Kalem ve karanfil yolun incesi
Kelamdır sevginin nurlu gecesi
Kalem ve karanfil aşkın hecesi
Kelamdır kalemde açar karanfil.
Sonsuz bir ateştir yüreği yakan
Dününde gününde gönüle akan.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Çok güzel bir şiir ışıklar içinde uyusun
Değerli bir insan usta kalem Nazır Hocamızı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Allah'tan sevdiklerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Rabbim rahmet eylesin mekanı cennet olsun
Biz iyi bir insan olarak bilirdik
Allah Rahmet eylesin,yakınları ve tüm sevenlerine başsağlığı dilerim.
Değerli şair Nazır çiftçi hocamı sayfadan duydum ve çok üzüldüm
Dünyanın kanunu ve düzeni bu bir gün gelen bir gün gidecek mutlak
Bu gün varız yarin yokuz kimse bilemez sevdiğim bir şairdi
ALLAH rahmet eylesin mekanı cennet olsun ailesine ve sevenlerine
sabırlar diliyorum
KALEM ve KARANFİL
Daha önce çok uzun ve kapsamlı bir yorum yapmışım.
Yorumum aşağıdaki linkten veya şiirin yorumlar kısmından görülebilir.
https://www.antoloji.com/kalem-ve-karanfil-siiri/yorumlari/sayfa-3/
Telefonlarda “ALO” demek yerine “BABAMIN BÜYÜK OĞLU” veya “ANAMIN BÜYÜK OĞLU” diye nazire yaparak hitap ettiğim büyüğüm, öp-öz ağabeyim ‘Nazır ÇİFTÇİ’nin vefatıyla teessüre gark olanlardanım.
BEN DE ÖNCELİKLE ÇOK SEVDİĞİM, BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ OLAN AĞABEYİME RAHMET DİLİYORUM.
Zaman zaman şiirleri üzerine konuşurduk. Bazen takılarak “yahu, şu dizede ne anlatıyorsun? Daha net ve açık olamaz mısın? Başka türlü ifade edemez misin?” diye latife yapar, arada kızdırırdım.
O da bana:
“Boş ver gardaş!.. Anlayan anlar” derdi.
Ben de:
“Ben anlamıyorsam, senden açıklama istiyorsam, başkaları ne anlayacak? Seni nerede bulacaklar?” diye takılır, daha titiz olması için kendimce ufacık ufacık katkıda bulunmaya çalışırdım.
.
Biraz da çocuk gibiydim, onun yanında.
Kucaklardım.
Öperdim.
Sarmaya çalışır, kollarımı kavuşturamayınca:
“Şu göbek beni engelliyor. Bu ne biçim göbekmiş. Yarım dünya değil, koca dünya olmuş. Kilo ver biraz…” diye hem dokundurur, hem de şakalaşırdık.
Tavla atmalarımız meşhurdu.
Ben onu kızdırırdım, o da beni.
Zar tutardı sanki.
Hangi sayıları atacağını ağzıyla söyler, eliyle atardı.
“Olmaz bu kadar canım!..” diye beni bağırtırdı.
Kızdırmaktan keyif alırdı.
.
Velhasıl hayat böyleymiş.
Dünya yalanmış.
Nefes sayılıymış.
Günler, aylar, yıllar çabuk geçiyormuş.
Derim ki, sevdiklerinizi kırmayın.
Mümkün olduğunca gönülleriniz şen, mesrur olsun.
Günleriniz huzurlu, sakin; saygı ve sevgi çerçevesinde dolu dolu olsun.
.
AĞABEYİM…
“Mekânın cennet olsun.”
Seni hep sevip saydım.
Öyle de hatırlayacak ve yâd edeceğim.
Senin yerine de yazmaya çalışacağım.
“KALEM ve KARANFİL” misali…
Hikmet Çiftçi
18 Ağustos 2020
Nazır hocam mekanın cennet olsun ışıklarda uyu sizi saygıyla rahmetle anıyorum , davası insanlık davası olanlara insanlığın borcu var , bıraktığın eserleri geride kalanlar koruyacak
Allah taksiratlarını af ve mağfiret edip seni cennet-i Firdevs'te Resulullah ve ashabıyla komşu eylesin amin, amin, amin bi-hürmeti Kur'an-ı Hakim. Ayrıca geride kalan yakınlarına ve dostlarına da sabr-ı cemiller lütfetsin.
Allah rahmeti ile muamele etsin. Ailesine sabır diliyorum
allah rahmet eylesin
Bu şiir ile ilgili 42 tane yorum bulunmakta