Göz ve el tahlilinin
tarih olduğu bir çağda;
ön ince kapı, kapının üzerine monte,
plazmasal,
elektronik bir tablaya yazılan
doğaçlama istenen bazı yazılarla açıldı.
Kısa süren
bir renk alaşımı analizinden sonra,
şimdilik her şey tamamdı.
Kocaman dişlilerden
gene aynı oranda gıcırtılar yayılmaya başladı.
Büyük kapı açıldığında,
içeride küçücük bir kutu ruhu
bordo kadife bir perdenin arkasında belirdi;
burası, tümden, karanlık salonun
tam orta yerindeydi.
Gölge yaklaştı,
açtı perdeyi
ve onu ellerinin arasına aldı.
Bu bir yalan makinasıydı.
Makina hızla konuşmaya başladı.
Beklediği süre yetmişti ona;
sonra, artık durmadı...
Zihin okumaktan ziyade,
konuşan bir makina.
Neden yalan makinası dendiğini de kimse bilmedi.
Duvarın arkasındaki perde ardında,
bir makina, çalışan solumaya...
Konuştukları anlaşılmadı,
tek düze kalıplarla konuşmuyordu;
ama tek tek, tane tane, sezildi bu.
Kendisi kendisini anlıyor olmalı.
Şeffaf plastik kablolarla bağlı olduğu
tavan ve duvarlardan
bir akışkan sızmaya başladı.
Sanki arka bir yerlerden
bir şeyler pompalanmaya başlamıştı.
Adrenalinsel bir hormon gibi beyaz,
kütle gibi şeyler akarak geldi;
tüm vücudu bunu almaya başlamıştı artık.
Hiç karşısındaki bir A2'nin
kontrollerini gözlem altında tutmadığını;
yerine bunun,
davranışları ve karakterini sadece
gözlemleyerek,
gerektiğinde,fikir beyanı yaptığını;
bir bakıma yani karşının tutumlarını
düşünerek bir şeyi planlamamakta
ısrarcı olduğunu o an anladı.
O an, düşündüğü,
hayatının her bir anıydı.
Aslında 'o an' anlamamış gibi
geliyordu, mantığın sesi, yaşadığı. Hayatı peki,
muhteviyatı anların toplamında
bir durum'dan mı ibaretti...
Kayıt Tarihi : 15.6.2007 21:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
geliyordu, mantığın sesi, yaşadığı. Hayatı peki,
muhteviyatı anların toplamında
bir durum'dan mı ibaretti...
......hikaye tadında ...kutlarım
TÜM YORUMLAR (2)