Kanatları Ceviz Kokusu Şiiri - Aynur Uluç

Aynur Uluç
498

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Kanatları Ceviz Kokusu

Ceviz sandıkta bir kuş çeperden çepere kanatlarını gerdi, dantellerinden silkti tozlarını. Sızgın ışıkla buluşmadan ne çok beklemişti ayıp düşlerde, kaç yıldır ezilmişti şu kitabın altında ıssız nefesi. Kırmızı kırmızı gerinecekti ki, bir fiyonk oturdu boğazına... Tüyleri ürperdi.

Nasıl da süslüydü, buraya konduğunda. Geçmişsiz ve geleceksizdi. Vitrinden koparılmış toy bir salkım gibiydi bedeni. Rengini, sevdiğinin elinden içerken köpürecekti. Düş sulara gebe teni donacak, donanacaktı azgın sularda. Oysa tan arası sandığında sinmiş, gencecik bir filizin büyümesini ve gelip kendisini bulmasını bekliyordu yıllardır. Zincirini kırmak için biliyordu tırnaklarını.

Olsun… Gülümsedi. Yastığını yokladı. Evet, biraz kaymıştı son depremde, ama halâ oradaydı. Anılarını giyinmiş siyah beyaz vesikalıklar, altında şöyle bir kımıldadı.

Hah işte! … Nihayet... Ayak sesine tutunmuş gün ışığı…

Kuş gözleri kamaştı. Kör sızıda öyle uzun kalmıştı ki, ceviz kokusu dolmuştu genzine... Severdi aslında cevizi. Ceviz kabuğu gibi, içinde yıllardır saklandığı bu sandığı severdi. Uçabilseydi bir yaprağın sırtında, mutlaka onu da severdi. Severdi aşkı, hangi bedende olursa olsun. İşte burnunda tüteceği körpe beden bulmuştu sonunda onu. Bir gün onun bedeninde merhaba diyecekti ırmaklara. Demek ki ışıl ışıl çarpacaktı kalbi yeniden. İçinde demlediği yaşlarını yaprak yaprak dökecekti bu yeni bedende. Sevecekti onu da. Bu tokayı sevdiği gibi, üstünde çapraz, bu yapma bebek gibi yanında uzanan, şu yeni gelen mendil gibi çerçevesi boyalı. Hiç görmediği yaprağını sevdiği gibi sevecekti hem de aşklara giden sonsuz yolları.

Anladı; beklemekten köhnemiş korkusunu bile sevecekti sonunda...

Aynur Uluç
Kayıt Tarihi : 23.12.2009 00:20:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fadik Yıldırım
    Fadik Yıldırım

    Tasvire şiirsel bir şekil vererek hikayeleştirmeye çalışmışsınız... Açıkcası usta isimlerin getirdiği olumlu eleştirilerden de etkilenerek sanırım, yazınızı sevmeye çalıştım... Lakin başaramadım...

    O halde yazınız ile ilgili fikrimi şöyle ifade edeyim... ( ha çok da gerekli değil fikrim o ayrı ) Bu tarz yazılarda , ilk buluşmada yazar beni yakalayabilirse, benim için güzel odur... Yazının akıcı olması, betimlemelerin tüm dalgalanmalara rağmen bütünlüğü bozmaması önemlidir benim için..

    ve birden fazla okuyup birden fazla olmamış dediğimdir şiiriniz yada hikayeniz..

    bazen böyle boş boş konuşurum siz bakmayın bana )

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara

    Sandukalar

    sandukalarda can yatıyor
    canlar içinde bir can var
    canlar içindeki
    câaan

    sandukalarda yazılar var
    kendi kendini okuyor
    kendi kendini okuyan
    yazılar

    sandukalar öd ağacından
    misk ile amber kokuyor
    cânımda tüten bir koku var
    câaan

    Asaf Halet Çelebi

    Boş Ev'lerde yine de ceviz ağacı sandıkların kokusu kalır.


    Cevap Yaz
  • Temel Kurt
    Temel Kurt

    Ellerim
    Perdelerini açıyor varlığının
    Bir başka çıplaklıkla giydiriyor seni
    Gövdelerini soyuyor gövdenin
    Ellerim
    Bir başka gövde yaratıyor gövdene


    oktavio paz

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara

    öykü insandan,eşyaya sinen insanlıklarımızın birikiminin seslendirilmesi gibi..

    ****

    necip fazılın eski elbiselerin hafızası öyküsünde elbiseleri giyenlere elbiselerin yaptığı tanıklıklar anlatılır..göz olup gözlemlediği insan yaşamlarını , insan kokusunu , insan anlamını anlatan bir dil haline dönüştüğünü farzediyor elbiselerin necip fazıl

    Bir alıntı:

    Düşün, düşün biz insanlardan evvel eskidiğimiz halde kaç insan eskitiyoruz? Bizim ıstırabımızı düşün! Biz vücutsuz kalan bir elbise miyiz, yoksa elbisesiz kalmış bir ıstırabın vücudu mu

    “ Düşün, bir elbiseyle bir vücut arasındaki esrarlı rabıtayı düşün! O elbise ki, terzinin
    elinden vücudun basit geometrisine göre yapılmış manasız bir kalıp halinde çıkar ve sonra bir
    vücuda yapışıp onun bütün hareketleriyle yaşamaya başlayınca ne hale gelir, düşün!
    Başlangıçta dümdüz bir alın gibi hiçbir şey ifade etmeyen elbiseler atılacağı güne kadar
    vücudun her hareketini saniyesi saniyesine kaydeden korkunç bir hafızadır. Birçok oturuş
    şekillerinin kabarttığı diz kapaklarımızı düşün! Her duygunun hususi biçim verdiği omuzlarımızı düşün..
    ****
    Bir şiirsel öykünmeyi andıran bu öykü, parnasien, kozmik dinlemeler yapmış sanki sandık odasında

    Anadoluda sandık gerçekten bir karakutu dur , kadınlarımız için...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Aynur Uluç