Okul defterini kucaklayıp göğsüne bastırarak yürürdü,
diğer kızlar gibi
Gözlerindeyse bastıramadığı
saklayamadığı
asla aydınlatamadığı bileylenmiş giz vardı.
Oturduğu sınıf sırasında yanı hep boş
Lanetli fil gizleyerek bedeniyle hüznünü
Mezarlığa doğru karamsar ve bunalımlı
Sanki adımlarının bile kabalığından utanmaklı
Özlüyor gecenin sakladığı günü
Belki sigara, belki bir yudum bira
Miğferinin üzerine konan kelebek, askere
Tren garındaki ışıkların aydınlattığı,
Küçük kızı hatırlattı.
Kızın kokusunu içine çekmişti,
Küçük gözlerinin büyük dualarıyla birlikte.
Kulaklarını aç ve iyi dinle, duyuyor musun?
Kullanılmayan bir dilde, ağıt yakıyor kız
Kilisede çanlar çalıyor, tütsüler koku yayıyor
Törene gelenler en güzel kıyafetlerini giymiş, ağlıyor
Sanki havada kükürt kokusu var, çiçeklerden yayılan
Soğuk alevlerin ürperttiği tenimin çığlığı
Yankılarıyla sardı cehennem mağaralarını
Artık gülemiyorum, olsun
Bağırmayı öğrendim
Dudaklarım kupkuru,
Sadece biraz su...
‘’ Kapılarınızı kilitleyin ve sakın açmayın ’’
Sadece bunu söylediler;
Kararttığımız odalarımızda
Bekledik ve dinledik;
Bir süre sadece orkestranın melodilerini
Ölü doğan bebeğin dudaklarında gülümseme vardı
Belki de yaratıcı bunalımdaydı yaratırken cesedimi
Yılanların kaygan derisini öpercesine öp beni
Romantik değilse de gerçek bu değil mi?
Kusturamadım düşünce zehirlenmesindeki midemi
Gemide kadın uğursuzluktur...
Hava kararınca, sürüklenince rüzgarda dalgalar
Kaptan dalgın ve düşünceliyse kamarasında
Tayfalar yıldızlardan korktuysa, sonsuz okyanusta
Affet beni fırtına gözlüm, deniz coşuyor gözlerinde
Durum pek iyi sayılmaz;
Nefes almaktan kurtulamadım henüz,
Ama azalttım, bırakmaya çalışıyorum,
Tiryakisi değilim fakat alışkanlık oldu yaşamak
Hala kırmızı ışıkta geçiyorum
Sırtımı yasladığım duvarda
Sprey boyayla ‘’Beraber Öleceğiz Tanrım’’yazılı
Hiçbir yüzde tanrıya rastlamadım
Oysa sayamayacağım kadar yüz gördü;
Gözlerim...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!