KALEM İZİ
Tanju Okan’ın: ‘’çocukluğum, çocukluğum…’’ şarkısını dinlerken, dalar giderim çocukluk yıllarıma. ‘’ah dede vah dede, sen neymişsin sen, bir elmanın yarısı sen, yarısı da ben…’’ şarkısı ilk çıktığında dedem köse Mehmet hayattaydı daha, Belçika’dan teyzemlerin hediye getirdiği yepyeni gıcır gıcır meşin rengârenk futbol topumuzu kesmişti dedem, gâvur icadı diye. Ama keserken baltayla ilk vuruşta topu kesememiş, balta geri fırlayınca kafasına vurmuştu balta. Sonra çok kötü sinirlenip, bıçakla patlatıp, baltayla lime lime etmişti yepyeni gıcır gıcır meşin futbol topumuzu. Ne tesadüf ki, bir gün sonra radyo da çalmıştı o şarkı: ‘’ah dede vah dede, sen neymişsin sen, bir elmanın yarısı sen, yarısı da ben…’’dinlerken kahkahalar atmıştık. Ama kızamazdık da, nefret de duymadık dedemize hiçbir zaman. Çünkü hata insan içindi, herkes hata yapabilirdi hayatta.
Bizimde türlü haylazlıklarımız, haytalıklarımız, hatalarımız oldu zaman zaman çocukluğumuzda. Karasuya, türbüne yüzmeye giderken göz hakkı diye elma, vişne, erik ağaçlarına, karpuz, mısır, nohut tarlalarına dalardık, yiyeceğimiz kadar alır ya da yer, birazda ceplerimize doldurur devam ederdik yolumuza. Bazen meyve bahçelerinin sahiplerine göründüğümüz olurdu, adam uzaktan bağırarak bizi kovalardı, bizde apar topar ağaç tepelerinden düşercesine iner, tarlalardan yüz metre rekorları kıracak kadar hızla tabanları yağlardık, kaçtıktan sonra da gülüşürdük yaşadığımız heyecanla. Helal ederlerdi herhalde sahipleri yediklerimizi bize, çünkü onlarda yapmışlardır çocukluklarında, helal etmedilerse de artık, günahı boynumuza.
Bisiklet ilk çıkana kadar hiç sorun yoktu, çünkü hiç kimse de bisiklet yoktu ve eşittik. Sonra işte ister istemez hayatımıza girince bisiklet, çocukluğumuzun ulaşılmaz ama en hayran olduğumuz tutkusuydu. Bulgaristan’dan gelen komşu çocuklarında vardı, ters pedalla fren yapılanlardan ‘’kobra’’ adında bisikletler. Öğrenmek için, iki tur atabilmek için can atardık. Bisikletimiz olmasa da ne yapar eder öğrenirdik bisiklete binmesini. Hatta hızla giderken birden kazık fren yapıp bisikleti kaydırmayla hava bile atardık, ellerini bırakıp ne kadar gidiyorum diye denerdik, tabii denerken de düşer yaralanırdık da.
Belki belli mi olur, babamız bisiklet alacak olursa diye, babamıza:
- Ben öğrendim baba, sürmesini biliyorum ben!
Diyebilmek için de öğrenirdik bisikleti. Kıskanarak, imrenerek bakardık bisikletli arkadaşlarımıza. Bazılarımız babam karnemin hepsini ‘’pekiyi’’ getirirsem bisiklet alacak bana diye derslerimize çalışırdık harıl harıl, bazılarımızda ben takdir de getirsem nasıl alacak babam? Diye, sarılmazdık okulumuza. Okul harçlıklarımızı çıkarmak için ya da sinemaya yeni gelmiş Bruce Lee’nin karate filmine gidebilmek için, kimimiz ayakkabı boyamaya, kimimiz simit satmaya giderdik.
Arife günleri boyaya çıkmak, boyadığın ayakkabı sayısıyla caka satmak pek popülerdi o yıllarda.
- Boyayalım abiler! Badem yağlı, bol cilalı, parlasıın!
Hesabı, kitabı daha iyi öğrenirdik ama 85 kuruştan aldığımız simitleri 100 kuruştan satar, ona göre hesaplardık sonunda. Ve ya 1 liradan aldığımız boyanın parasını kaç ayakkabı boyarsak, boyanın parasını çıkarıp kâra geçebiliriz i hesab ederdik, çocukluğumuzda.
Ne güzel günlerdi o günler. Ahh ah ki ah! Keşke tekrarı olsaydı da, yeniden dönebilseydik o yıllara.
Fakat çocukluğumda ömrüm boyunca, hatırlamama sebep olan, bende iz bırakan bir anım var, onu paylaşmak istedim sizlerle bu yazımda.
Bisikletten sonra Puch motorlar da çıkmıştı, ama ulaşmak ne mümkün. Hiç pedal çevirmene gerek yok, en yüksek bayırı bile pedalsız çıkıyorsun, haannn, hannnnn, diye gazlaya gazlaya uçuruyormuş adamı bu ‘’puşt! ’’ motorlar. Bir gün hafta sonu sanırım cumartesiydi, çayırda maçlar var, hem de önemli maçlar, Söğüt’ le Bozüyük’ mü oynuyordu ne, sonrasında da Dodurga ile Güneş oynayacaktı galiba, maça bakarken bir arkadaşım geldi heyecanla:
- Adnan gel gel. Dedi. Puch motor buldum ona biniyom gel. Sen de bin!
- Nerden buldun oğlum, arakladın mı yoksa!
Ses vermedi, ben de üstüne gitmedim, bir bok olduğu belliydi de işte, işime gelmedi, nerden bulduysa buldu, üzümünü ye bağını sorma bin sür işte. Bindim, o arkamda, gidiyoruz, çabuk alıştım, veriyorum gazı, veriyorum gazı hannn hannnnn. Birden bir viraj çıktı önümüze, dönmem için yavaşlamam lazım, hızla sıktım freni ama freni sıkmamla beraber, havalandım ben, motor bir yanda, ben bir yanda düştük ki, hem de ne düşüş. Ben yüzüstü düşmüşüm, yolda da yanmış simsiyah kömür tozu var, tabi benim yüzüm burnumdan itibaren, çeneme kadar yüzüldü yara oldu. O heyecanla arka fren yerine, ön freni sıkmışım meğer. Öğrendim ama iş işten geçti, ben başladım acı içinde ağlamaya, ağzım yüzüm kan içinde, ben sessizce kimseye görünmemek için en tenha yollardan evin yolunu tuttum, arkadaşta meğerse çayırda maç seyretmeye gelen ağabeylerin birinin motorunu almış izinsiz, götürmüş sessiz sessiz aldığı yere bırakmış ama olan bana oldu. Eve geldim annem:
- ne oldu be yavrum bu halin ne? Dedi. Söyler miyim hiç:
- Maç yaparken düştüm anne! Dedim.
Tabi inansın diye de sonuna; anne’yi eklemeyi de unutmuyorum. İnandı tabi kadıncağız, başladı ahlaya vahlaya, tentürdiyotla, oksijenle pansuman yapmaya. Artık ne merhem varsa sürdü en sonunda annem bütün yaralarıma. Haftalarca, aylarca geçmek bilmedi yaralarım, ne zaman aynaya baksam yalanımla yüzleşiyorum, çok sonralar anlattım artık anneme olan biteni:
- Sen hak etmişin onu! Dedi annem.
Merhem merhem geçmek bilmedi yüzülen yüzüm, ta ki en sona bir iz bıraktı sağ yanağımda burnumun hemen bitiminde bir çizik, tükenmez kalemle çizmişsin gibi. Yüzüme bakanlar hemen yüzümü gösteriyor, kalemle çizmişsin yüzünü diyorlar. Ben tabii yok o kalem değil diyorum anlat anlatabilirsen yediğin naneyi, mecburen susuyorsun işte. Bir gün, sanırım teyzemler misafirliğe geldi, teyzemin biri yine demez mi:?
- Oğlum burnunun kenarında tükenmez kalem izi var!
Annem de ne dedi biliyor musunuz?
- O dedi ‘’Allahın kalemi.’’ Allah yaptığı yanlışı hep hatırlasın diye o izi bıraktı oğluma!
Kayıt Tarihi : 17.10.2015 18:51:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!