Henüz yola çıkmaya hazır değilim,
Gözlerim görmeye hazır değil,
Süslü vitrinlerdeki kirli elleri…
Korkuyorum,
Ayaklarım gitmek istemiyor daha ileri…
Yuvarlak masalarından
Korkuyorum,
Adalet dağıtır gibi görünüyorlar
Çocuklara,
Defalarca sularda
Boğuyorlar,
Onlara
Kıyıyorlar oysa…
Anneler,
Kaç bin yıllardan beri,
Gözlerinden eksilmeden ümitleri
Ve artarak özlemleri,
Bekliyorlar bir anne sabrıyla,
Bir merhamet sahibi
Bulacak diye,
Sepetlere koydukları masum bebekleri…
Masmavi
Tertemiz bir gökyüzü,
Ulu dağlar esintisi,
Sarı, beyaz çiçekler,
Mesela çiğdemler,
Gecelerin yanıp sönen yıldızları,
Bir de nurlu ayları,
Çocukların masalları,
Masallarında uçan halıları,
Yakar topları
Neşeyle oynadıkları…
Beyaz sayfaları defterlerin,
Kitapların
Altı çizilmiş bölümleri,
Gökkuşağının baskın renkleri
Zalimlerin vicdanlarının huzura ermesine feda ediliyor gibi…
Yine kardeş gibiler,
Gülüyorlar beraber,
Modern paylaşımların
Keyifli hali üzereler…
Altın tepsiler içinde,
Kara bir geceye doğru sürüklüyorlar
Oysa geleceği…
Büyük bir aymazlıkla
Kutsuyorlar kıyımlarını…
Sonra da
Deniz kıyılarında yıkıyorlar,
Kanlı ayaklarını…
Korkuyorum,
Oysa korku nedir bilmem ki ben,
Yüreklerinde saklı nefretten korkuyorum,
Gözlerinde görünmeyen…
Korkuyorum,
En güzel resimleri çizmelerinden
Kanlı elleriyle…
Korkuyorum,
Doymak bilmeyen iştahlarından
Dişleri takma olsa bile…
Bu;
Tahammülsüzlük,
Açlıktan değil,
Yokluktan değil…
Bu;
Mutluluğuna kast etmek insanlığın,
Paylaşmaktan ya da paylaşmamaktan değil,
Mirasıdır eski asırlardan tevarüs düşmanlığın…
Biliyorum;
Bir yol var
Bir olmanın bir kalmanın bir yolu var,
Nefretin, öfkenin uzağında bir yol,
Kanın, gözyaşının yanına yaklaşmadığı,
Sevginin yerini kinin almadığı,
Sevginin yerine öcün konmadığı…
Biliyorum;
Ellerinde silahların ağırlığı olmadığı,
Barutun kokusunun bulunmadığı,
Çocukların oyun zamanlarında,
Üstlerini tozun toprağın batırdığı zamanlardan kalma bir yol var…
Biliyorum;
Geceler bitecek sabah olunca,
Öfkeler dinecek sevgi selinde…
Çiçekler açacak dağlarda,
Baharlar olacak yollarda…
Biliyorum;
Bir gün bırakılacak tüm ağırlıklar da,
Yürekten başka yük taşınmayacak omuzlarda…
Oysa
Sen bilmiyorsun
Gökyüzünün rengini,
Saçların dökülüyor gözlerinin önüne,
Bir adımlık bir dünyada yaşıyorsun…
Ufukları ellere bırakmışsın bütünüyle
Çiçeklerin kokusunu almıyorsun,
Niçin bu kâbuslardan uyanmıyorsun…
Niçin,
Ellerinde barut kokusuyla
Kınalı kuzuların ardındasın,
Saçlarına taç yapsın diye
Sevdiğine çiçek toplamak varken…
Kopamıyorsun neden
Elleriyle karanlığı besleyenlerden…
Kayıt Tarihi : 28.2.2013 09:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!