Sahi ne çabuk geçti o güzel yıllar.
Bir bir yok oldu emmiler dayılar.
Basma fistanlı, bürüncekli bacılar,
Hepsi unutuldu, sanki yaşamadılar.
Komşu bahçesinden erik çalardık.
Kelimeler basit kalır aşkımı anlatmaya.
Belki yanılırım deyip başladım anlatmaya.
Yine bir düğün idi, gördüm bu dilberi.
Henüz yolun başında aşık etti gözleri.
Önce bir bir süzdüm düğündeki sizleri.
İşte geldim yirmi dokuz – otuz yaşıma,
Kader işte, yatak serdim kale bent taşına.
Aslına bakarsan sen açmıştın bu işleri başıma,
Ben de zora düştüm sen neden gelmedin?
Bazen yere göğe sığdıramadın övdün de övdün.
Şahsım için etmedim kimseyle münakaşa,
Yalnızca sizler için düştüm telaşa,
Düşman gayreti güderek geldim bu yaşa,
Eski düşmandan dost olmaz, aklınız başa.
Madem dost idi, neden kavga ettiniz.
Benim bu yaptığımı çok görme emi,
Senin bana yaptıkların hududu aştı.
Her fırsatın, bulunca yaktın yüreğimi,
Fazla sevinme sakın, kor alevlere alıştım.
Bazen dertlendim anlattım derdimi
Bu gece, giderken bu şehirden,
Yollara bakıpta ağlayacaksın.
Şimdilik neşen yerinde amma,
O zaman karalar bağlayacaksın.
Cesaretin yoksa gidip gelmelere,
Doktorlar ölüm haberini verince gece,
Çıkmadı ağzımdan kelime, ne de bir hece,
Ben daha doyamadım sana gönlümce,
Ölüm haberin almak zor geldi Annem.
O an koştum hastaneye benim solgun,
Aklımdan çıkmıyor masum gülüşün,
Deliyor ciğerimi o boynunu büküşün.
Her fırsatın buldukça sarıp sarıp öpüşün,
Biran olsun aklımdan çıkmıyor Babam.
Daha ömür tükenmeden yoruldu beden,
Dün gece rüyamda gördüm seni
Nasılsın diye sormuştun bana
Birazcık kalbimi kırdılar amma.
Üzülmeyi de zamana bıraktım.
Yaşamaya çalışıyoruz bu hayatı,
OĞLUMA ÖĞÜT
Evvel zaman önce kuruldu düzen.
Babanım ben, bu mısraları dizen.
Sakın İslam’dan sapma oğlum.
Hem kendini hem ümmeti üzen.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!