Gün nöbetini devrederken akşama,
Yine efkârdan ses var bizim diyarda.
Sağnağa beş kala anları yine…
Göğe ağan bulut, beynimi perdeleyen sis,
Ruhuma dökülecek damlaları düşünüp,
Neme susamış toprakla beraber
Bekliyoruz nefessiz.
Ve her yeri, her şeyden gizleyen
Gizemli karanlık sarar.
Geceyi yırtarak içime doğan ışık
Dev bir şimşek olup çakar.
Yıldırımlar düşerken düşlerin en derinine,
Uykusuz çocuklar masumca bakar.
Sarılır dağ misali dayandıkları,
İlk aşkları annelerine…
Kalemin gönlünü saran hüzünle
Gözüne yürüyen damlalar,
Mısra mısra, hece hece,
İşte böylece bu gece inerler yere.
Bir yandan alıp götürürken beni gaibe,
Serinliğe hasret, kurumuş arzı
Şefkatle okşayıp sular bin kere.
Her damlası sanki iner bağrıma.
Yüreğime dinleyip de gelmişler,
Gönüller inleten sessiz çağrıma.
Kalbime süzülerek ansızın ıssız gecede,
Deva olmuşlardır tüm ıslaklığıyla,
İlaçtan bi ümit gizli ağrıma.
Malum olur onlara bütün esrar-ı efkâr.
Bilirler, tanırlar beni,
Ve yalnız onlar anlar.
Benimle beraber ve benden içeri
Yağmur olur, sel olur,
Sevda bahçesine nazlı yol olur,
Derinden ağlar.
Faruk ATEŞ
Gündoğmuş
20.05.2011
Cuma/16:45
Kayıt Tarihi : 26.5.2011 18:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)