İki yürekti birbirine bakan iki yamaç. Derin kanyonun bir araya gelemeyen iki yamacı.
Yılların yorgunluğu vardı yüzlerimizde, esen sert rüzgârlar yaşamlarımızda derin izler bıraksa da, şekillense de en acımasız duraklarını yaşadık. Yılmadan, bıkmadan usanmadan seyrettik birbirimizi. Seslerimiz oldu vadide çağıldayan nehir, uğuldayan rüzgâr. Kokularımızı taşırdı birbirimize birde ılık buselerimizi. Güneş yanıklarına karşın yürek yanıklarımız ateş olurdu, gül olurdu. Bazen de kayalıklarında açan dağ çiçeği.
Yolunu kaybetmiş martının çığlıkları yankılanırdı dağların yamaçlarında. İşte o zaman ölümün gözlerini görürdük. Yaşayamadığımız zaman dilimindeki kızıl gün ışıkları arasında. Derinlere çekilirdik, yükseklerdeki mağruru duruşumuzun gururunu hiçe sayarak. Gizli sevdaların ses yükselişlerine karışırdı hüzünlerimiz ve özlemlerimiz.
Geç kalınmış sevdaların yorgun düşlerinde uyanırdık. Gözü kapalı sevinçlerimiz acının dişlileri arasında sıkışıp kalırdı. Her çarpma sonrasında önüne düşen can kırıklarımı toplarken yüreğimin ucu kanar ve bu kanamaları ben seninle durdururdum. Çene titremelerimin ardında biriken göz yağmurları sevgimizin masumiyetini haykırırdı. İşte ben o zaman yetim bir çocuğun hüznünü giyerdim ey sevgili.
Gidişlerinle beklemeyi öğrenirdim can pazarında satışı yapılmış yürekler arasında. Küçük yalanlarından oluşan duvarlar ardına her düşüşümde soğumuş yüreğimi ısıtırdım güzel günlerin anısı ile.
Toprağın susuzluğunu gideren yağmur gibi yaşlarımla yüreğimdeki koru söndürürdüm. Geçen yağmur mevsimlerine aldırmadan izlerin damlalarda kaybolmasını seyrederdim. Hayal kırıklıklarımla biriktirdiğim göz incilerimi avuçlarına bırakırdım, parmak izlerimle çizdiğim cam buğusuna da yüreğimi. Gördüğün yalnızlıklarda ise ben olurdum köşede bekleyen şüphe satıcısının tezgâhında. İşte o anda başlardım yamaçlarda dolanan sevda türkülerini ıslıkla söylemeye. Bırakırdım kendimi senin kokunu getiren tenimi okşayan kanyon esintilerine.
Çöl ayazı gecelerin kum fırtınalarında özlem ve nefreti yaşardım, birde yalan kum tepelerini. Her rüzgârda başka tarafa öbeklenen ve ben hangisi sensin diye aramalarda kalırdım. Fırtınaya kapılan kırlangıç kanatlarının darbeleriyle yaralanırdı tenim, yüzüm, yüreğim.
Lacivert gecede kanyona doğan ışık yansımalarında korkular, şüpheler, sevilmeyen her şey ortadan kalkardı. Bütün yaraları gecenin zifiri sarardı, göz kırpan yıldız kümeleri arasında.
Rüzgârın kollarında ulaşırdım sana, yüzümde bakışlarının esaretinden kalan izlerle. Kıyısız okyanusların dalgalarında uyanırdım. Sen benimsin demenin zorluğundaki acıyı içime gömerek. İncecik bir ipin üzerinde yürümek gibiydi aslında seni sevmek, düşmeden ayakta durabilmek ve sana ulaşabilmek.
Rüzgârın her nefesi derin izlerin arasın dolup, içinde saklanan acı ve hüzünleri bir kez daha talan ederdi, dışarıda bıraktığı hayal kırıklıklarına yer açarken. Sıkıştırdığı her hüzün yeni yaraları kanatırdı. Oysa her yaranın üzerini dağlayacak gözyaşı tuzum kalmamışken
Sessizlik tarafından yutulan zamanın ötesine geçemezdim. Parlayan damlacıkların ışıltısı sen, dolunayı kapatan bulutta sendin. Sevmenin seni yanımda tutmakla bir ilgisi olmadığını öğretmiştin, görünmeyen yıldırımlar ile. Bıraktığın mutluluk izlerimi rüzgârın ile sildim. Yüreği gökyüzüne bakarken ayaklarımın yeryüzüne bastığını bile fark etmedim. Sen oradaydın ve yüreğim senin adını zikrederdi.
Kızgın gün yanıklarına aldırmadan gözlerim gözlerine kilitlenir, susuzluğun kuraklığını yaşardım. Gece ağlamalarımı bölerdi karıncaların ayak sesleri ve ben o seslerde senin gelişini hayal ederdim. Fısıltılara karışırdı nefes alışların, ben o nefeslerde gecenin ayazında ısınırdım.
Yaşananlara her zaman bir bedel ödenirdi kefilsiz sözcüklerin cümleleri ile. Ben o bedeli ödüyorum.
07.01.2012
Fatma AVCI
Kayıt Tarihi : 7.1.2013 19:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Toprağın susuzluğunu gideren yağmur gibi yaşlarımla yüreğimdeki koru söndürürdüm. Geçen yağmur mevsimlerine aldırmadan izlerin damlalarda kaybolmasını seyrederdim. Hayal kırıklıklarımla biriktirdiğim göz incilerimi avuçlarına bırakırdım, parmak izlerimle çizdiğim cam buğusuna da yüreğimi. Gördüğün yalnızlıklarda ise ben olurdum köşede bekleyen şüphe satıcısının tezgâhında. İşte o anda başlardım yamaçlarda dolanan sevda türkülerini ıslıkla söylemeye. Bırakırdım kendimi senin kokunu getiren tenimi okşayan kanyon esintilerine
sevgili dost,
Bu güzel ve anlamlı çalışmanızı ve sizi yürekten kutlarım.
Emeğinize,yüreğinize sağlık.
Güzeldi......Başarınız daim olsun.
Saygım emeğinize ve sizedir......
............
'dolunayı kapatan bulut da sendin.'
............
'Gece ağlamalarımı bölerdi karıncaların ayak sesleri ve ben o seslerde senin gelişini hayal ederdim. Fısıltılara karışırdı nefes alışların, ben o nefeslerde gecenin ayazında ısınırdım.'
............
'Ben o bedeli ödüyorum.'
Şiirinize saatlerce takıldım kaldım. Helal olsun size ve koskocaman yüreğinize. Saygıyla, esen kalın.
TÜM YORUMLAR (11)