ölüm erken iner akşamlara sinsidir kucaklaması
pusuda bekleyen kangren yalnızlıklar öter dallarda
sesini dinlersin ıslık ıslık rüzgarın, içinde erir kemiklerin
soğuk derin, fısıl fısıl sürten gözlerine karanlık derin
durma geç yalayarak akşamın sis kokan penceresini
sana dil ucuyla ölüm fısıldayacak korkusuz puhu
açıp ellerini konmasını bekler ismini bilmediğin cesaret
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
'cevabı içinde bir şiir
henüz dillendirilememiş, silinti' demiştim
halada dillendirememişsin abi:)
ama Dilek hanım da gayet hoş bir yorumla suskunluğuna ses olmuş
tekrar saygı ve sevgiyle
...Ş İ N
ölüm erken iner akşamlara sinsidir kucaklaması
pusuda bekleyen kangren yalnızlıklar öter dallarda.
Bu bile yeterdi koca bir dünyaya. Şiirdi dostum çokça...
iki değerli yorumcunun, benim defalarca okumama rağmen tespit edemediğim konulara değinmesi güzel
güzel de söz bana düştüğünde susuyorum
bana ne anladığımı sormayın,
ne hissettiğimi sorun
'hangi türküyü söylersen söyle içine saplı bıçağı sökmeyecek '
cevabı içinde bir şiir
henüz dillendirilememiş, silinti
saygı ve sevgiler
...Ş İ N
değerli kalem Cumhur bey kardeşimin paylaşımına çok teşekkürler..
Ölüm...gülümsemenin son durağı.........Mutlu ve sağlıklı yaşantı dileğimle, Kutluyorum Değerli Arkadaşım...Sevgi ve Saygımla..
Okumak zevkti.
Selamlar Cumhur Bey
anladım..şiir yazmayı bırakıp, betik yazmaya başlamışsınız,sevgili Karaca...bu tür şiirleri Cevat Çeştepe ve Mungan'dan okurduk önceleri...artık siz de varsınız..
ne çok muhatabı vardır şairlerin...kuşlar,gece,hüzün,sevgili,ölüm,ağaç,orman,su,gök,yalnızlık vs...hep cebinnde gezdirir onları ve sözleri el olur onlara...bazen şiire karıştırır onları,bazen nesre...bazen de yalnızlığına mum yapıp yakar onları...önünü açan ışık elde eder sonunda...gittiği yoldur bu...yürünmesi gerekir bence..
kolaylı gelsin size..selam,sevgi ve saygılar Ankara'ya...kutluyorum.
etrafında koşan ayrılıklara dudak bükme, onlar herkesten
vurabildiğinde görünür olurlar, kanatlarını dinle, uç.
Kanat çırp mutluluğa .
Mutluluk kapında köle olsun can kardeşim
Şiir evrensel derinliğin dolayımlarından eserek geliyor bu belli..
Şiir ilhamının suretinde, dilin kuytularına saklanan evrensel ürpertinin alacakaranlığı bir resim olarak gözüküyor..
Şair tahmin ediyorum ki bu şiire bir denizaltı dalgıcı gibi daha çok inecek..
İnecek ve kozmik dünyanın incileri parlayacak gittikçe şiirin dizelerinde..
ha gayret diyerekten tebriklerimi sunuyorum...
ölüm erken iner akşamlara sinsidir kucaklaması
pusuda bekleyen kangren yalnızlıklar öter dallarda.
Cumhur Bey!
fevkalade can-ı gönülden kutlarım kaleminiz daim olsun kabul buyurun tam puan muhabbetle
Bu şiir ile ilgili 11 tane yorum bulunmakta