Kaç gün geçti böyle sessiz, sensiz, hissiz, buz gibi, yaşanmıyor gibi. Ben seni kaç gece bekledim böyle yağmurda sırılsıklam olmuş it gibi. Salkım saçak altında yatan sahipsiz yetim gibi. Bir telefonluk mesafedeydim oysa, gelmesen bile. Öyle bekledim seni. Öyle kanadım kırık, kolum kırık, kalbim kırık, hayallerim kırık, umudum kırık, saçlarım kırık. Yine de avunmaya çalıştım bana her ne bıraktıysan, onlarla. Bir resim var, içinde ‘biz’ varız, o resimde yaşanan büyük bir aşk var. Böyle sımsıkı sarılmışız birbirimize. Gözlerimizin içinde aşk gülüyor. Mutluluk yazılmış gibi alnımıza. Oysa tek başıma yaşıyorum şimdi bıraktığın anılarla. Ne kadar sahipsiz bıraktıysan ellerimi, bıraktığın yerden o kadar çok sarıldım ellerime. Bir zamanlar tutmuşluğun vardı çünkü. Hatta dudaklarında ki koru dökercesine öpmüşlüğün. Bana hayat vermişliğin de çoktur; kah sözlerinle, kah gülüşlerinle, kah öpüşlerinle. Artık verdiğin hayatı kat be kat geri alıyorsun benden, bir kadının yatağında sere serpe yattığın düşüncesiyle.. Biliyorum nice aşklar bitiyor, niceleri yaşanıyor, niceleri unutuluyor daha büyük bir aşkla. Ama ben seni unutturabilecek kadar büyük bir aşkı henüz adımlayamadım. Karşıma çıkan herkesi sana benzetip adamlıyamadım. Ne kadar çok şey götürdün benden, hiç hissetmedin mi ağırlığını be. Hiç mi yük olmadı omuzlarına, omuzlarından yoksun bırakışın başımı? Bükmedi mi belini bir gün bile, beni hiç olacak kadar eksilmiş bırakışın? ‘Ayrıldınız mı? ’ diye sorduklarında ben senin yerine de eğdim başımı yerlere. Ayrıldı diyemedim, ayrıldık dedim sorumluluğun hepsini sana yıkmaktan vazgeçerek. ‘Neden? ’lerini bilmiyorum diyerek geçiştirdim çoğu zaman. Sahi sevgilim, nedendi bu apansız ayrılık? En çok bunu merak ediyorum.. Bir insan tapar gibi severken, neden apar topar vazgeçerdi ki sevmekten? Üstelik sana ‘Neden? ’ diye sormak yerine, sadece; ‘Bana beni sevmediğini söyle.’ dediğimde ne de güzel söyleyememiştin. Yapamam demiştin. Neden yapamadın sevgilim? ‘Sevmiyorum artık.’ diyerek gitseydin böyle acımazdı belki de seni hala çok seven yanım. ‘Böyle ayrılık mı olur.’ diyesim geliyor da yine dilimi ısırıyorum bütün hıncımla. Her neredeysen, kimin koynundaysan, kimin kolundaysan, kimin hayatına ışık saçıyorsan, kimi mutluluğa boğup kimin yüzünü gülümsetiyorsan; önemsemiyorum. Tek bir şey istiyorum; ağladığımda hisset. Yada özlediğimde. Bakışlarını alıp önüne içinde kötü bir hisle uzaklaş nerdeysen. Aklına gelmesem bile içinde kötü bir his yaratayım; senin bile neden olduğunu, neden kaynaklandığını bilmediğin. Gecenin bir yarısı adını andığımda gözyaşlarıyla, yatağından fırla bir intihar düşüncesiyle. Kalk bir sigara yak içindeki sıkıntıya yenik düşüp. Ama bilme benim yüzümdendir. Hissetme yokluğunun beni ağlattığını. Ömrün boyunca en kötü hisler bırakmasın yakanı sevgilim, dilerim. Dilerim yıllar sonra bir gün bir yerde karşılaşırsak, elin ani bir refleksle kalbinin üzerine giderse, anla bendim o kötü his. Anla bendim uykularını bölen. Bendim gün ortasında durduk yere vicdanını huzursuz eden. Bendim yersiz yurtsuz kalıp yüreğine ağrı niyetine çöreklenen.
Annem çağırıyor, sonra ağlatmaya devam ederim sensiz geçen günlerimi..
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta