Sence mâkbûl olan kurumu,yaş mı?
Önüne eğilen riyâkar baş mı?
Senin gönlün gönül,bizimki taş mı?
Nerde emin belde,“TÛR” be Kâmil bey?
Bilmem sen mi haklı,yada ben miyim?
Kalleş mi,nânkör mü,gerçek er miyim?
Gün gelir gül koklar,gül derer miyim?
İçime batıyor, hâr be Kâmil bey.
Kendi hüküm koyan kaçmaz hükmünden,
Dostlar bizâr olmaz,dostun yükünden,
Sende benim gibi çile küpünden,
İçemedin zehri-Mar be Kâmil bey.
Canımı yakarken bağrımdaki ok,
Onların sırtı pek,karınları tok,
İçimdeki ateş cehennemde yok,
Dışım soğuk soğuk, ter be Kâmil bey.
Yüreğim sevdalı,elimde nasır,
Sırtımdaki dağlar,dağları taşır,
Karanlık dünyama tam yarım asır,
Aramak mı suçum, “fer” be Kâmil bey?
Münkir ordusuyla âşığın şevki,
Zerrece azalmaz çoğalır belki,
Himmetin,ikramın,tâltifin ne ki?
Götür isteyene, ver be Kâmil bey.
Kapanır mı sandın,beni her söze,
Biz öze bakarız,elden ne bize,
Can veririm amma bastığım ize,
Nerde öylesine, er be Kâmil bey.
11.07.2000
Mustafa YaralıKayıt Tarihi : 17.5.2007 14:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Biz öze bakarız,elden ne bize,
Can veririm amma bastığım ize,
Nerde öylesine, er be Kâmil bey.
HEYHÂT! NERDE 'ER' KIYMETİ BİLİNMİŞ Kİ?!!
TÜM YORUMLAR (1)