İşte bir ceset daha,
Yeni ölmüş olsa gerek
Bir evrimin sonuna,
Bir döngünün başına
Gider, gelir, döner ömrüm..
Dostum iki başlı kurbağa,
Kumdan sarayın prensiyim
Güneşi de benim, tarlası da
Kaçamak aşklar zindanlarda
Parmaklığı gavur, aşkı hain
Uzun surlarında cesaret,
Canı cehenneme yakıştırmazda,
Yıldızı güne yakıştırır pembe düşler
Köşe koltuk dipsomani,
Aşkın kleptomani
Avaz avaz bağırırda evren,
Bir kedi bile duymaz sesini...
Ben bir garip yazarım
Hem yazarım hem de yazmam
Kime ne..
Beni senden çok severim
Hem severim hem söverim
Sana ne..
Bazen havlarım, bazen miyavlarım
Bir gün gelecek taptığın teknoloji
Anlatmak istediklerimi sana anlatacak..
Zamanın arkasındaki göz kapandığında,
Beni bugün anlamadığın için
Pişman olacaksın
Demir göz güneşe baktı son defa...
Eriyeceğini biliyordu
Tüm moleküllerini sıkıştırdı bir solukta...
En azından direnmeliyim yaşam için..
Bilseydim baharın sırtını okşar,
Oksijeni dikkatli kullanırdım sabahları
Kilitsiz tahta kasamda sırra kadem basmış
Avuntularımı saklardım sinsice...
Yürüyerek her yere gidebilecekken
Büyük yuvarlak küçüğüne baktı
Kutsal ateş bağırdı
Bütün renkler çadırımda
Ateş suyu kıpkırmızı
Kutsal ateş kayaları yaktı
Dört sandalye, bir masa değilmiş hayat
Yüksek tepeden bütün şehre bakarken,
Sadece istediğin yeri görmek bile....
Boş sandalye ağaç, boş masa dekor
Yırtık kağıtlarda geçmişi arayan hasta kalp
Yırtık zamandan ay son dördün
Tanrı şeytanın kuyruğuna basmış
Gözleri açılmamış bir yavru
Beyni ile annesini arıyor çığlık çığlığa..
İsterik çarşaflar yastığa dolanmış
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!