Kanadına Taş Değdi / Yaralısın Şehirli
Selam söyleyin köylerdeki mehtaba/ ömür azaldı, yaşlandı köylü artık/ Kalmadı yıldız, köylerin semasında/ cenazeler seyrine gelir sonunda. Yapacağını yaptın şehirli. Virane evler, orman olmuş bağlar bıraktın geriye. Yeni bir dünya, yeni bir hayat kurma sevdasını yüreklere bir kurt gibi düşürüp, köyümün insanlarını yollara revan eyledin. Yıllar sonrasının hesabını yapmadan düş yolculuğuna çıkıldı.
Bohçaları sırtladın, yorganları otobüs bagajına istifledin. Bulgur, un, turşu taşımakla başladı yolculukların. Sabî sübyan bebelerin ortalığı çınlatan avazları eşliğinde yol aldı gurbet kokan otobüslerim. Ayrılık denince, muavinle yapılan bagaj pazarlıkları kaldı akıllarda. Söğüt ağaçları, sararan tarlalar süzüldü gözlerinde. Yamalı asfalt yollarda yol aldın yıllar yılı.
İnsanların kâbuslarında büyüttükleri her acı, yüreklerine kor oldu zamanla. Umutla varılan şehirlerden geri dönüşler olmadan sonlandı çoğu zaman hayatlar. Gurbette biriktirilen paralar dahi köy-köylü vuslatını sağlayamadı. Yaban eller, saçlarını ağarttı genç bedenleri kocattı. Yıllar, özlemleri, hasretlikleri çoğalttı. Hafızası silinmeye yüz tutmuş beyinlerde anıları, çocuklukları, eski bayramları yaşattı.
Bir süre sonra köylü hüviyetin yerini şehirli kimliğine bıraktı. Yavaş yavaş yufka ekmeği, köy pekmezi azaldı, yol çıkınlarında. Elbiseler ütülü, duruşlar endamlıydı artık. Ellerinin nasırları yok oldu anlayacağınız. Köy havası hasta eder oldu kısacık izinlerinde dahi seni. Öyle ki kimi köylüm, artık tatillerinde de köyüne uğramaz oldular. Azda olsa durumu iyi olanlar Antalya sahillerinin müdavimi oldular. Köyün suyu da sert gelmeye başladı. En komiği de hava değişimi safsatası oldu. Adın şehirli oldu ya.
Ey şehir, köyümün dede yadigârı topraklarını yetim bıraktın. Ya kuruş kuruş asgari ücreti hesaplattın ya da piyango biletlerinden medet umar hale soktun köylümü. Köyünde bey, paşa olanı şehrinde kul, köle yaptın kendine. Köyümün gönderdiği gencecik civanmert delikanlılarını kır saçlı, beli bükülmüş olarak gönderdin gerisin geri.
Köyde kalanlar yavaş yavaş şehir adetlerini köye taşımaya başladılar. Doğal, temiz köy hayatına rafine edilmiş, pastörize edilmiş gözlerle bakmaya başlayanlar oldu. Yemek tabaklarını ayırmakla koyuldular işe. Köyün sokaklarını plastik atıklarla doldurdular. Her şeyi kabullenmeye hazır köylüm, kabullendi her bir şeyi. Zengin, fakir saf değiştirdi artık. Bir zamanların ileri gelen köylüleri, sayılı büyükleri değişti ilk önce. Yağan, gürleyen, asan, kesen beyler, ağalar kalmadı. İhtiyarlamış, kabuğuna çekilmiş, sakalları ağarmış, birde hacı olmuş amcalar oldu birçokları. Son model arabaların köyün tozlu yollarında tur atmasının üzerinden yıllar geçti nede olsa. Yıldızları seyrettiğin, yalınayak çamurlarda dolaştığın, hastalıktan burnunun sürekli aktığı hallerini unutalı yıllar oldu.
Yapacağını yaptın şehirli, ecdadımın emanetine ihanet ettin. Çocuk cıvıltılarını, bağrışmalarını çok gördün köyümün sokaklarına. Kuzular, oğlaklar otlamaz oldu dağlarımızda. Köyümün ihtiyar sakinleri pazardan gelecek iki kilo üzüme, bir koli yumurtaya bakar oldular. Bolluk, bereket kalmadı artık köyümde. Zenginleşen şehirlerimin yanında, gitgide fakirleşen köyüm kaldı. Köyümün kızgın arıları dahi oğul vermez oldu. Tek vefalı dost köyümün, rayihalar saçarak yükselen ceviz ağaçlarının bereketi, bolluğu kaldı. Kat kat hapishanevari, kaloriferli dairelerinde esir aldın köylülerimi. Gülümseyen gözler, al al yanaklar yerine somurtkan, beton soğukluğunda simalar bıraktın geriye. Gurbette ölünür nasıl olsa, kına yak ellerine kalabalık şehir.
İlkay Coşkun
22.04.2015
Kayıt Tarihi : 25.2.2010 19:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)