Firkatte serzeniş, gönül bîzarım,
Dünyâ-i gam ile hem-hâl-i zârım,
Yalnızlık beldesi bir virânârım,
Rahmetin aşkıyla geldim kapına.
Kudretin seyrine düşdü âh u cân,
"Ol" emrinle eyler arş-ala seyran
Eyle bize rahman lutfunu ihsân,
Hikmetin aşkıyla geldim kapına.
Mecalsiz bir garîb, bîçâre hâlim,
Firâgat ehliyim ben hep melâlim,
Ne servet ne taht- taç ister kemâlim,
Cennetin aşkıyla geldim kapına.
Nefs-i emmârenin mertebesinde
Dervişlerin yanık "Hay".Hu"sesinde
Hicran denizinin son nefesinde
Ah’retin aşkıyla geldim kapına..
Zamân ikliminin kısadır güzü
Ezelden aşığım göster o yüzü
Cihânda neyim var? Hep "O"nun.sözü
Gurbetin aşkıyla geldim kapına.
Ey cennet nerdesin lutfunda serab,
Kalbim hâk-i humma, zikrin hep şifâb,
Sükûta dâvetkâr vuslatla kitab,
Himmetin aşkıyla geldim kapına.
Nûrunla pervâne dönerim her an
Pervasız gaflette bulunur bu can
Fermanın aşkıylla pak nur olur han.
Hürmetin aşkıyla geldim kapına.
Tefekkür semâsı çâresiz garîb,
"O" hep müjde verir kutlu el -Vacib
Gönül kafesinde teksin sen sahip
Kudretin aşkıyla geldim kapına
Bu fakîr âh eyler ruh-i şifadır
Hicran ile geçen günler defadır
Âsûde kalmaya ruh-i sefadır
Kısmetin aşkıyla geldim kapına.
Cân verir yârân ki o şevk-i aşkın.
Bu bîçâre kulun her daim şaşkın.
Her dua inşallah kabul Bihakkın.
Ahmet’in (sav) aşkıyla geldim kapına.
Kayıt Tarihi : 22.11.2024 03:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Firkat: Ayrılık, hasret Serzeniş: Yakınma, sitem Bîzar: Bezmiş, bıkmış Dünyâ-i gam: Keder dünyası Hem-hâl: Haldaş, aynı durumda olan Virânâr: Harabe, yıkık yer Kudret: Güç, kuvvet Firâgat: Dünya malından uzak durma, fedakârlık Vadî: Vadi, alan, saha Melâl: Üzüntü, keder Kemâl: Olgunluk, mükemmellik Nur-i rıza: Allah’ın hoşnutluğu ve rahmeti Nefs-i emmâre: Kötülüğe yönlendiren nefis Girdap: Dönence, sıkıntı içinde kalma Hicran: Ayrılık, hasret Sefîl: Zavallı, perişan Nasîb: Kısmet, pay Cihân: Dünya, âlem Serab: Çöl ikliminde görülen hayali su görüntüsü, aldanış Hümma: Ateşli hastalık, şiddetli ıstırap Şifâb: Şifa veren Teslîm: Allah’a boyun eğme, tevekkül Âsûde: Rahat, huzurlu Yârân: Dostlar, sevgililer Şevk: Coşku, heyecan Pervâne: Mum ışığına dönen kelebek, mecazen kendini adayan kişi Hümmet: Yardım, destek, yüksek çaba Âlem: Evren, dünya Rahmet deryası: Allah’ın sonsuz merhameti Ferman: Hüküm, emir Zikr-i Hüda: Allah’ı anma, zikretme Bihakkın;: Hakkıyla, hakkı olarak, gerçekten
Değerli Cihat kardeşim Allah'a yaklaşmak ve onun rızasına çivi olmak, İslam'ın en temel meselelerinden biridir. Bu yolda doğruluk, teslimiyet ve Kur'an ile sünnet sıkı sıkıya bağlılık esastır. Allah Teala bu hususta sonuçta apaçık bir rehber bırakmıştır: Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz'in (sav) sünneti. Allah Teâlâ, kullarına nasıl yaklaşacağını ve nelerle razı olabileceğini bizzat maide 35 inci ayette belrttigi gibi
Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun ve O'na vesileyi arayın.
o tarihten itibaren kasıt, Allah'a yakınlaşmaya işaret olacak her meşru ameldir. Namaz, oruç, sadaka, Kur'an okumak, tevbe ve dua gibi ibadetlerle Allah'a yaklaşmak mümkündür. Bu ayet açıkça gösteriyor ki, bizzat Allah'ın bildirdiği şeylerdir.
Allah'ın hükmüyle çelişen, bidat ve hurafeye dayalı uygulamalar, insanlara sapkınlığa uygulanması. Nitekim Allah, bu tür sapmaların tehlikesini şu şekilde bildiriyor:
"Kim, kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu dönüş yolunda bırakır ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir!"
(Nisa, 4/115
Peygamber Efendimiz (sav) de sahih bir şekilde Allah'a nasıl yaklaşılacağını göstermiştir. O'nun bidatlere veya hurafelere yer yoktur. Hadis-i şeriflerde şöyle buyurmuştur:
"Kim bizim bu işimize (dinimize) uygun olmayan bir şey ihdas ederse (yenilik eklerse), o reddolunur."
(Buhari, İ'tisam; Müslim, Akdiye)
Bu hadis, dinde olmayanların uymamasının kabul edilip edilmeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Allah Teâlâ, kendisine yönelirken şirk ve hurafeden sakınılmasını emretmiştir:
"Allah, kendisinin şirk koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başka dilediği kişileri bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur."
(Nisa, 4/48)
Bir kimse, Allah'a yakınlaşmak için bidatçi bir şeyhe veya uyumlu hale getirilmiş kurallara dayanıklısa, bu açık bir sapkınlık olur. Allah'ın koymadığı bir yol dine değişir, insan felakete uğrar.
Allah'a yönelmek isteyen bir kulun vesilesi Kur'an-ı Kerim ve sahih sünnet olmalıdır. Allah'a yaklaşmak için bir araç veya rehberlik besleyici olarak, ne hurafeci şeyhlerin ne de batıl inançların herhangi bir rolü vardır. Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Gerçek şu ki, bu Kur'an en doğru yola iletir."
(İsra, 17/9)
Bu nedenle sapkın fikirlerden ve hurafelerden uzak durarak, Allah'ın ipine sıkı sıkıya sarılmalıyız. Arkadaşlarım tarafından Kur'an ve sünnetten ayırmasın, rızasına uygun bir hayat nasip etsin.
Vesselam.
Hayırlı tercihler.
Bismillahirrahmanirrahim.
Değerli Cihat kardeşim Allah'a yaklaşmak ve onun rızasına çivi olmak, İslam'ın en temel meselelerinden biridir. Bu yolda doğruluk, teslimiyet ve Kur'an ile sünnet sıkı sıkıya bağlılık esastır. Allah Teala bu hususta sonuçta apaçık bir rehber bırakmıştır: Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz'in (sav) sünneti. Allah Teâlâ, kullarına nasıl yaklaşacağını ve nelerle razı olabileceğini bizzat maide 35 inci ayette belrttigi gibi
Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun ve O'na vesileyi arayın.
o tarihten itibaren kasıt, Allah'a yakınlaşmaya işaret olacak her meşru ameldir. Namaz, oruç, sadaka, Kur'an okumak, tevbe ve dua gibi ibadetlerle Allah'a yaklaşmak mümkündür. Bu ayet açıkça gösteriyor ki, bizzat Allah'ın bildirdiği şeylerdir.
Allah'ın hükmüyle çelişen, bidat ve hurafeye dayalı uygulamalar, insanlara sapkınlığa uygulanması. Nitekim Allah, bu tür sapmaların tehlikesini şu şekilde bildiriyor:
"Kim, kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu dönüş yolunda bırakır ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir!"
(Nisa, 4/115
Peygamber Efendimiz (sav) de sahih bir şekilde Allah'a nasıl yaklaşılacağını göstermiştir. O'nun bidatlere veya hurafelere yer yoktur. Hadis-i şeriflerde şöyle buyurmuştur:
"Kim bizim bu işimize (dinimize) uygun olmayan bir şey ihdas ederse (yenilik eklerse), o reddolunur."
(Buhari, İ'tisam; Müslim, Akdiye)
Bu hadis, dinde olmayanların uymamasının kabul edilip edilmeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Allah Teâlâ, kendisine yönelirken şirk ve hurafeden sakınılmasını emretmiştir:
"Allah, kendisinin şirk koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başka dilediği kişileri bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur."
(Nisa, 4/48)
Bir kimse, Allah'a yakınlaşmak için bidatçi bir şeyhe veya uyumlu hale getirilmiş kurallara dayanıklısa, bu açık bir sapkınlık olur. Allah'ın koymadığı bir yol dine değişir, insan felakete uğrar.
Allah'a yönelmek isteyen bir kulun vesilesi Kur'an-ı Kerim ve sahih sünnet olmalıdır. Allah'a yaklaşmak için bir araç veya rehberlik besleyici olarak, ne hurafeci şeyhlerin ne de batıl inançların herhangi bir rolü vardır. Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Gerçek şu ki, bu Kur'an en doğru yola iletir."
(İsra, 17/9)
Bu nedenle sapkın fikirlerden ve hurafelerden uzak durarak, Allah'ın ipine sıkı sıkıya sarılmalıyız. Arkadaşlarım tarafından Kur'an ve sünnetten ayırmasın, rızasına uygun bir hayat nasip etsin.
Vesselam.
Bismillahirrahmanirrahim.
Değerli Cihat kardeşim Allah'a yaklaşmak ve onun rızasına çivi olmak, İslam'ın en temel meselelerinden biridir. Bu yolda doğruluk, teslimiyet ve Kur'an ile sünnet sıkı sıkıya bağlılık esastır. Allah Teala bu hususta sonuçta apaçık bir rehber bırakmıştır: Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz'in (sav) sünneti. Allah Teâlâ, kullarına nasıl yaklaşacağını ve nelerle razı olabileceğini bizzat maide 35 inci ayette belrttigi gibi
Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun ve O'na vesileyi arayın.
o tarihten itibaren kasıt, Allah'a yakınlaşmaya işaret olacak her meşru ameldir. Namaz, oruç, sadaka, Kur'an okumak, tevbe ve dua gibi ibadetlerle Allah'a yaklaşmak mümkündür. Bu ayet açıkça gösteriyor ki, bizzat Allah'ın bildirdiği şeylerdir.
Allah'ın hükmüyle çelişen, bidat ve hurafeye dayalı uygulamalar, insanlara sapkınlığa uygulanması. Nitekim Allah, bu tür sapmaların tehlikesini şu şekilde bildiriyor:
"Kim, kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu dönüş yolunda bırakır ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir!"
(Nisa, 4/115
Peygamber Efendimiz (sav) de sahih bir şekilde Allah'a nasıl yaklaşılacağını göstermiştir. O'nun bidatlere veya hurafelere yer yoktur. Hadis-i şeriflerde şöyle buyurmuştur:
"Kim bizim bu işimize (dinimize) uygun olmayan bir şey ihdas ederse (yenilik eklerse), o reddolunur."
(Buhari, İ'tisam; Müslim, Akdiye)
Bu hadis, dinde olmayanların uymamasının kabul edilip edilmeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Allah Teâlâ, kendisine yönelirken şirk ve hurafeden sakınılmasını emretmiştir:
"Allah, kendisinin şirk koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başka dilediği kişileri bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur."
(Nisa, 4/48)
Bir kimse, Allah'a yakınlaşmak için bidatçi bir şeyhe veya uyumlu hale getirilmiş kurallara dayanıklısa, bu açık bir sapkınlık olur. Allah'ın koymadığı bir yol dine değişir, insan felakete uğrar.
Allah'a yönelmek isteyen bir kulun vesilesi Kur'an-ı Kerim ve sahih sünnet olmalıdır. Allah'a yaklaşmak için bir araç veya rehberlik besleyici olarak, ne hurafeci şeyhlerin ne de batıl inançların herhangi bir rolü vardır. Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Gerçek şu ki, bu Kur'an en doğru yola iletir."
(İsra, 17/9)
Bu nedenle sapkın fikirlerden ve hurafelerden uzak durarak, Allah'ın ipine sıkı sıkıya sarılmalıyız. Arkadaşlarım tarafından Kur'an ve sünnetten ayırmasın, rızasına uygun bir hayat nasip etsin.
Vesselam.
TÜM YORUMLAR (3)