Çöplü sulara dalsın gözlerin, sana ney dinletemem
Plastik torbalar açılıp kapanır meduzalar yerine
Geçmiş gecelerin hepsi battılar derine
Son uykuyu cümle yosunlar uyusunlar
Bu cehennemde hasret kalsan da serine
Sana bir tek fidan gösteremem
İmkansız ey çocuk, sana senden başka fidan gösteremem...
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu adam tıp profesörü mü şair mi anlamak güç. Harika mısralar..
KANLI CANLI KANLICA ve BEYKOZ(!)
İstanbul sevdalısı olmak bir başka.
Yahya Kemal’den günümüze kadar, haksızlık oldu, Nedim’den günümüze kadar farklı bir aşk, İstanbul’u sevmek.
Sayın Hüsrev Hatemi de, İstanbul’u İstanbul yapan değerleri çok iyi bilenlerden olmalı. Bildiğim kadarıyla İstanbullu.
Yılları bu nadide şehirde geçen biri olarak İstanbul’u nasıl sevmesin?
İstanbul’a nasıl sahip çıkmasın ve değer vermesin?
Kanlıca da semt olarak şiirlere en çok konu olan semtlerden biri. Güzelliği, çekiciliği, mesire yerleriyle ünlü bir semt.
Hem yeşili taç etmiş başına, hem maviyi giymiş ayaklarına…
Elbisesi bin bir renkte ve desende Kanlıca’nın.
Beykoz’un canı, atar damarı Kanlıca…
Havası en temizi, en kanlı canlısı Kanlıca…
Şimdi mi?
Yazık oldu Kanlıca’ya da…
Kıymetini bilemedik. Eller gibi Sahip çıkamadık, ülkemizin en müstesna yerine…
Çer çöp, plastik kaplar, poşetler...
Sanki her biri Medusa’nın ölümcül saçları gibi sarmış Kanlıca’yı.
Yazık ettik Kanlıca’ya…
Şimdi ne bir ney sesi, ne de başımızı altına koyacak serinlik…
Bir tek fidan yok, göçmüş derine
Bir tek fidan yok, yok edilenlerin yerine…
Hayıflanmamak elde değil çocuk.
Tek fidan sensin, ağaç yerine…
Gazel yok, gazelhan yok
Bahçe yok, bağ yok, bağban yok…
Musikî yok, saz yok, sazende yok…
Yok!..
Yahya Kemal’in huzur mekanı, dinlendiği yer Mihrâbâd korusu yok!..
Yahya Kemal’in “Mihrâbâd”ı da öksüz…
“Mev'id-î mehtâba sâz açmış gümüşten şâhrâh,
Şeb nedir Körfez'de Mihrâbâd'dan görmüş o mâh,
Mevkib-î zevrakla gelmiş faslı-ı Sultânî Yegâh,
Şeb nedir Körfez'de Mihrâbâd'dan görmüş o mâh.”
*
Ya Özdemir Asaf ne söylemiş?
“Şu anda İstanbul'da olmak isterdim.
Mihrabat Korusu'nun dar yollarında seninle
Yan yana, yana yana yürümek...
Bir de martıların kanatlarından seyretmek İstanbul'u.”
*
Mihrâbâd’ın yetimliğinin, öksüzlüğünün ispatı gibi dizeler…
Gidenlere eyvah!
Ya kalanlara?..
Vah vah!..
Beton binalara karşı,
“Ayılana gazoz, bayılana limon.”
Çal çal oyna!..
Hikmet Çiftçi
09 Ocak 2015
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
'Öyle değerler' yitip gidiyor ki! 'Kendimize' gelip 'çok şeyler' yapmanın da 'tam zamanı.' Saygılar,sevgiler ve selamlar 'kucak kucak.' Dostlukla. (MŞ).
Allah Gibi
Dünyada bir insan
Karanlık gizzemli
kimi gün soğuk
Kimi gün sıcak
Kimi zaman ılımlı
Kimi zaman sinirli
Kara bulutlar çöktümü
Damla damla akar yağmuru
Ardından gökkuşağı ve güneş
Aynı gözyaşları ve sonrası gibi
Şiddeeti bitmez kasırgası depremi selleri
İnsanın vahşeti dehşeti katliamları
Aydın fikirlisi karanlık adamı cahili
İnsan zulmü,doğal felaket azrail gibi
Kıtaları böbrek yürek ciğer dalak misali
Nehirleri dereleri arkları kılcal damarları
Dertler kambur olmuşcasına anımsatır dağları
Eteğindeki kırlar bayırlar çayırlar ovalar gibi
Dalar zevkine düşünmez yarınını
Sevişiyor hayvanları vede insanları
Hırsla doludur hayat bu yaşananları
iyice gör bak sanki ikiz kardeşler gibi
Ummak bulmak beklentileri vardır
Amaç estetikteki güzelliği sunmaktır
Kötülüğe karşı daima karşı durmaktır
Şeytandaki kötülük insandaki tip gibi
Tarihteki kahramanlar düşüncesinde yiğit
Namerdin sinsiliğindeki planı itoğlu itmi it
Atanın oyunudur cesurca sunuldu o cirit
Korunmak içindir savaş sulh için barış gibi
Fanidir ömür gelir gider elbet şu ölümlü dünya
Ne avunursun sanki yaşamak bir günlük rüya
Gerek kalmayacak bir gün ne hakeme savcıya
İnsanda küçük dünyada büyük kıyamet gibi
Cihanda insanda vahşet meydanında iki günahkar
İyiliği kötülüğü ile yarış meydanında birer cengaver
Elbet vardır bir suali zalimlerin kırlılacaktır kalemler
Kötülük kötüdür iyilikte iyi ders almayanlar yok gibi
Her bir darlığın sonu mutluluk ve rahatlılıktır
Anlamak ise yaşananlardan tecrübe kapmaktır
Asıl harp kötüye karşı her daim uyanık kalmaktır
Kırmızı başlıklı kız ile kurt hikayesinde olan gibi
Nice savaşlar nice kurnazlıklar eksik olmayacak
Karanlıklardaki uç noktalara asla akıl ulaşamayacak
Kötülük hastalıktır daha nicelerine bulaşıp ağlatacak
Aydınlıkta,adalette tek çözüm tek hüküm Allah gibi,,
Harun Tokucu
Resmen şiir. Şiirin insan üstünde , okuyan üstünde bir iklim oluşturma sanatı olduğunu varsayarsak bu resmen şiir.
Çevrecilik ve mazicilik ekseninde oluşu tipik bir yaşlı sızlanması gibi bir his verse de şiir
oluşuna bir halel getirmiyor.
Üstada uzun ömürler dileriz
Şiiriniz okuyunca bir zamanlar
Elimden geldiğince yazdığım bir şiirim geldi aklıma ve bir bölümünü ekledim.
Bahçe duvarın dibindeki,
Yalnız bir ağaç gölgesindeydi
Aşkımız.
Neden kesti birileri onu,
Neden bilemedi bizimdi “o” ya!
Neden anlamadı,
Dört mevsim yuvasına sığındığımızı?
Kocaman gövdesi kalmış gördüm,
Çiçeği üzerinde kurumuş dalların,
Bir yığın böcek üşüşmüş üzerine ,
Onu beslediğimiz sevgilerimizi mi kemiriyorlar?
Bir duvarın dibindeki
Yalnız bir ağaçtı aşkımız.
Ona kıyan eller
Neleri yok ettiklerini neden anlamıyorlar?
Sevgimle ...Nurcan
İmkânsız ah çocuk sana bundan böyle
Sana senden başka fidan gösteremem
harikasınız hocam
Çok güzel bir şiir. Yüreğinize sağlık
Hocam yureginiz, diliniz, eliniz ve kaleminiz hic dert gormesin...icimize isik saciyorsunuz.
Hüsrev Bey' in Şiirlerine ne denebilir bilmiyorum
aslında söylemek istediğim çok şey var ama dilim dönmüyor çünkü sözcüklerim mırıltıları aşamıyor yazdıklarının yanında Saygılarımla
Ahmet Aksoy(Tuğla Ustası)
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta