Kaptan Allestaaaa Şiiri - Mahmut Nazik

Mahmut Nazik
3919

ŞİİR


55

TAKİPÇİ

Kaptan Allestaaaa

KAPTAN, ALLESTAAA!

Duyuyor musun?
Bir aşk büyür yüreğinde
Oğulların kızların.
Kimselerin dokunamadığı
Kimselerin teslim alamadığı
Açmaya fırsat bulamamış.
Ha açtı ha açacak
Kıp kırmızı bir karanfil
Sabret evlat sabret
Gün gelir
Gün gelir elbet
Dengini demetini bulur
Araya verme
Ayaklar altında
Kurutma ne olur
Sevdana kavgana devam et.

* * *

Bir yol uzanır önünde
İnceden inceye
Bir başına
Issız yalnız ve bakir

Hiçbir acının
Hiçbir çözülümün
Ve hiçbir metazorun
Oynatamadığı sabır

Ne kadere katlanmalı
Ne yazgına sövmeli
Ne haksızlığı hazmetmeli
Ne zora bükülmeli
Ne de zulme boyun eğmeli

Geçersizdir deyip çektiğin acılara
Ayağa kalkmalı düştüğü yerden
Avucunda bir avuç toprakla bir
Yeniden taya kalkmalı hayat
Ödetmek için borcunu yenildiğin yıllara
Yıkmalı bendini yüreğinde biriktirdiğin nehir

Ama
Ne pişmanlık
Ne kin ne kibir
Ne kahır ne keder
Ne de hınç çürüğü zehir
Ödetmek için borcunu kayıp yıllara
Tüm olanları hükümsüz sayıp
Ayağa kalkmalı
Ödetmek için borcunu aşka
Kartları yeniden dağıtmalı bir bir

Vay ona ki
Vaylar ona
Harami eşkıya korsansa aşk
Tutsaksa sevda
Kan kurusu seheri kim sevebilir

Yüreğine ağlama usta
Deme ki aydınlar susta
Deme ki bilenlerin bir sözü yok bu hususta
Yüreğinde yarinden yareninden hatıra
Kan oluksuz bir sustalı olsa da
Ayağa kalk Kaptan, "Alestaa! "

Şimdi aşkı azat etme
Şimdi yaşama türkü söyletme
Şimdi aşkı şiir etme zamanı
Kim kesebilir
Akıp giden nehri kim kesebilir

En hırçın dalgalara
En dehşet kavgalara
En leyli saçlara sevdalara
Hazır ol kaptan

Yırtıp at,
Padişahtan gelen fermanı
Şimdi demir alma
Kadere 'Şah! ' çekme zamanı
Kaptan, “Alestaaa! ”
Yıldızlara nergislere
Tüm güzelliklere dokunmadan değmeden
O limandaki sevgilileri sevmeden kim bilebilir

Ne yazgına yanmalı
Ne kadere katlanmalı
Ne zulme boyun eğmeli
Ne de haksızlığı hazmetmeli
Kavgan kavgaya
Sevdan sevdaya değmeli

Ne pişmanlık
Ne kahır ne keder
Ne kin ne de kibir
Ne korkmak bir kusur
Ne de yenilmek ayıp
Yüreğinde bir demet sevda kıpır kıpır

Tüm olanları hükümsüz sayıp
Baş kaldırmalı ipe, sapana, yulara
Ödetmek için borcunu aşka
Ayağa kalkmalı
Hem de
Acınla
Darağacınla beraber
Kavgaysa kavga
Sevdaysa sevda
Ödetmek için borcunu kayıp yıllara
Kartları yeniden dağıtmalı bir bir

Mahmut NAZİK 20 05 2010 Mersin Devlet Hastanesi

Alesta: İt. allesta
sf. (ale'sta) Harekete hazır, tetikte: “Şafak sökerken denizcilerin hepsi alesta idiler.” -Halikarnas Balıkçısı.(Güncel Türkçe Sözlük)


=================================================

Bu şiiri -şiirse tabi- 19 yaşındaki mühendislikte okuyan; duyarlı olmanın, bedenin bu yaştaki yüke, çelişkilere isyanının bedeli; mide kanaması geçiren oğlum;
aynı koğuşta intihar girişiminde bulunan lise 3. sınıf bir genç,;
karşı koğuşta kanser hastası bir genç kız;
'PARALI EĞİTİME HAYIR! ' pankartı açıp okulundan atılıp, bir buçuk hapis yatan gençlere;

Lisede okurken ben, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisinden ikmale kalıp (ne kadar düzeltebildiler bilmem ama) heba olan bir ayıma;

onca insanın acı çekmesinin müsebbipleri ortada 'gururla! ' gezerken ve biz ana babların duyarsızlığının, korkaklığının sonucu olan binlerce çocuk mahkumlara ve belki de kanıksayıp duyarsızlaştığımız, nasırlaşmış vicdanımızın görmediği bir nice genç…
Bizlere çektirilen acıların, ezberletilen yalanların zehrini akıtan, kuşkusunu damıtan, durmadan öğüt veren biz anne babalar için mi yazdım; yoksa o yaşta hayatın yükü altında nasıl ezildiklerine isyanım, gözyaşım mıdır; yoksa bir çocuğun gözlerinin ışıltısında sevindiğim, yarına olan umudum mudur, bilemiyorum.

Hani büyükleri, gençlere hep: 'Siz bizden daha şanslısınız..Bizim
Zamanımızda...' diye başlarlar ya. Anladım ki hiç de öyle değil.

Bizim ağaçlarımız, test çözülmeyen teneffüslerimiz vardı. Taa en ucuna tırmanıp yıldızlara, bulutlara elimizi uzattığımız ağaçlarımız vardı. Moru menekşelerde, kızılı karanfillerden, beyazı papatyalardan, savrulmayı yele karışan başaklardan öğrendik biz. Yaban gülleriyle yarışırdı gülüşümüz. Atlarımız vardı yapışıp yelelerine rüzgarla yarıştığımız. Eşeklerimiz bile vardı; düşünce, nasıl düştüğümüze şaştığımız. Başımızı okşayan halamız, teyzemiz, dayımız, amcamız da vardı bizim, bayramlarda elini öptüğümüz.

İpe sapa yulara isyanımız vardı. Ve yarına dair sevdamız, umudumuz... Örneğin, eğitimde okuyan bir genç, öğretmen olacağını; mühendislikte okuyan birisi kasap olmayacağını veya çocuklarını sadece aç bırakmamak için asgari ücretle farklı bir işte çalışmayacağını bilirdi.

Arımız namusumuz, utanmamız vardı bizim. Bir suç işlediğimizde; yolsuzluk, namussuzluk yaptığımızda yüzümüz kızarırıdı; sokağa çıkamazdık mesela. İnsan yüzüne bakmaya korkardık. Bizim küfürümüz de vardı, be dostlar. 'Vatan seninle gururduyuyor! ' diye hortumcuları, dalaverecileri, namussuzları alkışlamazdık. Tarihin yazmadığı en edipsizinden küfürler ederdik, hem de ulu orta. Belki bir işe yaramadı ama en azından karnımızın şişi bari iniyordu. İniyordu da felçlere, kanserlere, kalmazdı bedenimiz; tiklerle kasılmazdı. Bakışlarımızla insan yüzüne bakamaz ederdik o namussuzları Ne sıfatlarımız vardı onlara söyleyeceğimiz. Çalışkanlar, namuslular 'keriz'; vatan hainleri, soyguncular uyanık değildi hani.
Gülüşümüz öyle iğreti durmazdı yüzümüzde. Sevdalarımız gecekondu, günlük gecelik değildi hani.

Ve aşkında, özgürlüğün de, demokrasinin de, milliyetçiliğin de, devrimciliğin de; kavganın da, sevdanın da hiç bir kavramın, duygunun içi bu kadar boş değildi. Atalarımız o yoksulluklarıyla bile dopdolu bir umut bırakmıştı bizlere. Kavramlara vurunca tok bir ses çıkardı yani.
Mesela demokratlık bunca ayağa düşmemişti, devrimcilik bunca inayet beklemezdi emperyalizmden. Amerikayla aynı ağızdan konuşmadzdı hiç..
Mesela dindarlık böylesine bir Mekke tüccarlığı olmadı hiçbir zaman. Mesela hiçbir ayeti tedavülden kaldırmazdı dindarımız. Ünüforması yoktu mesela. Bir adam ya kafir ya müslümn.. Öyle ılımlı, sıcak olmazddı.
Milliyetçilerimiz vardı bizim, gözü kara vatanı için ölen. Sorgusuz sualsiz teslim olmuş vatana.. Hiç kuyrukçu olmadı bunca.

Ama düşünüyorum da, çocuklarımızı nasıl bir dünyaya doğurmuşuz? Netmişiz biz bunlara biz. Neler öğretmişiz? Bilmem ki kalemlerin kan kustuğu, saray avazıyla üren 'aydınların' olduğu, entel fahişelerin gazetelerin en ön sütunlarında yer aldığı bir dünyada ne kadar mutlu, ne kadar kişilikli olabilecekler.
'Affet beni bebek! ' dememiz gerekmez mi her çocuğun kulağına..

Sahi bunlar şiir yazsa neyin şiirini yazacaklar? Çiçek görmediler, böcek görmediler. Neyi imge edecekler. dizelerine. Sevdalarını neye benzetecekler! ?

Sevgililerini hangi çiçeğin kokusuyla anlatacaklar. Kaldırım kenarına ektiğimiz yarı yaralı ağaçların mı; saksılardaki kokusuz karanfillerin mi, asit yağmurlarına benzer mi sevgilinin gözyaşları. Nefti kokan kirlenmiş denizlerle benzer mi gözlerinin mavisi.
Ya şu GDO lu üzümlere le tarif edilir mi yarin katran karası bakışları.

Söyler misiniz, şiirlerimizde kokusunu yarin terinin kokusuna imge ettiğimiz; yarin yanağının pembesinde 'gül kokulu gül' kaldı mı bahçemizde.

Ya çaldığımız sevdaları, umutları! ?
Karın ağrıları, kramplar, tikler, spastik kolonlarla birlikte yaşanır mı, sevdalanılır mı hiç.

Ne demeli bilmem ki, Kimi aklamalı, kimi suçlamalı! ? Kaç dilden sövmeli, hangi dinden beddua etmeli.

O intihar eden genç varya: Yirmi aspirin, on vitamin hapı, annesinin daha iyi çalışması için aldığı bir kutu da takviye bitkisel dopink hapını içmiş.
İlginç olanı,İntihar etmek için haplarını almış, masaya oturup test çözmeye kaldığı yerden devam etmiş. Yani ölümünü beklerken hala test çözüyormuş..

Oğlum, Halil Can: 'Ne o usta, adam ölümünü beklerken test mi çözer? Yoksa Dindersi çalışarak, aşağıdaki sınava mı hazırlanıyordun?

Ben gittim geldim. Oğlum, burada öğrettiklerinin hiç birini sormuyorlar orada.
Üstelik aşağıdaki sınav test de değil; haberin olsun,' diye espiri yapmış, gülüşmüştük.
O genç adam da gülmüştü. Ama o bildik açılmış papatya gibi bir gülüşle değil. Utangaç menekşemsi. Sam yelleri vurmuştu gülüşünü..

Umutluyum; namussuza, aşımıza ekmeğimize; yüreğimizdeki sevdamıza, alın terimize; emeğimize göz koyanlara öyle ağız dolusu küfürü ayıplasak da; Kimileri milyonların özgürlüğünü hoyratça yaşarken, ezilenlere ağlamayı bile yasaklarken; Ve bunları yazana söyleyene, dile getirenlere dinazor, keriz, fakir edebiyatı yapıyorsun diye yamukluğun, yavşaklığın politikasını yapsak da;

Sistemiyle, müfredatıyla, örnekliğimizle o kadar uğraşmamıza rağmen; o dalı kurutamamışız belli ki. O kadar örselenmelerine inat; yine de yüzlerinde yüreklerinde espiri yapacak, çiçek açacak bir dalları var bu çocukların. Baharı bekleyen kardelen soğanı gibi açmaya hazır sevdaları.

Hoca Nasreddin'in gülüşünü, Kaygusuz Abdal'ın genlerini Pirsultan'ın inadını, Yunus'un, Hacı Bektaşi'nin, Mevlana'nın sevdasını genlerinde taşıyorlar ne de olsa.

Yeterki biz ışkınlarını yolmayalım, ışıklarını yok etmeyelim.
Yeterki parklara yazdığımız 'Çiçekleri koparmayın, çimlere basmayın' yazısının yanına her sokağa, her okulun, evin girişine, her gazetenin derginin, sitenin başına 'ANNELERİ VE ÇOCUKLARINI İNCİTMEYİN' i de yazmayı ve görmeyi bir insanlık görevi bilelim..

Saygılarımla Mahmut NAZİK Mersin

Mahmut Nazik
Kayıt Tarihi : 24.5.2010 02:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Selma Doğan
    Selma Doğan

    Yazılarınızı beğenerek ve ilgiyle okuyorum.Ne yazıkki bazen yeterli olamıyoruz sayfalarınızda sizden ricam her gün bir şiirinizi toplu mesaj olarak atın.Şiiriniz gerçekten çok güzel hikayeside bir o kadar buruk duyarlı yüreğinizi içten dileklerimle kutluyorum...

    Cevap Yaz
  • Ali Özen
    Ali Özen

    Açıklama yazını okuyunca içim acıdı MAHMUT BEY
    Ne yazık ki yazdıkların tümüyle doğru ve gencecik çocuklarımız yaşamlarının baharında hastalanıyorlar. Gidiş de hiç iyi değil, sular, yeşillikler yani tüm doğa kirleniyor, kirlendikçe de insanlardan intikam alıyor.

    Cevap Yaz
  • Aysel Sezer
    Aysel Sezer

    Bu tabloya bakmaya dayanamıyorum. Neden mi?
    Ne o kadar cesurum, ne de o kadar cahil.

    Geçmiş olsun. Sevginizle iyileşecektir canınız. İyileşmiştir. Diğer canları iyileştirelim el ele.Saygımla kutluyorum.

    Cevap Yaz
  • Sevtap Kaya Nurgönül
    Sevtap Kaya Nurgönül

    Cam Şekerler Tadında Bir Çocukluk

    arıtılmış bir çocukluktu bizimkisi..
    sevgilerimiz salıncaklar kurmuştu,
    analarımızın bağırlarında...
    kağıttan gemilerimizi yüzdürürdük,
    su dolu tekneler de kaygısızca..
    kağıttan uçaklarımızı uçururduk,
    hiç ulaşamadığımız mavi/beyaz bulutlar da..
    treni kibrit kutularıyla yapar,
    annelerimizin dantele ipliğiyle bağlardık birbirlerine..
    kağıtttan olan sadece oyuncaklarımızdı...
    değerlerimiz ise som altından daha da ağırdı.
    mutluyduk; çünkü sevinçlerimiz vardı,
    rengarenk cam şekerler tadında..
    gamlı baykuşlar tünememişti hiç pencere kenarlarımıza,
    dağlarımız özgürdü.......
    kırlarımız özgürdü.......
    yollarımız özgürdü......
    çitler,bariyerler yoktu.. girilmez bölgedir,
    ya da piknik alanıdır diye...!
    arıtılmış bir çocukluktu bizimkisi...
    su berraklığında...
    tek korktuğumuz gölge,kendi gölgemizdi...
    gece yarılarına kadar,
    toprağa çivi saplamaca oynardık komşu çocuklarıyla..
    gökdelenlerin şaşaası ürkütmezdi çocuk gözlerimizi
    vilayete giden dolmuşlara binmek,ne büyük bir hayaldi...
    arıtılmış bir çocukluktu bizimkisi..
    tüm evlerin kapıları açıktı geç vakitlere kadar,
    çelik kapılar,kilitler yoktu...
    haydutlar,hırsızlar yoktu bu kadar...! !
    çocuklarımız bağışlayın ne olur bizleri,
    yaşadığımız gibi bir çocukluk yaşatamadık sizlere.....
    arıtılmış bir çocukluktu bizimkisi..
    OYSA Kİ, SİZİNKİSİ.......................? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ?

    Sevtap Kaya Nurgönül



    Sn Mahmut Nazik ;bu harika ve çok şeyler anlatan eserinizi gözlerim dolarak,yüreğim burkularak okudum..Oğlunuza çok geçmiş olsun diyorum..Ben de bir oğul anasıyım ve ne olursa olsun Onlar için yarına umutla bakma istiyorum..En derin sevgi ve saygılarımla,duyarlı yüreğinizi kutluyorum..

    Cevap Yaz
  • Ayşe Zeren
    Ayşe Zeren

    Tekrar tekrar okunası,, ve düşünülesi,ders alınması gereken harika dizelerdi...Okurken daldım gittim bir kendi çocukluğuma bir de şimdiki gençlerimizin durumuna... Evet kesinlikle biz daha şanslıydık...Kutlarım duyarlı yüreğinizi ve kaleminizi.Evladınıza büyük geçmiş olsun.Ant+tam puan.Saygılarımla

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (54)

Mahmut Nazik