Yüzyıllık şamdana bağdaş kuran mum,
Kafam gibi, karmakarışık masama gözlerini dikerken,
Kalem kağıda içini döküyordu:
Hey gidi günler hey!
Kalem:
-Gecenin sağır anlarında;
Bir mum ışığında yahut bir gaz lambasında,
Hasretimizin vuslatı, muştu olurdu geceye.
Dedi, gözyaşları kağıdın sinesine sızarken...
-Bazen askerdeki oğula,
Sıla özlemini dindirecek nameler sızardı,
Yüreğimden yüreğine.
Dedi, gözleri kağıdın gözlerinde kaybolurken...
-Bazen sevda olur, çiçek açardım üzerinde.
Aşıktan maşuka yol bulan gönül namelerini,
İlmek ilmek dokurdum bembeyaz göğsüne.
Dedi, elleri kağıdın ellerinde kenetlenirken...
-Bazen de Araf’ta kalmış mustağriplerin
Ruh iniltileri duyulurdu sayfalarında.
Beyni kemiren sorular çınlatırdım duvarlarında.
Dedi, ruhu kağıdın düşüncelerinde sabitlenirken...
Ey kağıt! Dedi, kalem.
‘Söz uçar yazı kalır.’ da göç eyledi, Öte’ler diyarına.
Ne ben artık eski benim, ne de sen eski sensin.
Bekleme artık beni, kavuşmamız mahşere kaldı.
Derinden bir of çekip, gecenin karanlığına karıştı.
KEYFE KEDER
18.02.2018 saat:17.13
Kayıt Tarihi : 13.3.2019 18:03:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Keyfe Keder](https://www.antoloji.com/i/siir/2019/03/13/kalemin-inlemeleri.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!