Ben ne âkilim ne divane .
Çaresiz mahsun bir baba
Ekmeğini üleşiyor yavrularına
Hunharca sille yemiş gibi mahçup
Sanki esir bu cihanda .
Büyüdüm artık .
Yaş seksene ermeden
Dizlerim titremeye
sakallarım ağarmaya , ağırlaşmaya
ölüme yakınlaşmaya başladım .
Aldı götürdü beni yerimden etti
Ufak bir yel ile .
Sürgün yaşadım ellerde hasretle .
Heyecanla bekledim günlerce
Fakat her akşam of çektim sitemle .
Daha doyamamıştım tattım gurbeti
Hissediyorum
Bulutların arkasından
Yıldızlar kayıyor meçhulden
meçhule .
Şehrin ışıkları ,
Delikli duvarlardan sızan tozlu ışıklar
Ayaklarıma vuran ayakkabım
Ve kalem olmadan yazılan şiir .
Devran döndüğünde zannetmiyorum
ben aynı kalırım
Hiç düşünmüyorum insanların aynı
Yürüyorum
Yürüyorum yalnız kalmalıyım
Ve kendimle konuşmalıyım
Tepeden kızgın güneş yakıyor tenimi
Bir istirhamım var ey insanlık
Gidin burdan yalnız kalmalıyım .
Zaman
Yağmur gibi akıtırken üstümüze
Kalınca sözlerini
İnsanlar beklerken bir kadehlik yazıdan
toprağın altını
Bağışlanan insanların geçtiği yola doğmuş
İnsan sevdiğini sevdiğine söylemeli ,
El değmemiş aşkını ...
Gönlündekini sayıklamalı .
Ama bir deniz sessizliğinde
Ama bir kasırga hırçınlığında .
Tertemiz duygularından bir pare sunmalı .
Kaybolup gitmek isterim
Bu odadan
Bu şehirden
Ve
Sensizken ben heryerden ...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!