Siyah saçlarına dokunmuştu yağmurun çilentisi,
İnce topuk ayakkabı vardı ayaklarında,
Eteklerinde fitnelerin kirleri…
Bir yandan garsonları selamlıyordu başıyla,
Bir yandan dolarları masaya bırakıyordu nazik elleri…
Gönlü tövbekar bir aşk dilencisiydi,
Dış görünüşü ise isyankar bir menekş
Güneşi sindirdi ve koştu gecenin caddelerine,
Köşe başından bir ıslık,
Ve bir kayboluşun peşine düştü menekşe.
Basamakları düşe kalka çıkarken,
Karşılaşıverdi şehla bakışları nurani bir hayalle.
Arş- ı alanın elçisiydi bu sevdalı gölge,
İki eli arasında rahmet dolu bir kase,
Bekleşir durur bir yudum tatmak için renk renk insanlar,
O rahmetten ise sadece sevdalılar yudumlar.
Kapat gözlerini menekşe,
Beyaz bir kurtuluşun umuduyla kapat.
Düşün tövbekar güzelleri,
Toprağın kirletmediği toprak gözlü sevdiğini düşün.
Güneş doğuyor dertlerime menekşe,
Ninnilerim sustu.
Ağlıyor bak gözlerim,
Nefsim kirlerini geceye kustu…
Kapat gözlerini menekşe,
Gözlerin ateş olsa faniler onda yanar.
O fani gözleri ebedi bir ateş yakar.
Yakar öpülen ellerini alevlerin dudakları,
Yıllar eriyen mum gibi topuklarına akar…
Yürek sızısı,
Sevda ışığı,
Aşkımın nüması menekşem.
Varlığın gecemin en sıcak örtüsü,
Duaların sevda ufkumun melekleridir.
Duy beni sevgilim!
Ezan vaktidir…
Aşkımın semasında gülümsüyor nurdan yüzün,
Çığlığım martılarda saklıdır, kurtuluşum dualarında.
Gel!
Yetsin günahlarım amel defterime,
Gel ne olur,
Gel bir solukta yüreğime…
Kayıt Tarihi : 8.6.2010 19:19:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)