Kapanmaz yaraların çağı

İbrahim Yılmaz
1726

ŞİİR


26

TAKİPÇİ

Kapanmaz yaraların çağı

Hangi çağa yüzümü çevirsem
Arkamda uğuldayan yılların acısı kalırdı
İndim dağlardan şehre
Alnımızı aydınlatacak güneş doğmazdı yüzümüze
Hala feodal kalıplardayız
Sanki kapanmaz yaraların çağındayız.

Yoksulluk kader midir
Yoksa kaderimiz mi yoksulluk
Toprağın tadına varan makinalar
Bereketini öper yağmurların
Kepenkler açılır şehrin sokaklarına
Fabrikalar öğütünce yoksulluğu
Mazgallar arıtır kaldırımların nefesini
Sen şehrin yüzünü öpersin güz geceleri.

İnsanlar öfkeli bir sur gibi büyüdü
Gırtlağına yapışan süngünün bileğiydi bükülemeyen
Tutuştu kalbimin yangınlarında yeryüzünün aşkları
Tek satırlık bilgelik değildi demirin gücünü büken
Aklım bendini aşan suyu anlayınca
Atlas yelkenli gemiler yürüdü
Aşk deryasında hüznü azık yapan
Ah işte anlamak istediğim o cevheri
Bana birisi cesurca bir anlatsa kalbi çarpmadan.

Duyuyorum;
Çağların içinden yankılanan zulüm seslerini
Ellerini ovuşturan asi yüreğin haykırışıydı
Ahmak gecelere sinen o malum sözlerin yemini
Yensimiş akşamın kokusu sokağa yayılınca
Tiksinen külçeler olarak yaşadı baronlar geceleri
Kabiller tarihi katleden baltalarla saldırdılar surlara
Surlar yıkıldı şehrin mahremini koruyan ayaklarıyla
Çocuklar arı sularda yıkanırdı ırmağın tam ortasında
Atlar hızla kırdı çağın yalaka kapılarını
Kuşlar aklını yitirdi uçarken tren seslerinden
Kervanlar tarih oldu katarların ürküten gelişlerinden.

İnsanlar kocaman menderesler çizerek yürüdü
Arkalarında kanlı kaleler bırakarak çocuklara
Uyandı Bağdat Hülagu’nun kılıç sesleriyle
Güneş ağlıyordu Dicle yi kana bulayan mürekkep lekeleriyle
Çağların alnını yırtan şehrin yükselen kuleleri
Zamanı hatırlatırken acılara
Çağa tükürdü Hülagu
Asırlar sonra
Demir bir yumruk gibi girdi Bağdat’a özgürlük
Tam bir milyon yeşil yaprak düştü toprağa
Halbuki mevsim bahardı
Kanlı sularda çırpınıyor akşam kelebekleri
İçimi kanattı ah şehrin çelik iskeletleri.

Sesler duyuyorum homurdanan
Geceden sabaha koşan adamlar görüyorum
Ceplerinde sabaha güneş taşıyorlar
Ellerinde yıldızlar var
Okşadığım saçlarda akşam oluyor
Sana çağlardan bir demet güz gülü getirdim
İpek saçlarına taç yapmak için
Arkama dönüp baktığımda
Çok şey yitirmişim surların dibinde
Sarı talan otları kaplamış
Atların kişnediği ordunun toprak olduğu yerde.

Mızrağın zırhını deldiği anda
Saydam bir kalp taşır özgürlük
Bir dünya sunuyordu zaman o kızıl akşamlarda
Ağlayan çocuklara gülümseyen ölüm
Sözleri kandille durulanmış adamı teğet geçiyordu
Adam biliyordu çağların veba soluyan kahrını
Ve adam biliyordu aşkın cılız bakışlarında kaybolacağını
Ve son söz olarak adam
Çağların zulmünden yüzleri kararan mazlumların
Ak elleriyle sildi gecelerden gelen kirli alınlarını.

Her şeye rağmen
Çağları arşınlayıp gelen adam
İnsanlık adına
Aşka dair tutkulardan umutluydu.

AKÇAY-ARALIK /2008

İbrahim Yılmaz
Kayıt Tarihi : 18.12.2008 15:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


** HÜLAGUNUN BAĞDAT SAVAŞI ** Hülagû Han halifeden teslim olmasını istediğinde, Halife Mustasım, eğer kendisine saldırırsa Allah'ın gazabına uğrayacağını söyleyerek teslim olmayı reddetti. Birçok kaynak Halife'nin saldırı için yeterli önlem almadığını yazıyor, ne ordusunu güçlendirdi, ne de Bağdat'ı çevreleyen surları. Aslında, en yapmaması gerekenleri yapmıştı; Hülagü'yü kızdırmıştı, bu da Hülagü'nün kuşatma için aradığı mazeretti. Bağdat'a vardığında Hülagü orduyu bölümlere ayırdı. Böylece şehir her taraftan tehdit edilecekti. Abbasi ordusu, batıdan saldıran Moğol kuvvetlerinin bi kısmını geri püskürtmeyi başardı fakat sonraki çarpışmalarda yenildiler. Moğollar Dicle Nehri'ndeki setleri yıkarak Abbasi ordusunu tuzağa düşürdüler, askerlerin neredeyse tamamı kılıçtan geçirildi ya da boğuldu. Daha sonra şehir kuşatıldı ve birkaç gün içinde de şehri çevreleyen surların tamamı Moğol ordusunun kontrolüne girdi. Mustasım anlaşma teklif etti fakat kabul edilmedi. Moğollar 13 Şubatta şehre girdi ve şehir bir hafta boyunca yağmalandı, halk katledildi. ** MOĞOLLARIN BAĞDAT'I İSTİLASI VE YAPTIKLARI KATLİAMLAR ** Moğollar'ın Bağdat'ı istilasıyla karşılaştırıldığında Alaric'in Roma istilası oldukça nazik görünür. Kaçmaya çalışanlar yakalanıp öldürüldü. Ölü sayısı hakkında tahminde bulunmak oldukça güç olsada değişik yaklaşımlar var. Bazıları yaklaşık 90000 kadar olduğunu savunurken, müslüman tarihçi Abdullah Wassaf birkaç yüzbin veya daha fazla Bağdatlının öldürüldüğünü tahmin ediyor. Hülagü Han, zamanın Fransa kralı IX. Louis'ye mektubunda ordusunun yaklaşık 200.000 kişiyi öldürdüğünü söylemektedir. Yapımı nesiller boyu süren cami, saray ve hastaneler yağmalandı ve yok edildi. Halife yakalandı ve öldürülmeden önce halkının katledilmesi ve şehrinin talan edilmesi izletildi. Bozkır kültürüne göre asil kan yere akarsa, tüm alem düşmanınız olur. Bu yüzden Halife keçeye sarılıp atlar tarafından çiğnetilmişti. Bir oğlu hariç tüm oğulları da öldürüldü. Daha önceki örneklere baktığımızda Moğollar sadece dirençle karşılaştıkları şehirlerde, ele geçirdikten sonra halkıyla birlikte büyük bir yağma ve katliam yapıyorlardı. Eğer şehir savaşmadan teslim alınmışsa halkı bağışlanıyordu, Bağdat kuşatmasında da olduğu gibi kısa süren çarpışmalar sonucunda alınmışsa yağma yapılmakla birlikte bu kadar büyük bir vahşet olmuyordu. Bağdat'ın yağma edilirken sergilenen vahşet Moğol tarihinin de en acımasız olayıydı. Bazı Çin şehirlerinin de Bağdatla aynı kaderi paylaştığı söylenir fakat bunlar belgelenmemiştir. Bundan yüzyıllar sonra bile Bağdat terkedilmiş, harabe şehir görünümünden kurtulamadı. Tüm bu anlatılanlar Hülagü'nün Moğol hanları arasında niye en korkulan ve en büyük kan dökücülerden olduğunu açıklamaktadır.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Alpaslan Akdağ
    Alpaslan Akdağ

    soluksuz alınan bir uzun yol gibi..
    okudukça bitmesin istenen/dedirten etkili ve güçlü mısralar...

    Cevap Yaz
  • Filiz Aktaş
    Filiz Aktaş

    ne güzel anlatmışsınız çağları şiirde anımsatır oldu bizlere yinede sonu koyduğunuz nokta çok züel olmuş Her şeye rağmen
    Çağları arşınlayıp gelen adam
    İnsanlık adına
    Aşka dair tutkulardan umutluydu.


    Tekrar yüreğinize sağlık şiirlerinz mükemel yüreğinize sağlık kalemin hep yazsın hep yaşasın diliyorum saygılar

    Cevap Yaz
  • Hatice Katran
    Hatice Katran

    GÜZELDİ YÜREGİN DERT GÖRMESİN TEBRİKLER

    Cevap Yaz
  • Reşat Karabağ
    Reşat Karabağ

    Benim yazadıklarım geç kalınmış bir değerlendirme olacak ki, aslında değerlendirme de sayılmaz. Gerek şiir gerekse hikayesi dolu dolu, değerlendirmek için herhalde sayfalarca yazmak gerekir. Onada şu anda olanak yok. Değerlendirme yapsaydım son sözcüğüm 'harika' olurdu. Teşekkürler kalem üstadı. Reşat Karabağ

    Cevap Yaz
  • Mehmet Sıddık Şengül
    Mehmet Sıddık Şengül

    Tarihsel olarak kaleme aldığınız emeğinizi yürekten kutluyorum.Harika bir Anlatım.Mükemmel bir eser Kaleminizi ve Yüreğiniz daim olsun kaleminiz ve yüreğiniz hiç susmasın.Selamlarımla Tam Puan

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (129)

İbrahim Yılmaz