunun etkileşimi de artacaktır elbet

    sanat nedir sorusunda anlaşma olmuyorsa eğer günümüzün kaotik yapısında , şiir nedir sorusunda da algısal beraberlik olmayacaktır sonuçta..

    aslında naci beyin sorusuna yaklaşmak için bir girizgah arıyorum..

    diyelim ki sanat mevcut tüm bilgilerinize sığamadığınız bir yerden türeyen şeydir..mevcut zihin konforunuzun üstüne sıçramaya çalıştığınızda sanatsal bir etkinlik yapma arzusu içine gireriz..

    böyle bir başlangıç ve referansla yola çıktığımızda mevcut bilgi konforu size batmaya başladığında bir sancı başlayacak demektir..

    dolayısıyla , kamyoncu, dolmuşcu, tenis oyuncusu, balerin, imam, v.b v.b her kim ki kabına sığamıyor ve puslu ve sisli bir araştırma duygusu içine giriyorsa onun içinde sanat kıpırtısı başlamış oluyor..aralarındaki fark şu..zihinlerindeki sıçrama trampleni farklı yüksekliklerde..

    suslu ve puslu sözcüğünü bilerek kullandım

    ilim ve irfan kelimeleri arasındaki fark..bilgi deneyci(ampirist) ve aynı şartlar altında aynı sonuçları verme koşulundan dolayı donmuş bir yapıdır..

    oysa irfan veya hikmet veya felsefe diyelim ..bu kavramlar içinde mevcut bilgi, yeni bilgi arayışında , atlama taşı olarak görülür..bilginin öncü güçleri , akıncı güçleri bu yüzden daima sanat olmuştur..

    peki bizim bunca okulumuzda eğitim müfredatının büyük kısmı bilgisel midir, yoksa felsefe tabanlı mıdır

    hayat nedir ? sorusu eğitimin içinde ele alınmaz bizde..insanlar günlük pratiklerinden ve ailerinin davranış reflekslerine sinmiş bir kaç nesil öncesi aşiret kurallarından edindikleri izlenimlerle cevap bulmaya çalışırlar yaşamak nedir sorusuna..felsefe bilgisi , üniversite sınavlarında bile etkisiz eleman değerindedir bugün..
    sonuç olarak
    sadece türk eğitim sisteminin sorunu da değildir bu durum

    bir zamanlar ,kralların, padişahların, imparatorların sofrasında, sohbetinde başköşede yer bulan şair ve sanatkarların, bugün artık ,iktidar odaklarına slogan üretme veya sanatla ilgilenen dar bir kesimin oylarını almak amacıyla seçim zamanlarında , miting alanlarında , muktedir çevrelere yaklaşabildiklerini biliyoruz..

    son olarak iktidar böylede geniş kesimlerin düşüncesi nasıl..

    sanat , karın doyurmuyor..

    obeziteden inim inleyen bir toplumun ne doymaz karnı varmış diyesi geliyor insanın ..

    naci beyin sorusu hala açıkta kaldı ..farkındayım..

    somut bir cevap olmasa da cevabın içinde soruya dair parçacıkların bulunduğunu düşünüyorum

    saygılarımla..











    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci

    İş zor Sinyali Hocam iş zor...


    kitap okumayan,araştırmayan,kendini yetiştirmeyen onu bırakın,okuduğunu anlamayan,onu da bırakın kendi yazdığı şiir mi değil mi onu bile farkında olmayan ,'bilgisi olmadan fikri olan'toplumlardan iyi şairlerin yetişmesi oldukça düşük olasılıktır..

    abartıyormuyum yoksa...

    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci

    teorik her dönüştürme çabası nesnel bir sonuca ulaşmıyor maalesef..

    mozaiğin özellikle yerinde sayarak imtihana boyun eğmiş olması biraz böyle açıklanabilir..

    modernizm batıdan ithal edilmiş bir uygulama çoğunluk branşlarda..
    toplum alışkanlıklarının ikamesi için yeterli görünmüyor gözüme..

    meddah kültürü kökenli bir toplumda ne heceli ne hecesiz şiirin tam yerli yerine oturmadığını düşünüyorum..

    mum devri olarak tanımladığım yıllar içinde oluşmuş gaz lambası kültürünün,diğer söyleyişle karagöz-hacivat kültürünün bir dönem daha türk şiirini etkileyeceği kuşkusuz..

    ismail dümbüllü dümbülleşmesinin izleri de yaşatılmalıdır bir bakıma..karagöz hacivat kültürünün de..bu ayrı konu..

    esas mesele bu tarzın büyük çoğunluk tarafından hala şiir olduğunun sanılmasıdır..

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara

    Kadim zamanlarda, şiir ve usul arasında mutlak bir münasbet vardı..batıda, bizde, doğuda,afrikada japonyada mısırda iranda v.b v.b

    kafiye yapmak ,aliterasyon yapmak, dize sayılarının şiirde belli sayıda ve tekrarlarla yapılması , dizelerdeki hece sayılarının eşit olması ,eşit hece sayılarında eşit ses özelliklerinin olması gibi kurallardan biri veya birden fazlası , klasik zamanlarda ,üç aşağı beş yukarı tüm dünya şiirinde mevcuttu ...mesela biz divan edebiyatında sadece hece sayısını eşitlemekle yetinmiyor altalata mısralarda bu hece sayılarını uzun veya kısa oluşlarını da eşitliyorduk..
    mesela japonlar bizim divan edebiyatımızla çakışan uzun bir dönem içerisinde , bizim manilerdeki veya rubailerdeki kısalık içinde haikular yazmışlar ve çok sıkı bir disiplin kullanmışlar ölçüde..üç dizeli bu şiirlerin ilk dizesi 5 ikincisi 7 ve üçüncüsü yine 5 heceden oluşuyormuş..

    Şiirde vezin (ölçü ) ve mısra dizilim kurallarına ait disiplinden modernleşme ile birlikte uzaklaşılmaya başlanmış ve tabiatıyla modernleşmenin doğduğu yer olan batıda başlamış ilkin bu uzaklaşma

    binlerce yıllık yerleşik kıymet hükümlerinin sarsıntı geçirmesinin başlangıcını yani modernizmin sosyal yapıyı değiştirmesinin başlangıcını, rönesans ve reform olarak alanlar olduğu gibi burada oluşan felsefenin tecessüm eden ilk evladı buharlı makinayla başlatanlar da vardır..Bu dönem ilkin kalıpta bir değişiklik yapmasa da şiirin muhtevasında (içeriğinde)sosyal yapıdan yansıyan yeni değer yargılarına doğru değiştiği malumdur..mesela ziya paşanın terkib i bent şiiri aruzdur ama muhteva açısından klasik divan ile ilişkisi yoktur ..

    Bütün dünyada olduğu üzere , cumhuriyet dönemi ile birlikte artık modernleşme , kentleşme hatta kentin kendi içinde yepyeni anlamlara hızla yönelmesi sözkonusudur.. bu esnada her hızlı değişim döneminde oluşan kaotik yapı insanlık bilincinde anaforlar oluşturmuş ve bu savrulmalar şiirin kurulu biçimsel düzenini ve aynı zamanda anlam içindeki yerleşik temalarıbı karmakarışık etmiştir..Şiir her şeye rağmen, isyandan türemesine rağmen i arzulanan bir dünyaya özlemi ve bunun düzenini de kurmak ister ..kaosla çalkalanan zihnin yepyeni bir düzen (kozmos)arzusu elbette bu savrulan şiirin içinde de bir gizli, bir puslu düzeni barındırmasına yol açar..ancak yeni şiir aslında tam bir dinamik kaostur artık..

    Kaos dönemlerinde, tasnif zorlaşır..tektipleşen global kültüre karşın , iletişim sayesinde en otantik etnik kültürler bile kolay vitrifiye edilebilmektedir..

    modernleşme ve teknolojik gelişmeler önceleri tektipleşmeyi çoğaltırken, iletişim olanaklarının ve araştırma hızının artması nedeniyle bu defa ayrışma ve farklılaşma hızlanmıştır..Bu nedenle şimdilerde ötekileşme kavgasının ötekini tanıma çabasıyla aşılması gayretleri artmaktadır

    Kısacası artık toplumsal kültür , uygun oranlarda karışım ve işlemle '' aşureyi'' keşfetme çabasındadır..mozaik kültürden mayalanmış kültüre geçiş çabasıdır bu..

    bütün bunları neden söylüyorum..

    her şiir için, ama her şiir için buradaki okuyucu yapısındaki farklılaşma bana bunları düşündürdü..

    .şiirden alabildiklerimiz veya şiirin bize dokunabilmesi çocukluktan itibaren beslendiğimiz kültürle alakalıdır..

    ve kültürel beslenme alanlarımız artık yüzyılımızda , hiç bir yüzyılda olmadığı kadar heterojendir..

    Bu kaos var olmaya devam edecektir dolayısıyla burada..

    Gibi şeyler düşündüm işte şiir dolayısıyla

    Bu şiir kaosu deforme ederek olgunlaştıran bir dönemin örneklerindendir diyorum


    Cevap Yaz
  • Osman Nurani
    Osman Nurani

    ...onun öğrencisi yok ki, tin ayini ustası

    ...ama gel görki Tin çıkarma ayinlerinde hep göz çıkarıp kafa kırdığından ayinlerine de pek katılan yok. şuan sinek avlıyor.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (23)

Ahmet Özer