Kan Üstüne Çeşitlemeler Şiiri - Alaaddin ...

Alaaddin Emre
443

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kan Üstüne Çeşitlemeler

Âdem

Âdem, derenin yakınlarında bir kayanın arkasına gizlenip hörgüçlü yaban
öküzleriyle ren geyiklerinin su içmeye gelmelerini beklermiş. Güneş geçici
bir an için dünyayı terk etmek üzereyken ormandaki geyikler gelirlermiş derenin kıyısına su içmeye.
Âdem, geyiklerden birine büyük bir hırsla fırlatırmış öldürücü
silahını.Vurulan geyik yere düşerken diğerleri büyük bir şaşkınlıkla kaçışırlarmış ormana.
İlkin debelenirmiş yerdeki geyik. Sonra kımıltısız kalıverirmiş. Sırtından karnına,ince bacaklarına doğru akarmış sıcacık kan.

***

Arena

Kalabalık...Ortalık çok kalabalık. Kana, ölüme, hayvanlığa susamış bir yığın insan çılgınca bağırıyor, çığlıklar savuruyor.

‘’ Ave Caesar,morituri te salutant. ‘’

İmparatoru selamladıktan sonra dövüşe başlayan gladyatörlerden ikisi de hazırdır ölüme.
Sol ellerinde birer kalkan tutuyorlar.Yaralanmayı, ölmeyi ellerinden geldiğince gereltiliyebilmek için olsa gerek. Pazubent var sağ kollarında. Bileklerinde de bileklik.
Başlarına geçirdikleri miğferlerin tepesindeki tüyler renkli.Birinin mavi, ötekinin sarı.
Bağrışmalar, çığlıklarla sürerken dövüş, birdenbire miğferi sarı tüylü gladyatör sırtüstü düşer yere.
Seyredenlerin tümü daha çok bağırarak kalkarlar yerlerinden. Yerdeki yenik düşmüş gladyatör kalkanını bırakıp sol kolunu kaldırır havaya.Aman diler.Bağışlanmasını ister halktan. Gözleri, ucu karnına dayalı olan kılıca takılıp kalır bir an. Doğrulup kalkmaya yeltense midesine girecek kılıç. İndirir kolunu, kımıldamaz. Yenik düştüğünün bilincindedir artık.Üstün gelen, miğferi mavi tüylü gladyatör kılıcını çekmeden yerde yatanın karnı üstünden, sağ ayağını kılıcının yanına getirip yenik düşenin bastırır karnına.Seyredenlerin
parmakları önemlidir onun için. Kana susamış parmaklar yeri gösterir.Havaya kalkan kılıç iner yerdekinin çıplak boynuna., yerdeki son
kez bağırır.Bağırmasına karşın ne dediğini anlayamaz seyirciler. Kan olanca çirkinliğiyle fışkırır artık geçmişe karışan gladyatörün boynundan.
Zor tadılır bir tadı tatmanın bağırışlarıyla dolar bütün arena. Defne dalıyla para sunarlar yenen gladyatöre.
Sonra kılıcını yerdekinin boynuna indirirken,ölmek üzere olan gladyatörün ne dediğini,,ne diye bağırdığını sorar meraklı birkaç seyirci. '' Tanrım...'' diye bağırmış ölmek üzereyken yerdeki.
‘’ Tanrım...’’ demiş. Yardım isteyen bir yakarış olabilir bu.
Tanrı’yı yardıma çağırış. Ne ki; onca uğraşı içinde Tanrı, nasıl kulak verecekti bu yakarışa...
0 zamanlar Tanrı, İbrahim ‘in düşüyle meşguldü.

***

İbrahim’ in Düşü

İbrahim’e düşünde oğlunu kurban etmesini bildirir Tanrı. İbrahim inanmış bir kulu Tanrı’ nın.Buyruğu yerine getirmek üzere yatırır oğlunu dizlerinin dibine. Elinde bıçak, tam oğlunu adayacak ki, Tanrı sınadığını duyurur İbrahim’e.
Ve bir koç iner gökten yere.

***

Koç

‘’ Bismillahirrahmanirrahim...’’

Bıçağın gidip gelmesiyle kanın fışkırması bir oldu koçun boynundan.
Beyaz, kıvırcık tüyleri kana bulandı. Yeni açılmış bir çukura boşaldı kanı, düşen kellesiyle birlikte.
İlkin acıyla gümrah, giderek yavaşlayarak.Debeleniyor, ölmemek için direniyordu koç.Yararsız, boşuna, geç kalmış bir direnişti bu.
Adam elindeki bıçağa baktı. Gözlerini kapattı. Bir an önce bitsin istiyordu bu iğrenç,bu tiksinti verici iş.
Çocuklar acıyarak bakıyorlardı koça. İçlerinden biri bir daha et yemeği yememeğe karar verdi kendi kendine.

***

Kapkara Bir Kuş

Kendi kendime sorarım hep. Hazır mıydılar ölüme Ağustos’un altısını gösterirken takvim yaprakları Hiroşima’ da. Kapkara bir kuş, kapkara bir gün sunarken berbat sesiyle.
Aynı kuş konarken üç gün sonra Nagasaki evlerinin damlarına, hazır mıydılar? Yanık kokuyordu her yer, her şey, insan eti ve kan kokuyordu.
Hepsinden çok da ölüm. Sağ kalanlar burunlarını tıkayarak geçtiler sokaklardan.

Kuş göç etti durmaksızın ordan oraya.

***

Mart

Sağ kalanlar anımsayacaklar. Soğuktu. Mart mıydı aylardan? Sanırım.
Belkide sonraydı...Eylül müydü yoksa? ...
Kan, demir parmaklıklardan süzüldü, kapı altlarından geçti. Caddelere sokaklara döküldü. Ölüm, kırk evin kedisiydi sanki. Evlerde miyavlamayı andıran ağlayışlar. (Ağlayışlar hiç dinmedi.) Yersiz akan kandan, zamansız ölümlerden aklını yitirenler oldu. Akıllananlar da...

Alaaddin Emre
Kayıt Tarihi : 21.9.2007 03:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


* Kan...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Alaaddin Emre