Her akşam
Kızıl Güneş’in düştüğü yerde,
Mor eteğini giyinirdi dağlar.
Ve gök kubbe
Yakardı kandillerini
Karanlığa meydan okurcasına...
Bir rüzgâr eserdi,
Özgürlük timsali coşkusuyla
Yanaklarımızdan öperek
Kucaklayıp gümüş bulutları,
Elerdi köyümüzün topraklarına.
Sığ gelmişti bize,
Derelerimizin narin akışı…
Büyüsüne kapıldık nehirlerin
Ve düştük şelalesinden,
Cazibeli bu şehrin tuzağına…
Bilemedik,
Nehirlerin bir yılan gibi
Süzülüp meçhule çıkışını
Ve bilemedik,
Sinsice nasıl canlar alışını.
Meğer özgür bir dünyanın
Sevda patikalarını terk edip,
Kan kokan asfaltlarında
Öğütmeye gelmişiz zamanı.
Kimine ekmek,
Kimine şampanya damıtırken
Bu kentte fabrikaların dişlileri;
Kırıntılar aranıyordu bir yandan
Sosyetenin ayak izlerinde...
Artık kum saati değil,
Kan saati ile geçiyordu zaman.
Ya zihnimiz icraya veriliyor,
Ya da alın terimiz içiliyordu
Mum kokulu kadınların koynunda…
Belki bu yüzden
Işığını saçmaz olmuş yıldızlar.
Ve belki de bu yüzden
Koca Şahin bile uçmaz olmuş
Bu kentin gri semalarında…
Kayıt Tarihi : 23.2.2022 22:49:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
02 / 10 / 2010
![Şair Şahin Karaman](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/02/23/kan-ve-kum-saati-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!