Gönlünün yel değirmeniyle susamış sularımın suskusu öğütsün özlemleri.
Yıldızlar üşürken gözbebeklerinin ışıltılarında sensizliğin mağarasına açılan geliş pınarları paklıyor yaralarımı.
Kalışlarla dertleş sızı yüreklim. Zamansızlığın aşırı avuntuların arasına bir gün gelmeleri salıncak eyle. Sallansın yalnızlığımız gökyüzünde.Bir ayağın gözyaşı bulutunda, bir ayağın huzur bulutuna değsin.
Yokluğumun kırık kapısı açık,belki bir gün düşersin yaryüzüme. Aynı dualarıma devam edeceğim. Yüreğindeki kırılışların kırkayağı elbet bir gün her acıma ayak uzatmayı bırakacak.Sen hep gitmelerin kırkayağı olarak kırılış mesnevisi okumayacaksın.
Göğsündeki merhamet meşalesi tekrar yanınca kavi merhabalar dökülecek dilinden. Yeniden yakacaksın buhranlar yaşayan, sensizlikle bütün olgunlaşma seviyelerini aşan bir gönün eri olarak eteklerine tutunacağım.
İlim ve sevgiyle demlenmiş bir sevgi badesi sunan saki olacaksın sakin denizlerime.Geçmişimin temizlenmiş, kendini bulmuş tutku defterini bıraktım masana.Sevginle yeşermiş, tutkunla çiçek olan gelişlerimin gövdesinden geleceğimize meyceler derledim şair bağrımda.
Senin vuslat dallarını büyüttüm vislina kuşlarına.Kabullerin ak kâğıtlarına, seni yazdım gözü kapalı,gönlü açık,aşk aşısı yeni yapılmış mecnun köklerimden. Hiç aşk yaşamamış bütün insanlarla anket yaptım -Aşkı yaşayamamak nedir?
-Aşk nedir?
- Benim aşkım nedir?
Senin sözlerini yazdım bütün sonuçlara, seni okudu yaşanmanın bülbülleri. Seni anlattım aşktan şifa bekleyen tüm hasta yalnızlara. Bütün anne-babalardan dua aldım. Ki anne-babaların duası makbuldür.
Çok istedim çok… İçtenden istedim içten.Sen benim ezberimsin.
Yeniden kitabım olmak zorunda değilsin,ama başka elin yazdığı kitap aralarında mutlu olamayacaksın kitap kurdum.
Haykırdım ismini mürekkep denizlerine dalga dalga, can ve an oldun seninle atan şu yaralı kalbime.Dalgalar ahlarımı susturdu.
Sustum...
Umutlar bağladım gönül güllerine.Aşk yollarına gül gül açıldın.Dallarına çaputlar bağladı yaralı yürekler.Ben de bir tane çaput bağladım gönül gözlerinin renginden, gelişlerinin nakışından,yüreğime akışından.
Denenmemiş,yaşanmamış bütün hasret denemelerini yalnızlığın laboratuarında denedim.Senden gitmeyi de denedim.
Gittim ama sensizliği kadar sonsuzluğa kadar gidecek formülüm henüz yok.
Kaçışların yüzleşmelerinin rengi hüzündür, perma perişan yüreğim gibi. Hazanlarında keşkelere gülümseyen gözlerinle,unutamadığım sözlerinle vicdanımı kurutmanın ehli dünyasındayım.Artçı şoklarınla sallamasan da ehli dünyamı biraz daha yazsam, yaşasam seni.
Bahar gülücüklerinle miyav demiştin. İlk mesajının sonunda miyav vardı.
Ve sen gönlümdeki farenin aşk mutfağında peynir yiyişini izlerken kovalamıştın çok uzaklardan.Bir mayıs sonu,islerin sinmişti,acıkmıştım sevda mutfağında bir gece ansızın bilişim tellerinden sızdım.
Rumuzunun peynirini biraz kemirdim.Merhaba ile başladı beyaz özlemlerin peynirinde başladı bembeyaz sevdamız.
Çığlık geçişleriyle, geçilmez vadilerde kanoya binmiştim.Hızlıydı sularının akışı.Kayaların sertti,her an devrik yaralar yaşayabilirdim.Amaçların beyazlığı sanırım yetti sunazım.
Bütün geleceklerin gölgesinde bir gün sarılışını bekledim.Islandım, uslandım,özlendim, bam tellerimin teli koptu.Koparıldım sana.
Anlarımızın tarifsiz ıslanmışlığını sakladım ilk öpücüklerine.İlk öpücüğün resmini nasıl unatabilirim.İlk el ele tutuluşu,ilk baş başa çay içmeyi.Ne güzeldi ilklerimiz.Yıllarca sanki seni tanıyor gibiydim.Ellerin sanki ellerimi tutmak için titrek ve sıcaktı. Saklıbahçenin bütün saklılarını oyandık. Bütün ilkler o gün başladı. Düşümüzdür tutuluşun aynası, biriken bir özlemin gergin yayındaydık. Gerilmişti sevda hedefe.Ok yerinde fırlatılmıştı işte tam on ikinden vurulmuştuk aşka.
Bekleme hollerinde sabırla bekledik kavuşmaları.Sevdanı hecelemenin ilk okula yeni gitmiş aşk çocuğuydum. Yanımda beslenme çantam vardı.
Sana yazdığım bütün şiirler,öyküler,özlemler, çok sevmeler, bir de suluk.
Sulukta su yoktu, seni çok özlerken akan gözyaşlarım vardı. Ha bir de sana yalnız gelmiştim.Yanımda anneciğim yoktu. Annem gelseydi anamı ağlatacak bir sevdamız başlamazdı gözyaşı güzelim.
Seninle öğütüldüğümüz aşk değirmenin ısısını dakikalarca terk edemedim. Bir sel seni benden alır, bir başka ortama aşırırdı. Gülüşlerinin hesapsız tufanlarında uçardım başka berzahlara.
Yıllanmış bir diyetin gözcüsü gibi tutku bayrağımızı beklerdim bikri sevgilerle.Kapanırdı aşk gözüm, sözün, sesinin çığlıklarına artırarak beni atardı iç denizdeki mağaralara.Sarkıt-dikitlerine tutunarak yaşamın beyazlarını büyütürdüm gerçek dünyalara.
Bütün kaçışlarım sana dair dairelerin döngüsüydü.Sınır ötesi kavuşmalara sinir eden gölgelerinde sürünerek geçerdim.Varlığının gelinmemiş sahralarında yıldızdan kalma ışınlarla bırakılırdım gözlerine.Yüreğinin bildik adreslerinde,adıl adıl alınırdın isimsiz yaşanmadığım her şeye.
Yüreğinin aynasında varsıllığının temiz akışlarını gördükçe, mavi gözlerinin eşsiz denizlerindeki mavilerine kulaç atardım.Vuslatın pimini çekerdim,üstüne üstüne ölürdüm kalakalırdım ölümsüz sevdamıza Yaşardık,aşardık, susardık kendi başlattığımız aşk dünyamızda.
Kayıt Tarihi : 21.6.2009 17:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!