KANAYAN YARAM
Neydi bülbülü altın kafesine sığdırmayan
Geçmişinde, anılarında yaşatan
İlmik ilmik taze kız elinde dokunan
Sevdalar mıydı?
Kekik kokulu köyüm mü?
Kaval sesi, dağda isli çaydanlıkta demlenen
Çayın vazgeçilmezi
Dost sohbetleri mi?
Kanayan yaram memleketim
Ne olursan ol yine gel diyen Mevlana mıydı?
Her ne ararsan kendinde ara diyen Hacı Bektaş
Sonsuz şefkati ve hoşgörüsüyle Yunus muydu?
Güldürürken düşündüren Hoca Nasrettin
Hasrete prangalar eskiten üstat mıydı?
Kanayan yaram memleketim
Yitirdiklerim mi, yitip gitmesinden korktuklarım mı?
Kabına sığmayan özlemlerim
Tutkularım, vaz geçemediklerim mi?
Toroslardaki yaralı ceylan,
Munzur’da kanadı kırık serçe miydi?
Yağmurdan sonra
İğde ve toprağın tarifsiz kokusu muydu?
Kanayan yaram hasretim
Yaşadığın düş kırıklıları mı?
Yardan uçmak mıydı?
Acımasız bir hayatın esirgedikleri
Küçücük mutluluklar mı?
Yalnızlığın,
Sırtını yaslayacağın
Sırrını paylaşamadığın
Bir dostun olmayışı mıydı?
Yoksa herkesten,
Bazen kendinden bile
Sakladığın o illet hastalığın mıydı?
Kanayan yaram özlemim
Özlemek
Belki de mutsuzluğun
Umutsuzluğun
Güzel hatıralarla unutulmasıydı
Kendini avutmaktı belki de
Huzurlu ve ait olduğun yerlere ve zamana
Hayalindeki küçük kaçamaklardı
Ağaç her yerde ağaç iken
Kuşlar toprak ve hava ortak iken
Özlem duyduğumuz şey
Kirlenen dünyaya isyan
Kim bilir çürümeye yüz tutmuş bir hayattan kaçış
Kendini geçmişin güzelliklerinde teselli etmekti
Kanayan yaram...
İrfan Erden
Kayıt Tarihi : 11.12.2020 23:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!