Kar Şiiri - İbrahim Halil Demir

İbrahim Halil Demir
2035

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Kar

Göz gözü görmüyor,
Sıkıntılı bir hava.
Üşüyorum hem de iliklerime kadar,
Canım tavşan kanı çay çekiyor,
Üç beş bardak içmek istiyorum.
Ama imkanım yok.
Ellerim, on yıllık astarı çürümüş,
Derdimi çekmekten epeyce yorulmuş,
Paltomun ceplerinde.
Helal çalışmanın,
Vermiş olduğu maddi sıkıntıları düşünerek,
Rasgele yolun başından sonuna,
Sonundan tekrar başına gidip gelirken,
Feleğin acımasız sillesini yemiş,
Beli kamburlaşmış, bastonuyla bile yürümekte zorlanan,
Hayatın inişli çıkışlı, güllü dikenli yollarında,
Maddi, manevi sıkıntılarla uğraşmaktan,
Saçları dökülmüş ve ağarmış nur yüzlü bir amcayla,
Selamlaştık.
“Evladım hayırdır bir derdin mi var? ”
Diye sorunca nasıl bir cevap vereceğimi şaşırdım.
Biraz düşündükten sonra,
Ruhumun sıkıldığını, soğuk da olsa yürümeye,
İhtiyacımın olduğunu söyleyince,
Derinden öyle bir ah çekti ki sıkıntılarıma,
Bir yenisini ekledi.
Çok ağır adımlarla yürüyordu, sanki kaskatı kesilmişti.
“Yalnız mı yaşıyorsun” diye sordum.
İşte o an daha anlamlı, daha çok şeyleri ifade eden,
Yeniden uzun bir ah çekti.
“Keşke bunu sormasaydın...
Ağlayacaktı neredeyse. Sustu, konuşmadı.
Yüzüne bakınca yorgun gözlerinden,
Birkaç damla yaşın buruşmuş yanaklarından,
Aşağıya indiğini gördüm.
Yufka yürekli olduğum için ben de ağlamaklı oldum.
Sesim titredi konuşamadım bir süre.
Birbirimize yol arkadaşı olmuştuk.
“Çocuklar yuvadan uçup gittikten sonra;
O beni, ben de onu teselli ederdim.
Yatsı namazına müteakip küçük bir çaydanlıkta,
Birkaç bardaklık çay demledi.
O çayını daima limonlu içerdi, zira tansiyon hastasıydı.
Birbirimize iyi uykular, Allah rahatlık versin”deyip yatağa uzandık.
Sabah namazı için kalktım, abdestimi aldım.
Sıcak suyla abdest alsın diye onun için de su ısıttım.
Hanım, hanım diye seslendim.
Ses vermeyince tekrar hanım, hanım kalk,
Namaz vakti daralıyor dedim.
Bir karşılık görmeyince korktum ve
Eline dokundum. Buz gibi olduğunu fark ettim.
Korktuğum başıma gelmişti.
Gözlerime değiştirmediğim elli altı yıllık,
Dört çocuğumun annesi Allah’ın rahmetine kavuşmuştu.
Hem de beni ve sevdiklerini hiç rahatsız etmeden.
İşte oğlum derinden ah çekmelerim ondan.
Şimdi bir başıma ne günüm gün ne de gecem gece.
Hayatım çok yavan ve çekilmiyor onsuz bu fani dünya.
Rabb’im keşke benden de emanetini alsaydı.”
Diyerek konuşmasını bitirdi.
Karın yağması şiddetlenmişti ve ikimiz de
Kardan adam olmak üzereydik, zira ikimizin de şemsiyesi yoktu.
Beni evine davet etti. Evlerimiz yakınmış birbirine,
Komşuymuşuz ama komşuluk ilişkileri bittiği için,
Bugüne kadar tanışamamışız.
Onu rahatsız etmek istemediğim için önce hayır dedim.
Daha sonra ısrar edince kıramadım.
Birlikte ağır adımlarla evinin merdivenlerini tırmandık.
Elleri titriyordu, anahtarı zar zor cebinden çıkardı,
Ama bir türlü açamıyordu.
İznini alarak anahtarı elinden alıp kapıyı ben açtım.
Çok eskimiş koyu vişne renginde bir koltuk takımı vardı.
Karşılıklı oturduk, mutfağı bana tarif etti.
Evladım ikimiz de üşümüşüz bir çay demlesen iyi olur dedi.
O evin yabancısı olduğum için, çay demlemede zorlandım.
Çay demlenirken, muhterem amca yaşamış olduğu,
Unutamadığı olayları anlatıyordu.
Tam karşımda nur yüzlü, başı bembeyaz bir örtüyle,
Minyon tipli bir teyzenin çekilmiş resmi duruyordu.
Tahmin ettiğim için bu kimdir diye sormadım.
Elli altı yıl aynı yastığa baş koymuş,
Ve ondan çok memnun olduğu için o bir cennet hatunu diye yad ediyordu.
“Allah hiç kimseyi ömrünün sonunda yalnız kimsesiz bırakmasın.
İnsan, kanadı kırık, çaresiz kalmış, bir kuş misali hissediyor kendini.
Çok zor oğlum, çok zor ancak yaşayan bilir.
Her şey yavan geliyor insana.
İnsan varlık içinde yokluk çekiyor.
İstemeyerek bir iki kez kırmıştım onu.
Keşke onu da yapmasaydım.
Umarım hakkını helal etmiştir bana.” diyerek sözlerini bitirdi.
İhtimamla kalktım oturduğum yerden demlenen çayı getirmek için.
Eli titrediğinden çay bardağını tutmada sıkıntı yaşıyordu.
Nihayet aldı eline çayını, dikkatlice içmeye çalışıyordu.
Hal ve hareketleri tam bir bey efendiydi.
Onun bu hayat tarzı hakikaten insanı üzüyordu.
Ben de onu elimden geldiğince, dilimin de döndüğünce,
Onu teselli ediyor ve çayını rahat içebilmesine yardımcı oluyordum.
Bana “Evladım pencereden karın yağıp yağmadığına bakar mısın?
Diye sorunca hemen pencereye doğru yöneldim.
Perdeler hanımının ölümünden sonra sanki hiç yıkanmamıştı.
Zira çok kirliydi.
Perdeyi aralayıp karın yağıp yağmadığına baktım.
Aman Allah’ım kar lapa lapa var gücüyle yağıyordu.
Şayet birkaç saat bu şekilde yağarsa hayat felç olur diye düşünürken,
Amca seslendi.”Ne oluyor dışarıda hava nasıl? ”.
Çok şiddetli karın yağdığını söyleyince eyvah deyip hayıflandı.
Bugün Cuma akşamı.
Cennet hatunumun kabrine gidip bir yasin okumayı düşünüyordum...
02/02/2007

İbrahim Halil Demir
Kayıt Tarihi : 5.2.2007 09:33:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehmet Çoban
    Mehmet Çoban

    Çok güzel bir anı. Kutluyorum. Biraz daha kısa mısralarla yazsan. Daha rahat okunur diye düşünüyorum.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)