Kan Reçetesi Şiiri - Arkadaş Zekai Özger

Arkadaş Zekai Özger
19

ŞİİR


182

TAKİPÇİ

Kan Reçetesi

Kara bir gök için çok şey söylenebilir elbet


İşte benim bulutum
pas tutmamış sözcüklerden örgülü bir ağıt
alnına halk sıçramış neferlerin çılgar gözleriyle
sana
ey rengi tarihini utandıran elbise

Yüzün hiç yabancı değil
sen eski borazanların gedikli çalgıcısı
sesine küflü ambarların kokusu sinmiş
irin salgını, cinayet fotokopisi ve kangren depolanmış
eskimiş tarih satıcısı ambarların kokusu.

Burnum duymuyor ama seni
uslanmış ıtır kokusunu da duymuyor
benim burnum
benim burnum
vahşi dağ çiçekleri, bozkır gülleri ve devedikenlerinin
kırları genişleten halk kokusuyla yanıyor
genzim çatlıyor
genzim çatlıyor ve seni de çatlatıyor
el illizyonizmin sırça küresi.
sana kim sus dedi Kalbim.
Dünya bir ateşten top gibi kavruluyorken
toprak güneş sıtmasıyla sarsılıyorken
burda, orda, öte yanlarda
alınterinin öfkeyle fışkıyan şavkı
yeryüzünü yeniden biçimliyorken
ve depremle sarsılan halkların beyni
illizyonizmin büyüsünü bozuyorken
seni kim büyülemek istiyor Kalbim.
Bildim hiç kuşkusuz
su yılanları, yeraltı fareleri ve akbabaların koruyucusu
çarpıcıların, kemirgenlerin, leşçilerin
şaşırtılmış kolcusu.

Usul usul da gelsen, harlayarak da gelsen
el illizyonizmin güleryüzlü büyücüsü
masken kandırmıyor çoktandır beni
beni ve benim gibi
dünyaya kanından dürbünle bakanları
soluğu cehennem yakanları.
Çünkü biz hayatı kendi aynasından gördük
biliriz sırça kürenin yaldızındaki puştluğu
Ey tırnaklarımı büyüten tahammülsüzlük
beynimde hora tepen on sivri bıçak
senin kendi damarında denediğin keskinlik
halkının alnındaki tomurcuğu patlatsa da
kan kendini aldatmaz
kan kendini aldatmaz

Kalbim!
bu acıya dayan
varsın işkenceler dağlasın seni
duru bir gök için vahşete katlananlar
acıyı bir silah gibi göğsünde saklamalı

Kalbim!
bu acıya dayan
bu acıya dayanman için
yaranı iyileştirmek için sana
parçalanmış gül cesetlerinden bir reçete

vereceğim

vahşet dağlarından kızgın kemik külleri
işkenceler ovasından kan dölleri
ve yangınlar vadisinden dehşet bir ateş.
Kan kokusu büyüyü bozmak için
Kemik sıcaklığı sırça küreyi eritmek için
Ateş kırmızısı göğü aydınlatmak için

Böylece dirilir içindeki gül cesetleri bile
dirilir ve o zaman
çılgın bir şafakla tazelenen gökyüzü
bir taze tomurcuk gibi açar
kanıyan alnında senin.

Kalbim!
sen varsın
sen tökezleyen bir şarkı değilsin
ne de uzun, yanık havalı türkü
sen kendinin ezgisisin.

Yırt öfkenin sabredilmez dağarcığını
dağılan, saçılan ne varsa hepsi senindir
kara bir gök ancak bunlarla arınır
ve elbette yeter bunlar sırça küreyi dağıtmaya
acı diye ne varsa hepsini onarmaya

Kalbim!
elimden tut
elimden tut
sensiz birşey yapamam.

Arkadaş Zekai Özger
Kayıt Tarihi : 14.11.2002 12:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Kasır Galı
    Kasır Galı

    Toplumcu Gerçekçi şairlerden...
    Ruhu şad olsun..

    Erken ölmeseydi, Can reçetesini de yazsaydı....

    Cevap Yaz
  • Matmazel Siyah
    Matmazel Siyah

    Bu şiirin üzerine şiir yazılır, öylesine muazzam şiİrdir.

    Cevap Yaz
  • Kamelya Demir
    Kamelya Demir

    Kara bir gök için çok şey söylenebilir, tökezleyen bir şarkıyı eş seçip ağır aksak geçiyorum ıtır kokuları içinden..yürek nerede yıkanıp yunmalı diye bakındım satırlara, parçalanmış cesetlerden reçeteler topladım, birazda hasret en acıyan yerinden.

    Cevap Yaz
  • Orhan Ateş
    Orhan Ateş

    KAN REÇETESİ


    Kara bir gök için çok şey söylenebilir elbet


    İşte benim bulutum
    pas tutmamış sözcüklerden örgülü bir ağıt
    alnına halk sıçramış neferlerin çılgar gözleriyle
    sana
    ey rengi tarihini utandıran elbise


    Yüzün hiç yabancı değil
    sen eski borazanların gedikli çalgıcısı
    sesine küflü ambarların kokusu sinmiş
    irin salgını, cinayet fotokopisi ve kangren depolanmış
    eskimiş tarih satıcısı ambarların kokusu.


    Burnum duymuyor ama seni
    uslanmış ıtır kokusunu da duymuyor
    benim burnum
    benim burnum
    vahşi dağ çiçekleri, bozkır gülleri ve devedikenlerinin
    kırları genişleten halk kokusuyla yanıyor
    genzim çatlıyor
    genzim çatlıyor ve seni de çatlatıyor
    el illizyonizmin sırça küresi.
    sana kim sus dedi Kalbim.
    Dünya bir ateşten top gibi kavruluyorken
    toprak güneş sıtmasıyla sarsılıyorken
    burda, orda, öte yanlarda
    alınterinin öfkeyle fışkıyan şavkı
    yeryüzünü yeniden biçimliyorken
    ve depremle sarsılan halkların beyni
    illizyonizmin büyüsünü bozuyorken
    seni kim büyülemek istiyor Kalbim.
    Bildim hiç kuşkusuz
    su yılanları, yeraltı fareleri ve akbabaların koruyucusu
    çarpıcıların, kemirgenlerin, leşçilerin
    şaşırtılmış kolcusu.

    Usul usul da gelsen, harlayarak da gelsen
    el illizyonizmin güleryüzlü büyücüsü
    masken kandırmıyor çoktandır beni
    beni ve benim gibi
    dünyaya kanından dürbünle bakanları
    soluğu cehennem yakanları.
    Çünkü biz hayatı kendi aynasından gördük
    biliriz sırça kürenin yaldızındaki puştluğu
    Ey tırnaklarımı büyüten tahammülsüzlük
    beynimde hora tepen on sivri bıçak
    senin kendi damarında denediğin keskinlik
    halkının alnındaki tomurcuğu patlatsa da
    kan kendini aldatmaz
    kan kendini aldatmaz


    Kalbim!
    bu acıya dayan
    varsın işkenceler dağlasın seni
    duru bir gök için vahşete katlananlar
    acıyı bir silah gibi göğsünde saklamalı


    Kalbim!
    bu acıya dayan
    bu acıya dayanman için
    yaranı iyileştirmek için sana
    parçalanmış gül cesetlerinden bir reçete

    vereceğim

    vahşet dağlarından kızgın kemik külleri
    işkenceler ovasından kan dölleri
    ve yangınlar vadisinden dehşet bir ateş.
    Kan kokusu büyüyü bozmak için
    Kemik sıcaklığı sırça küreyi eritmek için
    Ateş kırmızısı göğü aydınlatmak için


    Böylece dirilir içindeki gül cesetleri bile
    dirilir ve o zaman
    çılgın bir şafakla tazelenen gökyüzü
    bir taze tomurcuk gibi açar
    kanıyan alnında senin.


    Kalbim!
    sen varsın
    sen tökezleyen bir şarkı değilsin
    ne de uzun, yanık havalı türkü
    sen kendinin ezgisisin.


    Yırt öfkenin sabredilmez dağarcığını
    dağılan, saçılan ne varsa hepsi senindir
    kara bir gök ancak bunlarla arınır
    ve elbette yeter bunlar sırça küreyi dağıtmaya
    acı diye ne varsa hepsini onarmaya


    Kalbim!
    elimden tut
    elimden tut
    sensiz birşey yapamam.

    (Kasım 1971 - Yansıma)






    Arkadaş Zekai ÖZGER

    tamamını yüklemek istedim gerçekten harika bir şiir

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Arkadaş Zekai Özger